Walt Whitman, T.S. Elliot, Ezra Pound ve Edgar Allan Poe gibi dört büyük dünya edebiyatçısını Tarihi Amida şehrinin 350 yıllık bazalt bir taş han avlusunda 21. Yüzyılın genç nesliyle buluşturan nedir?

Soru kaba hatlarıyla budur.

Yanıtı binler yıllık şehrin şeceresinde kayıtlıdır.

Walt Whitman, yaşadığı dönemde aksakallı muteber şair olarak kabul edilse de aykırı biri olduğu biliniyor. Amerikan rüyası ve Özgürlüğün Ozanı derler ona…

T.S.Elliot, yirminci yüzyılın bilinçaltı olarak kabul edilen şairi; klasik kültürün malzemesini sıkça kullanırken gelenekten kaçma arzusunu da dile getirir şiirlerinde.

Ezra Pound, mahpusluktan sonra döndüğü İtalya’da Tüm Amerika Bir Tımarhaneden İbaret diyen ve Faşist selamıyla İtalyanları selamlayan büyük şair.

Edgar Alan Poe, edebiyatta romantik akımın öncülerinden. Modern anlamda korku, gerilim ve polisiyenin öncüsü.

İşte bu dört edebi şahsiyet; bir Kürt edebiyatçısı, şairi, yazar ve çevirmeni Kawa Nemir’in yıllar önce kurup geliştirdiği ve sonra kapanan Bajar Yayınevinin mükemmel tasarım ve çevirileriyle vücut bulan diğer kitaplarıyla yıllar evvel okurlarıyla buluşmuştu.

Bu kez Lis Yayınevi ile Diyarbakır Sanat Merkezi’nin organizasyonuyla Sülüklü Han’ın ev sahipliğinde Nisan ve Mayıs aylarının dört pazar süren etkinlikleri dizisiyle okur ve yazarlarla buluştu.

Veysi Erdoğan, Şener Özmen, Azad Ziya Eren, Dilawer Zeraq ve Samî Hêzil, Kawa Nemir’in koordinasyonunda taş avluyu dolduran ilgili ve yoğun bir kitleyle buluştu.

Her söyleşiden sonra bir müzik dinletisi de yapıldı.

Kürt heawy metal grubu Ferec, Sîya Şewê, Dodan ve Mehmet Atlı edebiyatın müzikle ahengini buluşturdular.

Sülüklü Han’ın edebi ve edepli sakinlerini, anılan edebiyatçıların Bajar Yayınevinde Kawa Nemir tarafından Kürtçeye kazandırılmış kitaplarının armağan edilmesi sürprizi de kayda değerdi.

Şiirin, musikinin, edebiyatın bazalt taş avlunun duvarlarına çarpıp geri dönen sesi aynı zamanda eski şehirlerin saklısındaki ruhu da yüze çıkarıyordu.

Edebiyatçısının uzun yıllar boyunca bunca çok olduğu ve çoklukla iyi edebiyatı sıklıkla buluşturduğu bir şehre yakışan bir programdı: “Dünya Edebiyatına Ustaların Gözüyle Amed’den Bakmak”.

Şehrin kuzeydoğu yakasındaki bağlık ve dağlık alandaki Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerden yapılma kırmızı şarabın kekremsi tadıyla bahar yağmurunun “Çirtoneklerden” akıttığı şırıltısının ses ahengi altında dinledim ve izledim…

Aslında şehri şehir yapan sadece mekânlar değil elbette. Bir de mekânlara ruh katan edebiyatın ve müziğin ritmi ve sesiyle birlikte geride bıraktıklarıdır.