Dursun Özbek: En iyi olma hedefimiz kimliğimize işlemiştir

Galatasaray Lisesi'nin modern eğitime geçişinin "150. Yılı Etkinlikleri" kapsamında Galatasaray Topluluğu İşbirliği Kurulu tarafından Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu'nda "Dün, Bugün ve Yarın Galatasaray'ın Spora Katkıları" başlıklı bir forum düzenlendi.

Forumun açılış konuşmasını Galatasaray Kulübü Başkanı Dursun Özbek yaptı. Dursun Özbek konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"Galatasaray Topluluğu İşbirliği Kurulu'nun lisemizin kuruluşunun 150. yılı için planladığı etkinliklerden birisi için buradayız. Büyük bir kültür yuvası olan Galatasaray aynı zamanda birçok manada ülkesine katkı vermiştir. Galatasaray Spor Kulübü de bunlardan bir tanesidir. Herkesten ricam; "Galatasaray" denildikten sonra aklınıza neyin geldiğine dair kendinize basit bir soru sormanız. Çağdaş ve modern düşüncenin hakim olduğu eğitim anlayışı ve bu düşüncenin ışıkları altındaki bir ilim - irfan yuvası, okul sıralarında başlayıp hayatın tüm sosyal alanlarında devam eden bir dayanışma kültürü ve her dalda zirvede yer alma güdüsüyle oluşmuş olan sportif bir bilinç... Benim ilk aklıma gelenler... Bugün size bu sportif bilinçten ve bu bilincin bize kazandırdıklarından bahsetmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi dünya var olduğundan beri kabileler, köyler, devletler, uluslar, milletler hep bir kavga içinde olmuştur. Birbirlerine hep üstünlük kurmak için mücadele etmişlerdir. Dünya savaşlarını hatırlayalım. Savaşlar yapılıyor. Bu mücadele hep var. Ekonomik alanda da mücadele devam ediyor. Rekabet her yerde var. Sporun içinde de var. Fakat spor yine aynı rekabet hissini taşımasına rağmen mücadelenin bitiminde insanlar birbirleri ile el sıkışıyor, öpüşüyor, gelecek sefer buluşmak üzere ayrılıyor. Bunu not edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Baktığımızda kurucumuz Ali Sami Yen Bey de aynı bakış açısından yola çıkarak hareket ettiğine şahit oluyoruz. Onun şu sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum: "Okulda küçük bahçede oynarken, top bazen büyük bahçeye kaçardı. Buradaki üçüncü sınıf talebeleri de ya topu iade etmez ya dışarı atar patlatırlardı. Bu yüzden iki sınıf aralarında zıtlaşmışlardı. O zaman topu vesile ederek harp ilan etmenin iyi bir fikir olacağını düşündüm. Moda'da seyrettiğim maçı taklit ederek nizam bozukluğuna sebebiyet vermeden her sınıf için bir takım tesis etmeyi kararlaştırdık. Bu şekilde meydan okumalarla mektep içinde müsabaka hevesini ve spor duygusunu öne çıkaracaktık." Bu rekabet duygusunun içinde sporun müstesna bir yeri var...

