Erdoğan, dün AKP Grubu’na seslenirken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni (AİHM) “çifte standart” ve “iki yüzlülük”le suçladı. S. Demirtaş’la ilgili “derhal serbest bırakılsın” anlamına gelen karar için. Önceki gün de “Bu karar bizi bağlamaz” demişti.

AKP’nin tarihinin farklı dönemlerinde Avrupa, AB ve AİHM konusunda farklı şeyler söyledi ve ilk günlerinde söyledikleriyle bugün söylenenler epey farklı!

“İşkenceye sıfır tolerans” dediği ilk dönemlerinde AİHM’i koyduğu yerle şimdi koyduğu yer aynı değil.

Şimdi araları açık ama 2002 yılında Hayrünnisa Gül başörtüsü nedeniyle okula kayıt yaptıramadığı için AİHM’de dava açtığında AKP’de birlikteydiler ve eşi Dışişleri Bakanı olduğu için davayı geri çekmese oradan Türkiye’yi bağlayan bir karar çıkmasına çabalayacaklardı!

Avukatlarının; “mahkeme adil bir yargılama yapmamakta ısrar etti, tarafsız ve bağımsız bir yargı görünümü vermeye bile özen göstermedi, savunmanın bilgisi ve katılımı olmadan sık sık resen duruşmalar yapıldı” diyerek katılmadığı karar duruşmasında, Can Dündar’a 27,5 yıl hapis cezası verildi!

Bu karar da yüksek yargı aşamalarından geçecek ve olasılıkla AİHM’in önüne de gelecek.

O güne kadar bir seçim olmuş ve yönetim değişmemişse, olası AİHM kararına yine aynı tepkinin verileceği tahmin edilebilir: Bizi bağlamaz!

Mahkeme kararlarının kimi ne kadar bağladığı bir yana, yönetenlerin ağızlarından çıkanlar onları bağlar.

Toplum, ağızdan çıkanları hatırlayıp, onu gündelik hayatta karşılaştıklarıyla test ettiğinde, sözün sahibine mutlaka bir hesap çıkarır.

AKP’nin hemen her fırsatta tek parti dönemini ve o günlerin CHP’sinin yapıp ettiklerini anımsatması da bu yüzden!

CHP, vatandaşların çoğunun yaşayıp deneyimlemediği bir geçmişte söyleyip yaptıklarıyla hesaba çekilebiliyorsa, AKP de çoğumuzun yaşayarak deneyimlediği bir dönemde söyleyip yaptıklarıyla hesaba çekilecektir.

Çok da geriye girmeye gerek yok. Şu korona günlerinde yaşadıklarımızı, televizyon ekranlarından gözlerimizin içine bakılarak söylenenleri düşünün.

Sağlık Bakanı Koca, bu ayın başında, hepimizin aşı olmasının şart olduğunu ve Çin’den 50 milyon doz aşı bağlantısı yapıldığını söylerken bir de tarih veriyordu: “Her şey normal seyrederse aşıya 11 Aralık’ta, sağlık çalışanlarına yaparak başlamak istiyoruz.”

Önce 11 Aralık’ta aşıya başlanacağı söylendi, sonra aşının 11 Aralık’ta gelip gerekli testlerden sonra ayın 24 veya 25’i gibi yapılmaya başlanacağı… Şimdi o günlerdeyiz ve aşıdan haber yok.

İletişimin tekrar edilemezlik ve geri döndürülemezlik gibi bir özelliği vardır. Ağızdan çıkan bir sözü aynen tekrar edemez, geri alamazsınız. ODTÜ’de Nijeryalı öğrenci arkadaşlarımdan duymuştum, onların en büyük etnik topluluğu Yorubalar; “Sözcükler çiğ yumurta gibidir, bir kez düşürdünüz mü geri alamazsınız.”, dermiş.

AKP’nin şimdiye kadar ettiği ve muhasebe defterinden silemeyeceği çok söz var!

***

Prof. Dr. Nuri Saryal’a veda

2 Eylül 1929’da Bakü’de doğan ve uzun yıllar hocalığımızı yapan Prof. Dr. Nuri Saryal, ODTÜ tarihindeki onurlu yerini alarak 22 Aralık 2020’de aramızdan ayrıldı. ODTÜ-ÖTK’lı öğrencilerinin bir vefa borcu olarak hazırladığı ve bir heykelcikle birlikte hocalarına gönderdiği kitapçığın ilk sayfasında onun ismi vardı. Hasan Tan döneminde ODTÜ’nün normalleşmesi için gösterdiği büyük çaba ile gönüllerde yer etmişti. Ölümünden 9 gün önce, kızı Nilgün Saryal’dan aldığımız; “Babam tarifsiz mutlu oldu kitapçık ve heykele. Çok çok teşekkürlerini iletiyor herkese” mesajı da biz öğrencilerinin tesellisi oldu. Huzur içinde yatsın!