Birkaç ay önce soğuk savaşı temsil eden Berlin Duvarı’nın yıkılışının 29. yılı kutlandı. Utanç Duvarı olarak adlandırılan Berlin Duvarı’nın yıkılışı soğuk savaşın sonu kadar kapitalizmin/neoliberalizmin nihai ve kesin zaferi olarak propaganda edildi. Artık “tarihin sonuna” gelinmişti, dünya “global bir köydü” ve ABD bu köyün patronuydu! Sadece coğrafi sınırlar değil, ulusal sınırlar da anlamsızlaşarak giderek ortadan […]

Birkaç ay önce soğuk savaşı temsil eden Berlin Duvarı’nın yıkılışının 29. yılı kutlandı. Utanç Duvarı olarak adlandırılan Berlin Duvarı’nın yıkılışı soğuk savaşın sonu kadar kapitalizmin/neoliberalizmin nihai ve kesin zaferi olarak propaganda edildi. Artık “tarihin sonuna” gelinmişti, dünya “global bir köydü” ve ABD bu köyün patronuydu! Sadece coğrafi sınırlar değil, ulusal sınırlar da anlamsızlaşarak giderek ortadan kalkacaktı. Sermaye, bilgi, mal ve hizmetler serbestçe dolaşacaktı.

Kapitalizmin “neoliberal ütopyası” çok değil, birkaç on yıl içerisinde çöktü. Finansal krizler ve sistemin ürettiği yarı meczup liderler küreselleşmenin iddia ettiği ne varsa tersini hayata geçirmeye başladı.

Yıkım ve sömürünün sorumluları ise felaketlerden kaçanlarla aralarına duvarlar örmeye başladı. Hatta sınırlar dikenli tellerle, elektronik sistemlerle, sofistike silahlarla tahkim edilen duvarlarla belirlenmeye başladı.

En tartışılan duvar ise Trump’ın ABD-Meksika sınırına yapmak istediği duvar. Duvara ilişkin tartışmalar birçok noktada “öğretici.” Trump’ın seçim kampanyasında söz verdiği duvar yaklaşık üç bin km ve maliyeti en az 25 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde tutan Demokratlar ödeneğin 5,7 milyarlık kısmına izin vermeyince, reddedilen bütçe nedeniyle ödeneksiz kalan Federal Hükümet birimleri 35 gün boyunca kapalı kalmıştı. Demokratların karşı çıkışını by pass etmek isteyen Trump, bu kez “Acil Durum” ilan etti. Bu “Sahte Acil Durum” kararı Temsilciler Meclisi’nde iptal edildi ve Senato aşamasında bekliyor.

ABD’de duvar ekseninde yapılan tartışmalar ve yaşananlar ucube “Cumhurbaşkanlığı Sistemimiz” açısından öğretici deneyimler içeriyor. Kuvvetler ayrımı, denge denetleme mekanizmaları ve parlamentonun bütçe hakkına sahip çıkışı kadar, iktidarın “ulusal güvenlik/terörle mücadele” söylem ve iddialarını, politikacıların sonuna kadar sorgulayıp siyasete müdahale edebildiklerini de gösteriyor.

Trump, duvarına kavuşmak için canını dişine takmışken bizde de bir duvar yapıldı güney sınırımıza. Hem de şu anda -Çin Seddini saymaz isek- dünyanın en uzun duvarı! Birincilikte Trump ve İsrail’in duvarları ile yarışıyoruz! Peki duvarın gerekliliğine dair bir tartışma duydunuz mu? Maliyetini biliyor muyuz? Kimler yaptı? TBMM bu konuyu etraflıca tartıştı mı? Beklenen “başarıya” ulaştı mı? Nusaybin etabındaki protestolar niye yapıldı? Kaçak geçişleri engelledi mi?

Bu arada İran ve Ermenistan sınırına da duvar inşa edildiğini ve sırada Irak sınırının olduğunu ise kıyıda köşede kalmış haberlerden okuyoruz. Güvenlik, bütçe hakkı, maliyet ve yerindelik konularının tartışılmamasından daha vahimi ise siyasi ve sosyal boyutunun hiç tartışılmamış olması. Yeniden sahaya sürülmek istenen ve Ortadoğu’daki yıkımın en önemli aktörlerinden olan dönemin Başbakanı 2013 yılında “…Bugün ‘sıfır sorun’ ilkesini Suriye üzerinden yıkmaya çalışanlar, o gün görecekler ki, bırakın sıfır sorunu, Suriye ile Türkiye arasında sınır kalmayacak” demişti!

Başbakanların en sonuncusu ise 2017 yılında “…Avrupa, ABD veya başka ülkeler ne kadar sınırlarını duvarları ile örerlerse örsünler dünyanın bu gerçeğinden kurtulamazlar” demişti. Hem de “bizim duvar” inşa halinde iken! Bakın onun bile haberi yokmuş!

Veee Reis-i Cumhurumuz 19 Şubat 2019 tarihinde “göç ve mülteciler konusunu sadece güvenlik perspektifinden ele almak indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. Daha yüksek duvarlar inşa etmenin, daha fazla dikenli tel çekmenin düzensiz göçü önlemek için çözüm olmadığı aşikardır…” dedi. Gördünüz mü onun da haberi yok “duvarımızdan!”

Nerdeeen nereye! Açık kapı politikası ve Ensar yaklaşımından tüm sınırı duvarlarla çevirmeye, küresel köyden “kale devletlere!”

Patlıcan fiyatı kurşun fiyatı ile mukayese ediliyor iken güvenlik harcamalarının yerindeliğinin şeffaf bir şekilde sorgulanmasının zamanıdır.