Galatasaray Spor Kulübü'nün Ali Sami Yen ve arkadaşları tarafından bir ekim günü 1905 yılında kurulmasına ve 14 Temmuz 1922'de 16 kulübün birleşerek, sporu disipline etmek amacıyla "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı"nın önderimiz Ali Sami Yen başkanlığında oluşturulmasına bu denklemin ışığında bakmanızı istiyorum. Büyük bir imparatorluğun zor zamanlarında, sakıncalı bir eylem olarak görünen bir spor faaliyetini hayatlarını riske ederek icra etmek, bunu bir kulüp çatısı altında gerçekleştirmek, bu gerçeği tüm dünyaya duyurmak ve zirveye çıkmak... Burada bir şey daha söylemek istiyorum. Galatasaray ile ilgili bir sinema filmi yapmayı planlıyoruz. Dün bunun senaryosunu okudum. Reele dayalı bir senaryo. Biraz önce izlediğimiz filmde okul bahçesindeki hafiyeleri gördünüz. Benzer bir şekilde senaryonun içinden bir bölümü aktarmak istiyorum. Bu kulübün kuruluşunun hangi mecralardan geçtiğini özümsemek amacıyla. Ali Sami Yen Bey ve arkadaşları maç yapıyorlar yağmur altında. Maç bitiyor çamur içindeler. Elbiselerini değiştirmek istiyorlar ama duş, soyunma kabini falan yok o zamanlarda. Gece karanlığında mezarlıkta üstlerini değiştiriyorlar. Elbiselerini değiştirirken hafiyeler basıyor. Siz burada ne yapıyorsunuz diye etraflarını sarıyorlar. Biz elbisemizi değiştiriyoruz diyorlar. O zamanki futbol topunu biraz anımsarsanız. Çamura bulanmış top simsiyah. Bomba var diyor hafiye komutanına. Bunlar bomba imal ediyorlar diyor. Abdurrahman Robenson da orada İngilizce konuşuyor, biraz ikna oluyorlar. Top diyor bu. Sonra hafiye fünyesi de burada, bomba diyor. Üflemeli supap dışarı fırlıyor ses çıkıyor, hepsi yere yatıyor. Bunu; Ali Sami Yen Bey ve arkadaşlarının nasıl bir zaman diliminde Galatasaray Spor Kulübü'nü kurduklarını anlamak için çok etkili buluyorum.

İşte Galatasaraylı gençlerin hedefi buydu. Bir anlamda bu gençler kadere çalım atmayı denedi ve bana sorarsanız bunu da iftihar derecesi ile başardı. "Kadere çalım atmak" ifadesini kullandım. Galatasaray'ın bir futbol kulübü olarak kurulduğu günlerde ve takip eden on yıllarda bu topraklar üstünde başkalarının çizdiği senaryolara mahkum olmak belki de bir zorunluluktu. Spor da bu durumdan ayrı düşünülemezdi. Fakat Galatasaray, tarihin her döneminde farklı olanı denedi, sporda ülke insanına ezberletilmişin dışında yeni bir kader yaşattı. Modern Türkiye tarihi içinde Galatasaray sadece bir spor kulübü değil, başardıkları ve taraftarları ile Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük sivil toplum hareketlerinden bir tanesi olmuştur. Sporu rekabet alanından daha ileri taşımış ve ulaştığı başarıları da kulüp kazanımları değil, bir ülke kazanımı olarak görmüştür. Fransız yazar Albert Camus biraz da nüktedan bir dille, "Filozoflar ve siyasetçilerin dediklerine bakacağınıza, futbola bakın" derken bunu kastetmektedir. Bu anlamda Galatasaray'ın sporun her dalında başardıklarını Camus'un bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Galatasaray, jimnastikten boksa; izcilikten yelkene kadar birçok spor branşının bu topraklarda filizlenmesini sağladı. Doğrusunu söylemek gerekirse Galatasaray'ın sportif alanda başardıklarını, ilklerini, zaferlerini yazmak, bir envanter şeklinde sunmak çok kolay değil. Evet, isterseniz bu olgu ve olaylardan tek tek bahsedebiliriz ama kabul edelim ki günlerimizi alır. Bence bu başarılar kadar önemli olan Galatasaray'ın sporun her dalında bu ülke insanına yaşattığı ve aşıladığı sportif bilinçtir. Bu bilinç, "sporu spor olsun" diye yapmaktan çok daha ötede, Galatasaray'ın en iyi olma hedefini kimliğine işlemesi ve bunu da tarihin her döneminde başarmasıdır.

Değerli Galatasaraylılar; bugün dünyanın herhangi bir köşesinde Türkiye dediğimizde akla gelen birkaç kelimenin başında Galatasaray gelir. Bu bile 112 yıllık çınarın spora dair bu topraklara ektiklerinin karşılığını fazlasıyla aldığını gösterir. Konuşmama baba Gündüz'ün bir sözüyle son vermek istiyorum. "Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır." Baba Gündüz bir his takımıdır diyor. İşte Galatasaray bu.

Melih Şabanoğlu'nun sunuculuğunu yaptığı, İzzeddin Çalışlar'ın moderatörlüğünü üstlendiği forumda ayrıca konuşmacı olarak Galatasaray Spor Kulübü Eski Başkanı Faruk Süren, Galatasaraylı gazeteci ve yazar Hasan Cemal, gazeteci ve yayıncı Caner Eler konuşmacı olarak yer aldı. DHA