Geçen haftanın en önemli olayı Suruç’taki cinayetlerdi. Öncelikle ne olduğuna dair şu ana kadar basına yansıyanları özetleyelim ve tarihe not düşülsün:

1.AKP milletvekili kendisine oy vermeyeceğini belirten esnafın dükkanına zorla girmek istemiş.

2.Esnaf AKP’li vekile buradan oy çıkmayacağını söylemiş.

3.AKP’li vekilin kardeşi esnafa tokat atmış.

4.Esnaf da kendisine tokatla karşılık vermiş.

5.AKP’li milletvekilinin kardeşi esnafı vurmuş.

6.Esnaf ve 3 kardeşi daha silahla yaralanmış.

7.AKP’li vekilin kardeşi de esnaf tarafından vurulmuş.

8.Esnafın babası da yaralıların yanına hastaneye gidince AKP’li vekilin yakınları tarafından vurulmuş.

9.AKP’ye oy vermeyeceğini belirten 3 kişi öldürülmüş.

10.Dükkan basan AKP’li vekilin kardeşi öldürülmüş.

Etraflı ve dürüst bir araştırma, soruşturma yapılırsa belki bu olayın detaylarına ilişkin değişiklikler olabilir. Ancak şimdilik olay bundan ibaret: Dükkan basan bir vekil ve akrabaları 3 kişiyi öldürmüş ya da ölümüne sebep olmuş ve çıkan çatışmada vekilin kardeşi de öldürülmüş.

Burada esnafın ne olduğu hangi partiye oy verdiği, kime gönül verdiği, hangi takımı tuttuğu vesaire önemli değil.

Saray’daki muhterem gözaltına alınanlara, tutuklulara, veya herhangi birine selam verenlere kafadan hüküm kesse de, insanların ne düşündüğüne fal tutmak bizim işimiz değil. Ancak burada illa bir suçlu veya sorumlu aranıyorsa, bu sorumlu taziye, nezaket veya bayram ziyaretlerinde bulunanlar arasında değil.

Seçim kampanyalarında cinayetler işlenmesi maalesef bazı ülkelere özgü değil ancak sosyoekonomik ve ahlaki olarak azgelişmişlik ile bu cinayetlerin sayısı arasında doğrusal bir ilişki var.

Hatırlarsanız İngiltere’de 2017 seçimleri sırasında İşçi Partisi milletvekili Jo Cox sokak ortasında bıçaklanarak ölüdürülmüştü. İngiltere için ‘münferit olay’ diyebileceğimiz bu cinayetler başka yerlerde o kadar münferit değil.

Türkiye gibi Meksika’da da başkanlık seçimleri ve genel seçimler birlikte yapılıyor ve 1 Temmuz’da sandığa gidilecek.

Reuters’ın haberine göre 2018 seçim kampanyası sırasında şimdiye dek 113 siyasetçi öldürüldü. Filipinler’de bir kaç yıl önceki başkanlık seçimlerinde en az 15 kişi öldürülmüştü. Eyalet Suç Kayıtları Bürosu’na göre, Hindistan’ın Kerala eyaletindeki seçimlerde son on yılda 100’den fazla seçim kampanyası cinayeti görülmüş.

Seçim cinayetleri veya şiddet içeren saldırıların amacı belli rakipleri korkutmak ama etkisi hemen akabindeki seçimlerden daha uzun vadeli. Adayların veya seçmenlerin öldürüldüğünü görmek uzun vadede insanları seçimden ve siyasetten soğutacaktır. Bunu sıkıyönetimlerde olduğu gibi devlet eliyle de yapabilirsiniz, Meksika’daki gibi çeteler eliyle de. İkisinin arasında daha bir çok kombinasyon da olabilir. Peki nedir siyaseti öldürmeye yönelten?

Bir kaç yıl önce Guardian gazetesi bir haberinde seçim kazanmanın altın kurallarını sıralarken en iyi savunma saldırıdır diye yazıyordu. Fiziki saldırıyı kastetmediler tabii ki ama o da mı saldırının bir parçası?

Seçim cinayetlerine karşı yapılması gereken öncelikle bunu teşvik edecek gerilim ve düşmanlık yaratıcı nefret söyleminden uzak durmaktır. Şu an bundan uzak duramayan ve sürekli tehditler savuran tek aday ve parti var.

İkinci önemli adım ise suçlu veya suçluları yakalayıp yargı önüne çıkarmaktır. Bunun tek amacı onları içeri tıkmak değil aynı zamanda suçun kaynaklarını anlamak ve tekrarını önlemeye çalışmaktır. Bu sürecin de tarafsız ve önyargısız işlemesi gerekir.

Takdir edersiniz bu garanti etmek ve yerine getirmek de bir ülkede kim iktidardaysa onun sorumluluğudur. Yapamıyorsa, o zaman suç onun üzerine bırakılır. FETÖ işi de böyledir, adli suçlar da böyledir, ekonomik kriz de böyledir. Bu sorumluluğu kabul edip gereğini yapmazsanız, seçmen size sandıkta temiz bir dayak atar. Yani iktidarda olmayanlara çamur atarak bundan sıyrılamazsınız.

İyi haftalar ve bol şanslar.