Dünya küçük

Biriyle hiç beklemediğimiz bir yer ve zamanda karşılaştığımızda ağzımızdan dökülür bu deyiş: “Dünya küçük!” Dünyanın bu küçüklüğünü Antarktika hariç bütün kıtalara yayılmış Covid-19 salgınının hüküm sürdüğü şu günlerde daha da iyi anlıyoruz. İnsandan insana hızlı bir şekilde yayılan bu virüsün Çin’den Avustralya’ya, Türkiye’den Brezilya’ya kadar her yere ulaşmış olmasında insanların sosyal ağlarının etkisi ne olabilir?

Bir bulaşıcı hastalığa yakalandığımızda ilk düşünceler “Kimden kaptım?” ve “Kime bulaştırdım?” olur. Bu sorulara cevap verirken gün içindeki etkileşimlerimizi gözden geçirmek zorunda kalırız. Mesela belki sabah fırından ekmek aldınız, kahvaltıdan sonra pazara çıktınız, komşu ile çay içtiniz. Belki o komşunun kızı ailesini ziyaret ediyordu ve birkaç gün sonra yaşadığı yer olan Almanya’ya geri döndü, işine gitti. Sonraki hafta şirketinden bir ekip İtalya’ya bir iş seyahatine gitti. Siz hiç İtalya’ya ayak basmamış olsanız bile kurduğunuz bu sosyal ağ ile dünyanın her köşesine bağlı oluyor ve salgının dağılım rotasını etkilemiş oluyorsunuz böylece.

İnsanların kurduğu sosyal ağları ve etkileşimleri incelemek sosyoloji, psikoloji, fizik, epidemiyoloji, bilgisayar bilimi gibi birçok farklı bilim alanının ilgi alanına giriyor. Ağ teorisi denilen araştırma konusu belirli büyüklükteki bir grup içindeki insanların arasındaki bağlantıları inceler. Üzerine çalışılan en meşhur problem “6 derecelik ayrılık” denen teoridir. Bu teoriye göre dünya üzerindeki herkes birbirinden ortalama altı el sıkışması uzaktadır. Yani tanıdığımın tanıdığı diye giderseniz yaklaşık 6 kişi sonra Putin’e ulaşabilirsiniz. Bu tabii ki telefonu kaldırıp ABD başkanı ile konuşabileceğiniz anlamına gelmiyor, ama bir sosyal ağ üzerinde o kişi ile uzaktan da olsa bir bağınız var. Şunu kesin yaşamışsınızdır: Şehirlerarası otobüs seyahatinde yanınıza oturan kişi “Nerelisin?” diye muhabbete başlayıp sizinle uzaktan akraba çıkar. 6 derecelik ayrılık olayı işte tam da bu.

Bu konuda bir başka örnek de “Bacon sayısı” olarak bilinir. Bir oyuncunun Kevin Bacon’dan ne kadar uzakta olduğunu ölçer. Mesela X aktörü Kevin Bacon ile bir filmde oynamış ise Bacon sayısı 1’dir. Bir başka Y aktörü sonra X ile bir filmde rol alırsa Y’nin Bacon sayısı 2 olur. Türkiye’den bazı örnekler: Ediz Hun ve Adile Naşit’in Bacon sayıları 4, Haluk Bilginer’inki 2. Sosyal bir ağın bağlantılarını göstermek için kullanılan bir diğer ölçü de matematik camiasındaki “Erdös sayısı”. Bu sayı, 509 kişi ile makale yazmış olan ünlü Macar matematikçi Paul Erdös’e olan akademik uzaklığınızı ölçer. Yüksek lisans hocam olan matematiksel fizikçi Tekin Dereli’nin Erdös sayısı 3.

Belirli bir kişiye olan uzaklığınızı ölçmek bir salgın sırasında daha da önem kazanıyor. Covid-19 gibi hastalıkların toplumda yayılmasının önüne geçebilmekteki en önemli yöntemlerden biri temas izleme. Bir kişinin hasta olduğu belirlendiğinde, bulaşıcı olduğu süreçte temasta olduğu diğer kişilerin de belirlenmesi ve bilgilendirilmesi hastalığın yayılımını anlamak ve kontrol altına alabilmek için gerekli. Bu durumda sosyal ağ tanımı da genişletilmiş oluyor tabii ki, çünkü bu virüsü kapmak için hastayı kişisel olarak tanımamıza gerek yok, sadece aynı markete gitmiş, aynı otobüste seyahat etmiş ya da aynı konsere gitmiş de olabiliriz. Temas izlenmesi kulağa çok büyük ve zahmetli bir iş geliyor değil mi? Gerçekten de öyle. Sosyal mesafelenme de yine burda işin içine giriyor: Sosyal temas ağlarımızı koparmak. Evde kalırsak Covid-19 ile olan bağlantımız da kesilecek.