“Sedat Peker Sessizliğini Bozdu”. Bu başlıktaki bir videoyla, organize suç örgütü liderliğinden aranan Sedat Peker, aba altından sopa gösterdiği bir açıklama yaptı.

Karşısına aldığı Mehmet Ağar’ın (sonradan söylediğini inkâr ettiği) ünlü sözü gibi, “Bir tuğla çekersem duvar yıkılır” minvalinde yaptığı açıklamada, arkasında Türkeş’in görüntüsü, masada Omerta kitabı var ama Türkiye’de mafya, İtalya’dakinin aksine devletten bağımsız olmadığından bu kısım da “sessizlik yeminini bozmak” mesajına destekten öte bir anlam taşımıyor.

Aslında izlediğimiz, farklı kliklerin temsilcileri olan farklı “organize suç örgütlerinin”, devlet içi çatışmaların sonucu karşı karşıya gelmesinden ibaret.

Zaten Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Organize Şube’nin dalga geçer gibi açıkladığı “mafya raporunda” Peker ile Alaattin Çakıcı ilk iki sırayı paylaşıyor: Hapisten çıkması için yasa çıkarılan, muhalefet liderlerini açıktan tehdit eden Alaattin Çakıcı listede birinci sırada, “hayırsever iş adamı ödülü” verilen Sedat Peker ikinci.

Malum, coğrafi konumumuz gereği, İtalya-Balkanlar uyuşturucu rotasına, Azerbaycan petrolüne komşuyuz, silah tüccarları için “cennet” olan Suriye başta olmak üzere savaşın, çatışmanın sürdüğü ülkelerin ortasındayız. Tüm bunlar halklar için ölüm, mafya için “sermaye” demek. Bu sermayenin dolaşımında her sıkıntı çıktığında da bir “kamyon kazası” yaşanıyor.

Ancak Peker’in şimdilik yaptığı bir şeyleri ifşa etmekten uzak. Yani, Susurluk’taki gibi ciddi bilgiler ortaya çıkmayacak. Kaldı ki kendisi hakkında hazırlanan bu soruşturma dosyasının “boş olduğu” konusunda haklı.

Peker videoda, kendisinin Türkiye’ye davet üzerine döneceğine dair söz verildiğini ama bu sözün tutulmadığını sonra da ailesinin yaşadığı eve operasyon düzenlendiğini söylüyor. Kendisi halen yurtdışında.

Önce “derin devletimizin sayın başı” dediği, istihbarat şubede “dosya hazırlattığını” söylediği, ardından da taşeron olduğunu iddia ettiği Mehmet Ağar’a sesleniyor, onun mali işleriyle ilgili usulsüzlükleri açıklayacağına dair uyarıda bulunuyor. Fakat aslında sık sık saygısını sunduğu iktidara sesleniyor.

Sedat Peker’in söylediği “Buna Mehmet Ağar polisliği denir, 90’larda da insanlar ailesiyle, çocuklarıyla korkutulurdu” sözü, herkesin bildiği ama sonucunun olmadığı gerçeklerden biri. Aslında burada, duvarı yıkan kendileri olursa altında kimin kalacağından da bahsediyor. “Derini sığı yok, bir tane devlet var” derken haklı, o bir tane devletin içerisinde ezelden beri güçlü olsa da şimdilerde iktidarı paylaşmak zorunda kalmış bir kliğin verdiği güvenle konuşurken “Biz de buradayız” diyor.

Hem devlet kurumları hem de sermayenin köşe başlarını tutan “eskilerin” hangi tehditlerle kimin malvarlığını nasıl elde ettiği ise sadece detay.

Yani, bu açıklama da aslında taraflardan zaman zaman gelen “konuşurum” uyarılı videolardan biri. Etkisi de ancak Peker’in istikbalini belirleyecek güçte.

Geçmişte gerçekten konuşanlar da olmuştu. Oldu da ne oldu? Hem mafyayla çalışan uyuşturucu tacirlerini hem de “devlet düşmanı” gördükleri sosyalistleri “Öldürüp Sapanca’ya attık” diyen biri vardı hatırlar mısınız?

Ağar’ın ekibinin 1992’de gözaltında işkenceyle öldürüp cesedini kaybettiği Ayhan Efeoğlu’nu kendisinin gömdüğünü söyleyip yer göstermeye götürülen Ayhan Çarkın… O dönemin konjonktürü gereği reklam kampanyası gibi konuşturulup, görevi tamamlanınca hapse geri yollanan. Konuştu da ne oldu? Hiç. Ne ceset bulundu ne dava açıldı. Masal gibi dinlenip geçildi.

Bu videodan bize kalan da illegal sermayenin nasıl paylaşıldığına dair ipuçları oldu sadece. Su testisi bile su yolunda kırılmıyorken duvarın altında kalanlar hiç değişmedi.