Körleşme, savaşın, baskının, sömürünün ve zulmün eksik olmadığı bir dünyayı, farklı karakterlerin deneyimleri üzerinden yeniden kurabildiği ve bunu evrensel bir tonla okuruna duyurabildiği için büyük bir roman olarak anılmaya devam ediyor

Dünyaya kitaplarla bakmak ya da bakamamak

DOĞUŞ SARPKAYA

Dünya edebiyatının romanla tanışması, kitaplara dair bir kitabın yazılmasıyla gerçekleşti: Don Kişot. Şövalye romanlarından etkilenen La Manchalı Asilzade Don Kişot’un maceraları, daha sonraki yıllarda romanın gelişmesini sağlayan dinamikleri tetikleyen bir katalizör işlevi gördü. Don Kişot’tan sonra da kitaplara dair kitaplar ya da kitap tutkunlarının maceraları, dünya edebiyatında bir gelişime işaret eden eserlerde kendini gösteren ana konulardan biri oldu. Flaubert’in Madam Bovery’sinin romantik eserlerden etkilenmesini, Dostoyevski’nin Raskolnikov’unun tarihin büyük şahsiyetlerinin hayat öykülerini örnek alışını ya da Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatının Fransızca eserlerden etkilenip eksik ya da yanlış Batılılaşan alafranga züppe karakterlerini düşünelim. Roman sanatında bir atılımın gerçekleşeceği zaman ortaya çıkan bir karakter oldu bibliyofiller.

Dünya edebiyatının en etkileyici bibliyofillerinden biri kuşkusuz Elias Canetti’nin Körleşme romanının ana karakteri Kien’dir. Elias Canetti’nin henüz yirmi beş yaşında yazmaya başlayıp yirmi altı yaşında nihayete erdirdiği romanı, dünyaya gözlerini kapamış ve kitaplarıyla kendine bir dünya kurmuş roman kişisi üzerinden dünyanın alt üst olduğu bir çağı anlatmayı başarmıştı.

Kien, kitaplarda öğrendiği dünyaya sığınmış biri olarak yaşamını devam ettirirken gündelik hayatın basit gereklerinden kendini tümüyle soyutlamıştır. Kien, bir şekilde gündelik hayatın içine çekildikçe aslında kitaplarla kurduğu dünyanın nasılda kırılgan olduğunu anlayacaktır. Dünyaca ünlü bir Uzak Doğu dilleri uzmanı olmasına rağmen konferanslara katılamayan, kimseyle görüşmeyen, tek tutkusu kitap almak olan Kien, bir gün yanlış anlaşılma sonucu hizmetçisi Therese’nin kitaplarına gerekli özeni gösterdiğine ikna olarak hiçbir özelliği olmayan bu kadınla evlenir. Kien’in dış dünyayla tanışmasını ama aynı zamanda yıkıma sürüklenmesine de neden olur bu eylem. Gündelik olana bunca körleşmişken hayata karışmaya çalışması dünyasını alt üst edecektir. Bu da daha sonrasında karşısına çıkan her sıradan kişinin bu körlükten faydalanmasına sebep olacaktır.

Faşizme giden yol

Körleşme Kien’in trajedisine odaklanıyormuş gibi gözükse de aslında Almanya’nın faşizme doğru sürüklenişinin sebepleri üzerine, üstelik Naziler iktidara gelmeden, yoğunlaştığı için önemli bir romandır. Kitabın adının Körleşme olması tesadüfi değildir. Canetti, körlük imgesini etkili bir şekilde kullanarak yaşanılan çağda yaşanan akıl körelmesine dikkat çeker. Körleşme, karanlığa itilen bir uygarlığın hastalığa kapılma serüvenini incelemesi açısından önemlidir. Romanın bütün karakterleri körleşmeden mustariptir. Herkesin gözü Kien’in üzerindedir romanda. Oysa ‘cahil, açgözlü ve bencil’ Therese de ‘kaba, kavgacı, düzenbaz’ kapıcı da Therese’yi ayartıp kocasının parasının üstüne konmak isteyen Grob da Kien sokağa çıkmak zorunda kaldığında karşısına çıkan dolandırıcı satranç oyuncusu cüce Fisherle de kendi dünyalarına sıkışmış karakterler olarak arzı endam ederler. Tüm bu karakterlerin oluşturduğu toplumun kaderinin ne olacağı sorusu sayfalar ilerledikçe okurun aklına işlemeye başlar. Canetti’nin anlatmak istediği körlüğün bireysel olmadığını vurgulamamız gerekir. Kendi yaşamını kurmak için çabalayan sıradan insanlar da farklı düzlemlerde bir körleşme içindedir. Onların körleşmesi, toplumun tamamını esir alacak en sonu toplum büyük felaketlere sürüklenecektir. J. Isaacs’ın ifadesiyle, “uygarlığın yıkılışıyla insanoğlunun aşağılanması, romanın konusunu oluşturur.”

Parçalanmış bir dünyanın romanı

Dünyasız bir kafaya sahip Kien, kafasında gerçek dünyanın gerekliliklerine yer ayıramayacak kadar gömülüdür. Kafasında bir dünya oluştuğunda, bütün dünyasının yıkılmak üzere olduğunun farkına varır. Canetti’ye göre sadece bir kişinin felaketi bile bize, bütün toplumun karşı karşıya olduğu felaketi anlamamızda yardımcı olur. Bilerek uçta bir karakter yaratan Canetti, toplumu anlamanın sınır durumları anlamaktan geçtiğini düşünmüş olabilir.

Canetti, insani değerlerin yok olmaya başladığı bir çağı anlatmaya soyunur Körleşme’de. Bu çağın sonunda insanlığın felakete sürükleneceğini de ön görür üstelik. “Günün birinde dünyanın artık bundan önceki romanlarda olduğu gibi, başka deyişle tek bir yazarın bakış açısından yazılamayacağını düşündüm; parçalanmış bir dünya vardı artık ortada ve ancak onu bu parçalanmışlığı içerisinde sergileme yürekliliği gösterildiği takdirde, bu dünyaya ilişkin doğru bir tasarınım verilmesi de söz konusu olabilirdi” derken de kapitalizm ile parçalanmış yaşamların, yazarlara dayatılan tanrısal bakış açısıyla anlatılamayacağını vurgular. Körleşme, savaşın, baskının, sömürünün ve zulmün eksik olmadığı bir dünyayı, farklı karakterlerin deneyimleri üzerinden yeniden kurabildiği ve bunu evrensel bir tonla okuruna duyurabildiği için büyük bir roman olarak anılmaya devam ediyor. Aynı zamanda okurlara dünyaya sadece kitapların rehberliğinde bakmanın olanaksızlığını da hatırlatıyor.

dunyaya-kitaplarla-bakmak-ya-da-bakamamak-520233-1.