Dünya risk toplumu üzerinden Pandemi

Meriç Kırmızı - OMÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi

Dünyada yaşanan sağlık krizi Ulrick Beck’in risk toplumu kavramını çağrıştırıyor. Kurumların işleyişlerine ara vermesi, işlerin özel alana taşınması, işe gitmek, bunun için toplu taşıma kullanmak zorunda olan insanların tedirginliği, süpermarketlerin girişinde ve kasalarda göze çarpan el temizleyiciler kaygının küreselleştiğinin gündelik yaşama yansıyan yüzleri… Sosyolojik risk toplumu kavramında doğa kaynaklı dışsal risklerden (external risks) çok insan kaynaklı olan üretilmiş riskler (manufactured risks) üzerinde durulur. Üretilmiş risklerin modern sanayi toplumunun gelişmesiyle arttığı görülür.

Akılcılaşmış modern toplumun ilerlemesinin çevreyle ilgili sonuçları artan çevre kirliliği, küresel ısınma, kuraklık, yangınlar, seller ve kıtlıkken politik ekonomik ve toplumsal sonuçları artan gıda fiyatları, gıda dışalımı, buna bağlı olarak yayılan hastalıklar ve hammadde savaşları gibi sonuçlardır. Şu an gündemde olan küresel virüs salgını da riskin ve kaygının küreselleşmesi bağlamında değerlendirilebilir. Küresel riskler Şengül’ün (2020) dünyanın 'kronik sorun alanları' olarak saptadığı gibi birbirleriyle bağlantılıdır, biri diğerini tetikler ya da büyütür.

Beck’e göre (2009) risk yıkımla (afet) aynı şey değildir, gelecekteki bir yıkımın şimdiki zamandaki beklentisidir. Bu nedenle kuşkulu bir varoluşu vardır, aynı anda hem var, hem yoktur; buradadır, ama eksiktir; kuşkuludur, öte yandan gerçektir. Riskin bu kuşkulu varlığı bir korku ve önlem politikasına yol açar. Beck şeyler gibi var olmayan riskin bir ontolojisinin da olmadığının altını çizer. Ona göre riskler gerçekte riski yaratıp başkalarına dayatan ama kendileri riskten kaçınabilen karar vericiler ve bu risklerle savaşmak zorunda bırakılan, yani tehditlerin gönülsüz alıcıları olanlar arasındaki risk çatışmalarıdır. Beck çevresel, ekonomik ve terörle ilgili küresel risklerin bir ortak noktası olarak hepsinin 'uygarlığın ürettiği sonuçlar, eylemler ve belirsizlikler' (Beck 2009: 15) olmalarını vurgular. Üstelik bu belirsizlikler artık gezegen ölçeğindedir ve insanlar dünyanın dört bir yanında günden güne yitirdikleri kesinlik ve güvenliğin arayışı içindedirler. Bu arada risk taşıyıcı olarak damgalanan insan toplulukları –son örnekte, Çinliler için olduğu gibi—küresel toplumun dışına itilir ve dışlanır. Ancak, Beck kimsenin riskten arınık olmadığını, insanlar arasındaki farkın yalnızca bir derece sorunu olduğunu söyler.

Küresel risk ya da tehditleri ülkelerinde yanlış politikalar (tarım-hayvancılık, su, sanayi-ticaret, çevre, sağlık, konut, ulaşım, vb.) uygulayarak yaratan 'erk seçkinleri' ve onların diğer yerel uzantıları bu risklerden sınıfsal ayrıcalıkları sayesinde bir yere kadar kaçabilse de, dünya risk toplumunda risk artık sınır ötesi ve sınıflar arası nitelik kazanır. Beck yenidünyanın sınırlarının delikli İsviçre peyniri kadar geçirgen olduğunu söyler. Küreselleşme sonucunda insanlar mal ve hizmetler, sermaye ya da kültür kadar akışkandır. Hatta günümüzde ekonomik ve toplumsal gelişmenin, çağdaşlaşmanın, uygarlaşmanın, aydınlanma değerlerinin küreselleşmesinden çok salgınlar, ekonomik krizler, savaşlar gibi insanlık adına olumsuz olayların küreselleşmesinin yaygınlık kazandığı söylenebilir. İnsanlar iyilik, güzellik ve doğruluk yerine, acı, yıkım, yozlaşma, açgözlülük, gericilik, ırkçılık ve duyarsızlıkta birleşmişlerdir. Bugün salgın üzerinden öne çıkarılmaya çalışılan dostluk ve dayanışma duygularının altında insanlığın ortak olumsuz yazgısı yatar. Beck insanlar arasındaki olumsuzluklara dayalı bütünleşmeyi 'zorunlu kozmopolitlik' (Beck 2009: 4) ya da 'küresel yıkım korkusuna dayalı olumsuz dayanışma' (Beck 2009: 12) olarak nitelendirir ve bunun bir seçimden çok, bir koşul olduğunu ortaya koyar çünkü modernitenin araçsal ussallığının yerini risk ussallığı almıştır.

Ne olmuştur da insanlık iyide, güzelde ve doğruda buluşmak yerine olumsuz üzerinden bir dayanışma sergilemek zorunda kalmıştır ve onu da yapabileceği henüz kuşkuludur? Tarihte ne yanlış gitmiştir? İnsanlık aydınlanma yolundan ne zaman sapmıştır? On dokuzuncu ve yirminci yüzyıl sosyolog ve düşünürleri, ki Beck de bunlar arasındadır, modern toplumun aşırı akılcılaşmasını, mekanikleşmesini, bürokratikleşmesini sorunsallaştırmıştır. Öte yandan bugünkü bütün bu küresel riskleri doğuran ve besleyen yağmacı düzenin tam da aydınlanma ve çağdaşlaşma ortak ülkülerinden bir sapmanın ya da geriye dönüşün bir sonucu olduğu söylenemez mi? İşleri tersine çevirmek için tekerleği yeniden keşfetmek gerekmiyor.

Aydınlanma korkusu-paranoyası yaşayanlara karşılık, insanlık tarihindeki olumlu dayanışma örneklerine başvurmak ve onları güncel bağlama uygun bir biçimde yenilemek yeterli olabilir ve bunun için Eagleton’ın 'iyimser olmayan umut' yaklaşımı ve Carl Sagan’ın insanlığın şişik, yıkıcı, ama anlamsız egosunun sönmesi gerektiği düşüncesi dikkate değerdir.

Kaynaklar
Beck, U (2009) Critical Theory of World Risk Society: A Cosmopolitan Vision, Constellations 16(1), 3-22.
Eagleton, T (2016) İyimser olmayan umut (Çev. Ayhan, E) İstanbul: Ayrıntı.
Şengül, T (2020, 14 Mart) Korona-kapitalist küresel beden! Birgün, https://www.birgun.net/haber/korona-kapitalist-kuresel-beden-291733 (Erişim: 16 Mart 2020)
Wikipedia (2019) Risk society, https://en.wikipedia.org/wiki/Risk_society (Erişim: 16 Mart 2020)
Youtube (2015) Carl Sagan's Pale Blue Dot OFFICIAL, https://www.youtube.com/watch?v=GO5FwsblpT8 (Erişim: 16 Mart 2020)