Serkan Türk, gücünü şiirden alan bir öykücü. Onu tarif ederken şair mi demeli yoksa öykücü mü? Şiiri öyküsü kadar, öyküsü de şiiri kadar güçlü bir isim

Dünyayı kucaklayan öyküler

Mehmet Özçataloğlu

“Kalbim oyuncak bir gemi senin sularında, demiştim biliyorsun. Durmaksızın yalpalayan bir gövde düşün, öylece yalpalıyorum. Eksiğimin ve fazlalığımın sen olduğunu biliyorum.” Bu satırlar Serkan Türk’ten. 'Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim' adlı kitabından.

Serkan Türk, gücünü şiirden alan bir öykücü. Onu tarif ederken şair mi demeli yoksa öykücü mü? Şiiri öyküsü kadar, öyküsü de şiiri kadar güçlü bir isim. Ve bunu nadir başarabilenlerden. Sözcük dizimi, onlara yüklediği anlam alıp götürüyor. Öyle bir anda öyle bir satır okuyorsunuz ki, mıhlanıp kalıyorsunuz olduğunuz yerde. Gözleriniz uzaklara dalıp gidiyorsunuz. Kitaptan çıkıp başka diyarlarda buluyorsunuz kendinizi. Ya da başka bir ifadeyle de öykünün en dibine gömülüyorsunuz. Yazarın öyküsünün içinde başka bir öyküyü yaşıyorsunuz.

'Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim'de yalnızlık duygusunun yoğunluğunu hissettim. Kendi yalnızlığımın da farkına vardım öyküler arası geçişlerde. On iki öykünün tamamının da ruhuma dokunduğunu hissettim. Yazar bir noktada sonlandırsa da öykülerini, onun bıraktığı yerden yaşamaya devam ettim. İçimde bir türlü sonlandıramadım.

“Bir yarayı ancak zaman temizler bilirsin. Bir aşkı yalnız zamanın temizlediği gibi” ya da bir başka öyküde “İnsan korkularıyla her an sınanabilir. Ve zaman yüzleştirir herkesi korkusuyla” satırlarının altını çizmişim. Ve daha birçok örnek verebilirim böyle.

Bu altını çizdiklerim öyküde satır, şiirde iki dize olur. Adına ne dersek diyelim bir girdap gibi içine çekiyor. Serkan Türk’ün sözcüklerinin cazibesine kapılınca kurtulmak olanaksız. Yalın, sessiz fakat yüksekten anlatımı hapsediyor okurunu. Sona varmadan kitabı elden bırakmak olmuyor, olamıyor. Kitaba adını da veren 'Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim' başlıklı öykünün sıkı bir aşk hikâyesi olacağını bekliyordum örneğin. Fakat hiç beklemediğim bir durumla karşılaştım. Derinlerde yine bir aşk olsa da umulan türden değil. Serkan Türk okurunu şaşırtmayı seviyor belki de. Bir başka öyküsünde de “Ailenizden Biri Beklenmedik Bir Anda” diyerek bırakıyor. Böyle bir tümcenin sonuna okur neyi isterse getirebilir. Sevinç, keder, ölüm, zenginlik… Okurun yaratıcılığına, öyküyü okurken içinde bulunduğu ruh haline kalmış artık.

Şurası bir gerçek ki on iki şiirsel öyküyle kucaklaşacak okur 'Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim'de. Kitabı sonlandırıp kapattığımda içinde bulunduğum odaya dönmek zaman alsa da sonrasında şunu düşündüm. Son yıllarda ödül alan öykücüler ve şairler kimler? Bu isimlerin arasında Serkan Türk adı niçin yok? Bu sorunun yanıtını ben veremem tabi ki. Seçici kurullarda yer alanların yanıtlaması gereken bir soru bu. Fakat Serkan Türk gibi şairlerin-öykücülerin adı geçmiyorsa o ödüllerde, o mekanizmalarda sağlıklı çalışmayan bir şeyler var demektir.

Yazıyı, Türk’ün kendi satırlarıyla bitirelim. Tadı damağımda kalan öykülerden biri olan 'Küçük Şeyler'den tümcelerle…

“Yaşlı komşu kadın kargaların iki yüz yıl kadar yaşadığını söylediğinde gözlerini iyice açıp, demek bunlar bu kasabanın gerçek sahipleri, demişti. Ve gerçek sahipler terk etmezdi kasabaları. Boşaltılan ve yakılan köyleri getirdi aklına. Orada yaşayan kargaların, molozların ve süprüntülerin üzerinde uçtuğunu… Artık kime ait olduğu bilinmeyen mezarların içinde bitmiş ağaçlara konup uzaklara baktıklarını. Belki bunca acıyı, gaddarlığı gördükleri için kötü bir sesle bağırıyorlardı yüzyıllardır etrafa. Çığlıkları duyalım diye, dillerinden gelenin en kötüsünü haykırıyorlardı. İnsanın dışındakine kulağını tıkadığından habersiz yaşıyorlardı bunu…”

Serkan Türk’ten dünyayı kucaklayan öyküleri okuyoruz 'Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim'de.