Sinemadan anlamam! Bunu ben deseydim önemsemeyebilirdiniz ama iyi bir sinema eleştirmeni olan Selçuk (Candansayar) da söylüyor.

Sıradan bir izleyici olarak çok beğendiğim Joker’i analiz ederken; “Aslında kapitalistleri uyarıyor” dedi Selçuk. “Böyle giderse kitlelerin öfkesi sahip olduğunuz her şeyi yakıp yıkacak diyor. Kitlelere de, sizden bir şey olmaz, sadece yakıp yıktığınızla kalırsınız diyor.

Değerlendirmesi üzerine söz söyleyebilecek değilim; ben filmi beğendim, o kadar!

Filmin mesajının ne olduğundan bağımsız olarak, dünyanın tam da bu halde olduğunu söyleyebilirim. Her yer protesto, isyan, şiddet ve yangın yerine dönen sokaklarla dolu...

Yanıbaşımızdaki Irak’ta, 1 Ekim’de başlayan protestolarda ölenler 250’yi geçti. Bağdat’ın Tahrir Meydanı’na bakan ve 1980’lerde en üst katı Türk restoranı olduğu için “Türk Restoranı” denen 18 katlı bina, isyancı gençlerin merkezi. Nöbetleşe barikatlara gidiyor; binada kaldıkları sürece dans, nargile, tavla, sohbetle zaman geçiriyor; gönüllüler ile bağışçıların getirdiği yiyecek, içecek ve giysileri ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorlar.

Bir tür Gezi havası hâkim Türk Restoranı’na; örgütsüzlük anlamında da...

Hong Kong’da olanlar, Çin karşıtlığı nedeniyle “demokrasi mücadelesi” damgası vuran Batı medyası üzerinden her gün evlerimizin içinde. 2019’un en dikkat çekici eylemleri orada. Onbinler, “yasadışı” ilan edilen maskelerle sokaklarda, polisle çatışıyor.

Joker’in palyaço maskerinden ilham almış gibiler.

Şili’de, Peru’da, Haiti’de de sokaklarda; yakılan otomobil lastikleri, barikatlar, polisin sıktığı gazlar ve mermiler, protestocuların fırlattığı “molotof”lar var... Şili’de şu 1-2 ay içinde 11’den fazla; Haiti’de de 2018 Haziran’ından bu yana, 15’den fazlası polis tarafından, 30 kişi öldürüldü. Perulular bakır madenlerine giden yolları kesmiş durumdalar.

ABD’de General Motors ve Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) “1982’den beri en uzun emek eylemi” denen grevdeler.

Endonezya’da evlilik dışı ilişkiyi suç sayıp hapis cezası öngören yasa başlattı protestoları. Ancak 1998’de Suharto’yu deviren protestolardan sonra görülen en güçlü ve kitlesel sokak eylemlerinin asıl nedeni bozulan yaşam koşulları.

Lübnan’da, kitlelerin zafer işareti “V” ile lastikler yakarak sokaklara çıkmalarını “WhatsApp vergisi” tetikledi belki, ama temelde ekonomik sorunlar ve yolsuzluk var.

Refah toplumları sayılan Hollanda’da çiftçiler geçen aydan beri otoyolları kapatıyorsa, Fransa’da Sarı Yelekliler’in eylemlerinin sonu bir türlü gelmiyorsa, onları bastırmak için üzerlerine sürülen polisler de artan polis intiharlarını kötüleşen koşullarının göstergesi sayarak protestolara başlıyorsa, kapitalizmin başı dertte demektir.

İsrail’in Haaretz gazetesi bu yıl içinde İsrail vatandaşı 75 Arabın öldürüldüğünü yazdı ve orada da göstericiler polis karakolları etrafında toplanıyorlar!

Küresel ısıtma ve iklim değişikliğine karşı milyonlarca insanın aynı anda sokaklara çıkmasını saymıyorum bile...

Haydi ilgisiz gibi görünen bir soru sorayım: Kafes döğüşü izleyicisi nasıl bir kitledir?

Durun, hemen cevap vermeyin; o izleyici Bağdadi’nin öldürülmesinden sonra kahraman gibi karşılanmayı umarak gittiği kafes döğüşünde Trump’ı şiddetle protesto etti: Ha Trump, ha Joker filminde yaşamları gittikçe çekilmez hale gelen kitlelerin hedefindeki Belediye Başkan Adayı Thomas Wayne!

Köşenin başlığı geçenlerde Batı medyasında okuduğum bir analizden. Dünya yanıyor gerçekten! Ancak sokaklara çıkanları kucaklayacak doğru örgütlenmeler yaratılamazsa, bir toplumsal dönüşüm hayal olacak ve yangından geriye yalnızca enkaz kalacak!