Dünyanın dibinden manzaralar
Fotoğraf: BirGün

Celal ARIBAL

Son on yıldır, belki de daha uzun süredir sıkça duyduğumuz, artık âdeta deyimleşmiş bir ifade vardır. Ne vakit aklımızın almadığı bir toplumsal/siyasi gelişmeyle karşılaşsak, orada muhakkak bir de “Sanki 1984 kitabının içinde gibiyiz!” diyen biri vardır. George Orwell’ın 1948 yılında kaleme aldığı ve distopik bir gelecek hayalini anlattığı kitabı, geleceğe dair isabetli tahminleriyle 2022 Türkiye’sinde belki de adı en sık zikredilen kitaplardan biri. Görünen o ki, 2050’lerin Türkiye’sinde de bu cümlenin farklı bir versiyonu dillere pelesenk olacak: “Sanki ‘Dünyanın Dibi Oteli’ kitabının içinde gibiyiz!”

“Dünyanın Dibi Oteli”, gazeteci-yazar Mehveş Evin’in Karakarga Yayınları’ndan çıkan ve okuruna 2050 Türkiye’sinden, iklim krizinin en yıkıcı etkileriyle yüzleşmeye başlamış bir dünyadan seslenen distopik bir roman.

Daha önce “A’dan Z’ye: Buraya Nasıl Geldik?” adlı kitabıyla Türkiye’nin son on beş yılına etki etmiş, giderek yükselen acı ve utanç dozuyla toplumun duyarsızlaştırıldığı olayları ve halının altına itilen skandalları unutulmaması için kayıt altına almıştı Evin. Yeni romanı “Dünyanın Dibi Oteli”yle bu kez de böyle devam edersek, sahilleri betonla doldurmaya, ömrü kısıtlı madenler için dağların altını oymaya, suları barajlarla kurutmaya son vermezsek nereye gideceğimizi anlatıyor.

2050 yılında, konforundan ödün vermemek adına almadığı önlemler yüzünden iklim krizinin önüne geçemeyen insanlığın, dünyanın dört bir yanında doğal felaketlerle sınandığı bir dönemde başlıyor hikâye. Kimi bölümleri Tanrısal bakış açısıyla anlatılırken kimi bölümleri de karakterlerin ağzından aktarılan roman boyunca yakın gelecekte iklim krizinin hangi boyutlara varabileceği, dünyanın ve Türkiye’nin küresel ısınma nedeniyle hangi zorluklarla karşı karşıya kalabileceği ele alınıyor.

DÜNYANIN DİBİ OTELİ, Mehveş Evin, Karakarga Yayınları, 2022DÜNYANIN DİBİ OTELİ, Mehveş Evin, Karakarga Yayınları, 2022

Çanakkale kırsalında, Assos - Büyükhusun köyünde ileri görüşlü bir kadın olan anneannesi Perihan’ın yıllar önce bugünleri görerek inşa ettiği “Sığınak”ta yaşayan 28 yaşındaki Leyla’nın çok uzun bir zaman sonra tek başına İstanbul’a doğru çıkacağı yolculuk, kaynakları tükenmiş bir gezegenin ödediği ağır faturayı gözler önüne seriyor. Bununla birlikte yıllar önce, henüz yapılabilecek şeyler varken verilen mücadeleyi de anlatıyor Evin, romanında. Leyla’nın çevre mühendisi olan babasının arkadaşlarıyla birlikte kurduğu “YETER” hareketinden, insanları bilinçlendirmek ve örgütlemek için verdikleri çabalardan, muhaliflikle yaftalanıp birkaç kez hapis yatışından bahsediyor.

Leyla, yıllardır görmediği babasını görmek için çıktığı yolculukta yolu kaçak göçmenlerle kesişiyor. Yalnızca siyasi ve ekonomik koşulların etkisiyle değil, iklim koşulları nedeniyle yiyecek yemek bulmakta dahi zorlanarak yerini yurdunu terk eden göçmenlerin yaşadıkları zorluklardan da etkilenen Leyla, “Dünyanın Dibi Oteli”nde tanıştığı Daro’yu da yanına alarak yoluna devam ediyor. İkili İstanbul’a geldiklerinde, kendilerini yepyeni bir umudun ve mücadelenin içinde buluyorlar. Her şeye rağmen insandan ve dünyadan umudunu kesmeyenlerle birlikte sorunlara çözüm arıyorlar.

Yazarın daha önce Kısadalga.net platformu için bir podcast serisi olarak kurguladığı “2050 - Gelecekte Bir Yolculuk” adlı distopik öyküden ilham alan “Dünyanın Dibi Oteli”, gerçekçi bir distopya. Geleceğe dair karamsar bir resim çizse de umudu gözden hiç kaybetmemesiyle öne çıkıyor.