Dünya Kupası’nda teknik direktörlük

Öncelikle şunu belirterek başlamak istiyorum: Dünya Kupası gerçekten çok büyük ve şahane bir organizasyon içeriğine sahip. Ve beni futbol adına etkileyen bir organizasyon.

Bu kadar farklı kültürü bir araya getiren ve birbirini etkileyen, tanımaya yardımcı olan olimpiyatlarla beraber ama olimpiyatlardan daha etkili başka bir organizasyon yoktur.

Saha içi, saha dışı, yayın şekli, statları, yaşam alanları ve bunun gibi birçok parametrenin uygulandığı bir dünya oyunundan bahsediyorum.

Rusya’nın şu ana kadar organizasyon için ve takımı dahil tüm çalışmalarından dolayı hakkını vermek gerekiyor. Oldukça başarılı şekilde devam ediyorlar.

Ve saha içindeki oyunlar ile ortaya konan mücadelelerin kalitesi, bu kadar fazla takımın katılımına rağmen yüksek tempoda geçmektedir.

Grup maçlarının sonuna gelirken, elenmesi kesinleşen takımların evlerine giderken bile, hiçbir zaman unutulamayacak bu büyük organizasyon içinde torunlarının hatırlayacağı etkilere neden olacak mücadele etmeleri ve galibiyet için oynamalarını unutmak mümkün olamayacaktır.

Almanya’nın elenmesi, Arjantin’in ağır aksat yukarı gelmesi Dünya Kupası’nın iç dinamiklerinin ne kadar kuvvetli olduğunun birer kanıtını teşkil etmektedir.

Tabii karşılaşmalardaki galibiyet – mağlubiyet ile sonuçlanan maçların kurgularını sağlayan teknik adamların etkilerinin ne kadar büyük olduğunu da hatırlatmak gerekir. Çünkü Dünya Kupası tesadüfleri sevmez. Emeği ve kaliteyi birlikte ortaya koyan takımları bu tip organizasyonlar çok sever ve yolunu açık tutar.

Buradaki kalitenin en önemli figürü teknik direktörlerdir. Hiçbir organizasyonda bu kişilerin oyuna etkileri bu kadar yüksek olmamakta, hatta olamazda.

Dünya Kupası’nda teknik direktörünün donanımları lig takımı çalıştıran teknik direktörlerden çok farklıdır. Öncelikle bunun ayrımına vararak süreci konuşmak gerekir.

Ligler: hazırlık dönemi, müsabaka dönemi, ara dönem, müsabaka dönemi üzerinden birtakım etaplardan oluşuyor. Buralardaki çalışma programları çok farklıdır. Ve liglerde haftalık maçlar üzerinden devam edilerek program yapılır. Her şeyin telafisinin mümkün olduğu bir zaman çizelgesi içinde mücadele sürer.

Dünya Kupası bir turnuva olduğu için her şey tek bir zaman dilimi içinde ve tek bir etap içinde gerçekleşir. Turnuva süresindeki maç aralığının kısa olması anlık çözümlerin ve motivasyonun ihtiyacını ortaya çıkartır.

Buradaki teknik direktörün önemli donanımları: taktiksel çözüm yeteneği ve zenginliği ile saha kenarındaki süreci yönetecek, değişkenlikleri anlık uygulayacak ve analitik çözümleri sağlayacak antrenörlük (coaching) donanımlarına sahip olmasıdır.

Löw’ün yeni bir restorasyon için rotasyon uygulamasına geçememesi, onun hala kadro seçimindeki muhafazakar anlayışının işleyeceğini sandığı bir antrenörlük yanılgısı içinde olmasından dolayı kupadan elenmek zorunda kalması teknik direktörlüğün katkısını net ortaya koymaktadır.

Jorge Sampaoli ise, kendi kıtasında Şili’ye kazandırdığı kupanın parametreleri ile çözüm içeriklerinin aynı olduğunu sandığı kupada Arjantin Milli Takımı ile oynadığı ve kıta şampiyonalarından çok farklı olan organizasyonda çaresiz kaldı.

Hatırlayacağınız gibi Avrupa Kupası’nda da Yunanistan, Danimarka, Çekya, Portekiz şampiyonluklara ulaşmışlardı. Kıta kupaları sürprizler için birtakım açık pozisyonlara sahiptir. Ama Dünya Kupası’nın böyle bir açığa sahip olması imkânsıza yakındır. Emek ve doğru oyunun önüne şans faktörü geçemez.

Messi’yi yönetmenin parametreleri, onun Arjantin futbolunun kültür kodları içerisindeki 10 numara faktörünün aynı tangoda olduğu gibi baskın karakter olması üzerinden bir organizasyonun sahada kurgulanması ve bunun üzerinden paydaşlarının oluşmasının tarihsel süreci ve oyun karakterinin bilgisine sahip olması ile ancak başarılı olacağını Jorge Sampaoli’nin anlaması gerekirdi.

Şili kodları bu süreç için yetersiz kaldı.

Fransa’nın oyun karakterindeki santrafor kurgusundan vaz geçmenin Deschamps ve Fransa’nın sonu olacağını teknik adam deneyerek öğrendi. Bunun zamanlaması ve oyuncuların bu konudaki yorumu sürecin toparlanmasını sağladı.

Brezilya’nın tüm takımına yakının Avrupa’da oynaması büyük bir fırsat ve tecrübe. Kaliteyi, savunma ve hücumu disiplin ile buluşturmak, Neymar ile Silva’nın mevki ve yeteneklerinin farklıklarına rağmen aynı katkıyı sağlama disiplininde olmaları ve kulübeyi de bu sürece dahil etmek çok önemli bir final takım olma kriteridir. Tite’nin bu kurguya sadık kalarak devamı ve motivasyonunu yukarıda tutması önemli bir katkı.

İspanya’nın buradaki açmazı, takımın donanımlarının teknik adamı da taşımak zorunda kalmasıdır. Aynı zamanda handikap olarak görünüyor.

Brezilya, İspanya, Fransa, Uruguay, Belçika, Hırvatistan kurumsal oyun yapılarını koruyarak turnuvaya devam ediyorlar. Süreç kısaldıkça ve eleme maçları başladıkça teknik adamların zenginlikleri veya açmazları ile karşılaşacağız. Sonuçlar burada belirlenecek.

Şenlik bize öğrettikleri ile devam ediyor.