Bu soruyu eski diplomat dostum Hua, “Dünyanın -’Arap kardeşler’ dahil- şamar oğlanına dönen ‘Yeni Türkiye’ dünya lideri olmak için tüm özelliklere sahip…” diye cevapladı. Mevzunun Türkiye değil Çin olduğunu anladığında, bir diplomat kıvraklığıyla, “Yeni Türkiye varken Çin için imkânsız bir hedef” dedi gülerek. Velhasıl öyle bir itibar ki, diz boyu… Hua’ya göre bu itibar, “Düştükleri bu sefil durumdan halen bir itibarsız yol bulup kurtulabileceklerini zanneden ‘Yeni Türkiye’nin bilgisiz, yeteneksiz, arkaik, yalan müptelası ve gerçeklikle (ve uygar insanlıkla) bağı ağır derecede kopuk mimarlarına ait. Emperyalizmin taşeronu olmaya bu kadar hevesli olmasalar, gerçeklikle bağları bu derece kopuk olmasa ve (sağlam) aklı düşman görmeseler ülkeyi bu derece ağır bir beka sorunuyla karşı karşıya bırakmazlar ve kendileri de ‘Putin’in ve son günlerde Almanya’nın da boş zaman eğlencesi’ durumuna düşmezlerdi”. Bu sözler bugüne kadar Hua’dan duyduğum en şaşırtıcı değerlendirme.

Başta söylediğim gibi, mevzu Türkiye değil Çin. Geçenlerde bir Çinli akademisyen Financial Times’ın Çince baskısında “Çin, ABD’nin bıraktığı liderlik boşluğunu etkin biçimde doldurmalıdır” başlıklı bir yazı yazdı. Özetle şunları söylüyordu: “ABD korumacılığa dönmeye hazırlanırken Çin ekonomik küreselleşmeyi savunuyor. ABD, Paris Anlaşması’ndan çekilirken, Çin anlaşmaya uyacağını açıkladı. Bunlar Çin’in liderlik konusundaki duruşunu gösteriyor. ABD içe dönmeye hazırlanırken, Çin daha fazla uluslararası sorumluluk-rol almaya hazır olmalıdır... Mülteci kabul etme ve anti-terör faaliyetlerine katılma konusunda da cesur davranmalıdır.” Bana göre, “Emperyalist liderlik rolünü ABD’den devralmaya hazırlanalım. Bunun için (emperyalist) batının değerlerinden de bir tutam almamız lazım” tınılı bu makale, ÇKP’nin uluslararası ilişkiler politikasını zerre kadar anlamamış bir adamın yazdığı ahmakça bir yazı. Spekülatif olduğu için ilgi gördü ve sosyal medyada “Çin dünya lideri olmalı mıdır?” halini aldı. Liderlik, şaşılası ölçüde az destek buldu. Büyük çoğunluk “Kendi kalkınmamıza odaklanmalıyız” dedi.

Uluslararası sorumluluk-rol denen bulanık konuya Çinlilerin alerjisi vardır. Bunun için iki neden söyleyebilirim: (1) Bu “Sorumluluk Politikası”nın çoğunlukla emperyalizmin gerçekleri karartma aracı olması. (2) Yazarın “Bu sorumluluk bazen diğer ülkelere yardım etmek (fedakârlık) anlamına da gelir” dediği hibeler, yardımlar vs. Fakat ne zaman Çin’in başka ülkelere yardım ettiğine dair haber yayınlansa insanlar memnuniyetsizlik ifade ediyorlar. Geçen yıl, Afrikalı çocuklar için yiyecek gönderen bir Çinli kuruluşun sert eleştiriye uğradığını hatırlıyorum. En insaflı eleştiri, “Çin’in kırsal bölgelerinde gıda ihtiyacı olan çok sayıda çocuk var, neden ilk önce halkımıza yardım etmiyorsunuz. Lao-Tzu’nun ‘Gösteriş-kibir seni büyük değil ahmak yapar” sözünü hatırlamıyor musunuz?” şeklindeydi.

Çin’in mülteci kabul etmesi ise bence ham hayal. Bu uzun bir konu ama kısaca şu kadarını söyleyeyim: Ne ÇKP’nin kısa veya uzun vadede böyle bir düşüncesi var ne de halk buna olumlu bakar. Birkaç ay önce, BM, Çin’i mülteci kabul etmeye çağıran bir açıklama yaptı. Bunun üzerine, BM’nin Çin’deki sosyal medya hesabına tepkiler yağdı. Velev ki Çin hükümeti mülteci kabul etmek istiyor… ÇKP’nin halka “Biz karar verdik ve kanırta kanırta uygularız, mecburen alışacaksınız” diyen “modern insanlıktan henüz nasiplenmemiş yağmacı-vahşilere özgü” bir politikası asla olmaz. Toplumun muhalefetiyle karşılaştıkları bir konuda ikna etmeye çalışırlar. Olmazsa, vazgeçerler.

ÇKP’nin okur-yazara laf yetiştirmek gibi ahmakça bir alışkanlığı olmadığı için bu “Dünya liderliği” konusunda bir şey duymadık. Çin’in bu konudaki politikasını (bana göre en doğru şekilde) bir akademisyen şöyle özetliyor: “Dünya liderliği büyük bir kavram ve çeşitli alanlar içeriyor. Bu kavram ABD’nin sahip olduğu hegemonya ve küresel rol anlamına geliyorsa, Çin’in buna ihtiyacı yok. Çin lider olmak istediği alanları seçebilir, örn. küresel ısınmayla mücadele gibi. Fakat her alanda liderlik söz konusu olmamalıdır, özellikle çok hassas alanlarda hiç olmamalıdır. Zira bu emperyalizm demektir. Çin’in dünya liderliği rolünden söz edenler hayal görüyor. Hükümetin böyle bir politikası yok. Çin’in uluslararası duruşunu gösteren en iyi örnek ‘Kuşak ve Yol’ girişimidir.” Yani, siyasi veya askeri yayılma değil ekonomik entegrasyon…