Suudi Arabistan içinde olduğu çıkmazı kabullenebilmiş değil. Ne kazanabiliyor ne de Husiler’i çekilmeye ikna edebiliyor

Dünya Yemen’i görmezden geliyor

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad
Ortadoğu Uzmanı

8 Ekim’de, Suudi Arabistan Krallığı’ndan bir savaş uçağı Yemen İçişleri Bakanı Celal El Ravişan’in babasının cenaze törenini hedef aldı. 140 kişi öldü, 600 kişi yaralandı. Cenaze alanına yakın bir askeri hedef bulunmuyordu. Savaşçı kan için geldi, istediğini aldı, gitti. Dünyanın en zengin Arap ülkesi 2015’in Martı’ndan beri en yoksul Arap ülkesini bombalıyor. İlk saldırıyı takip eden aylarda çoğu sivil 11 binden fazla kişi öldürüldü. Suudi uçakları düğünleri ve cenazeleri, pazar yerlerini ve kasaba meydanlarını vurdu. 24 milyon nüfuslu Yemen’in 3 milyonu yerinden edildi.

Bu savaşla ilgili başından beri pek fazla yorum yapılmıyor. ABD Suudiler’e, ortalama olarak 2 milyar dolar değerinde silah satıyor. Bu silahların kitlesel katliamlarda kullanıldığının biliniyor, ancak satış devam ediyor. ABD Birleşmiş Milletlerler’de (BM) Suudiler için diplomatik bir kılıf görevi de görüyor. Cenaze katliamından hemen sonra İngiltere, acil ateşkes ve Yemen’e insani yardım için bir karar taslağını dolaşıma soktu. Ancak silah ambargosu öneriler arasında yoktu. İngiliz silah üreticisi firma BAE Systems, Suudi hükümetiyle yeni bir anlaşma için görüşmelerini sürdürüyor. 2010’dan beri İngiliz hükümeti 6,7 milyar dolarlık silah satışını onayladı.

Savaşçılar

Yemen’de iç gerilim ülkenin birliğinin sağlandığı 1990’dan beri yüksek. 1990’dan 2012’ye kadar iktidarda kalan Başkan Ali Abdullah Salih, Arap Baharı sürecindeki protestolarla devrildi. Salih, Arap Yarımadası El Kaidesi’ne (AYEK) karşı savaşta ABD’yle işbirliği yapıyordu. Ayrıca Yemen’in kuzey bölgesinde bulunan, Suudi Arabistan’ın düşmanı Husi isyancılarına karşı savaşa öncülük etmişti. Salih’in düşüşünün ardından, yardımcısı Abdurabbu Mansur el-Hadi, tek adaylı seçimin galibi olmuş ve derhal 2011’den 2012’ye kadar süren kitlesel protestolarda ışığa çıkan siyasi çelişkileri yumuşatmaya çalışmıştı. El-Hadi, güney sınırında uysal bir komşu isteyen Suudi Arabistan için su taşıyordu. Hatta Husiler’in, AYEK’in, Aden Körfezi’ndeki korsanların ve diğer silahlı grupların varlığıyla, Yemen’deki durumun “Afganistan’dan daha kötü” olduğu konusunda uyarı yapmıştı.

2014 Eylülü’nde, eski düşmanları Salih tarafından desteklenen Husiler başkent Sana girip Yemen’in pek çok merkezini kuşattılar. Hadi, savaşmak için avuçlarını ovuşturan yeni Kral Salman ve oğlu Muhammed Bin Salman’ın Suudi Arabistanı’na kaçtı. Baba oğul, 2015 Martı’nda başlattıkları savaşla, Yemen siyasetinin karmaşık satranç tahtasını başarıyla devirdiler.

El Kaide ve Amerikalılar

Şaşırtıcı biçimde, cenaze saldırısından sadece birkaç gün sonra, Husi-Salih güçleri, ABD’nin Kızıldeniz›de bulunan USS Mason destroyerine saldırı. USS Mason karşı saldırıda bulunduğu radar tesislerini yok etti. Husiler, ABD’yi silah tedariki ve istihbarat desteğiyle savaşın ortağı olmakla suçlasa da ABD’nin bu çatışmanın içine daha çok girme ihtimali az. Suriye ve Musul’da savaş devam ederken ABD Suudi Arabistan’a silah tedariki yapmak ve Yemen’de olanlara izin vermekle yetinecek. ABD, 10 yıldan fazla süredir Yemen’i İHA’larla bombalıyor. Bu savaş boyunca, hem AYEK hem de IŞİD, güneydoğu Yemen’de ciddi kazanımlar elde etti. Suudi uçakları AYEK hedeflerini vurmaktan kaçınıyor. Hatta AYEK liderleri Suudi hava korumasından faydalanıyor. AYEK’in kazanımları sadece bölgesel değil, Suudiler’in düşmanlarıyla savaşarak meşruiyet de kazanıyorlar.

Barış görüşmeleri

Cenaze saldırısında yaralananları taşımak için bir Umman uçağı Sanaa’ya uçtu. O uçakla Muskat’ta çıkmaza giren Yemenli heyeti gelmişti. Bu heyet, Suudi temsilcilerle ve onların Yemen’li müttefikleriyle görüşmek için Yemen’den Kuveyt’e gelmişti. BM bu görüşmelere büyük umut bağlamıştı. Suudiler, Husi güçlerinin Sanaa’dan çıkıp silahsızlanmasını istedi. Bu çok açık ki gerçekleşmeyecekti. Suudiler bu savaşta hiçbir stratejik kazanım elde edemedi. Husiler varlıklarını sürdürmenin zafer anlamına geldiğini hissettiler ve görüşme masasında teslim olmak istemediler. Zaferin tadını aldılar ve bunu barış görüşmelerinde deneyimlemek istediler. Barış görüşmeleri Kuveyt’te Cenevre’de olduğu gibi dağıldı. Şimdi Suudiler ve müttefikleri, Husiler’e ve Salih’e bir şey vermemesi halinde, BM’nin aracılık ettiği barış görüşmelerinin başarıya uğrayabilmesi konusunda neredeyse hiç umut yok.

Eylül ortasında ABD’nin İran’a, barış görüşmelerinde rolü olabileceğine dair bir imada bulunduğu söylentisi dolaşmaya başladı. İran aralarında bu bahsin geçtiğini yalanladı.2015 yazında imzalanan ABD-İran nükleer anlaşması Suudiler’i kızdırmıştı. Kimileri Suudiler’in Yemen’deki uğraşlarının İran’a baskı oluşturma amacı taşıdığını söylüyor. Hiçbir girişim başarılı olmadı. Dahası İran şu anda Batı Asya’da daha güçlü bir konumda. Suriye’de Beşar Esad hükümeti, İran Rusya ve onları İran’a bağlayan Husi güçlerine minnettar.

Suudi Arabistan içinde olduğu çıkmazı kabullenebilmiş değil. Ne kazanabiliyor ne de Husiler’i çekilmeye ikna edebiliyor. Suudi Arabistan ekonomisindeki derin sorunlar ve Suriye’deki yenilgi, Kral Salman’a baskı uyguluyor. Eğer bu baskı artarsa geri adım atmaya zorlanabilirler. Fakat böyle bir baskı Batı’dan gelmiyor. Yeni Kral’ın gururu ve meşruiyetine bakılırsa, bu savaşa ancak bir zafer son verebilecek gibi görünüyor. Bu mümkün olmadığına göre, kolay son yok. Batı Suudiler’i silahlandırmaya devam edecek. Yemen halkı yok yere acı çekmeye devam edecek. Ufukta son görünmüyor.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif