Duygularını derin yaşayan kadınlar
Fotoğraf: BirGün

Kadir İNCESU

Sanem Gonzalez’in Nemesis Kitap tarafından yayımlanan ilk romanı Şevrole Belayir’de, Belgrad Ormanları’nda terkedilmiş bir araç ve içinde bir tabanca bulan CSI Miami’deki Horatio Caine hayranı polis memuru Engin ile iş arkadaşı Serra’nın çözmeye çalıştığı garip olaylar zinciri anlatılıyor. 1960’lı yılların İstanbul’unda başlayan bir aşk… Aşk, ihanet, cinayet üçgeninde yaşanan olaylar… Aşk, mizah ve polisiyeyi harmanlayan Sanem Gonzalez ile ilk romanı üzerine konuştuk.

“Şevrole Belayir”, yalnızca ilk romanınız değil, ilk kitabınız da… Hem de polisiye…

Evet, ilk kitabım polisiye bir roman. Polisiye küçüklüğümden beri sevdiğim ve takip ettiğim bir tür, hem edebiyatta hem sinemada, düşünme ve yazma şeklim de mizaha ve polisiyeye dönüşüyor.

Bugüne kadar nerelerdeydiniz, neler yaptınız?

Üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre gazete ve televizyonlarda çalıştım. Yüksek lisans yaptıktan sonra reklam ve sinema sektörüne geçtim. Yönetmen yardımcılığı, sanat yönetmeni asistanlığı derken kendi yapım şirketimi kurdum ve reklam- film ve post prodüksiyon yapımcılığı yaptım. Bu anlamda Amerika’da sektöre girip orada yapımcılık yapmış olmak bana çok şey kattı diyebilirim.

Son yıllarda ülkemizde polisiyeye olan ilgi bir hayli fazla. Yalnızca edebiyatta değil, dizi ve filmlerde de görülüyor bu ilgi… Sizin ilginizin kaynağı nedir polisiyeye?

Sanıyorum tehlikenin içinde değilken, öznesi biz değilken uzaktan izlemek insanların ilgisini çekiyor. Bir de izleyici ve okur kendini dedektifle özdeşleştiriyor, onun heyecanına ortak oluyor, ipuçları arıyor, tahminler yürütüyor. Full adrenalin. Hollywood’un bunda payı büyük. Adrenalini yüksek işler hep izleniyor, hal böyle olunca bu edebiyata da yansıyor. Ben de herkes gibi gizem seviyorum, bilmece, çözülmesi gereken bir sorun, sır nasıl adlandırırsak…

ŞEVROLE BELAYİR, Sanem Gonzalez, Nemesis Kitap, 2022ŞEVROLE BELAYİR, Sanem Gonzalez, Nemesis Kitap, 2022

Polisiyede mizahın yeri üzerine neler söylemek istersiniz?

Polisiyede mizah suç unsurlarını yumuşatıyor. Aynı olayı kalbiniz güm güm atarak da okuyabilirsiniz ya da Peter Sellers izler gibi de okuyabilirsiniz. Ben yazarken de eğlendiğim bir romanla okurlarımın karşısına çıktım.

Mizah, aşk, polisiye iç içe… Hemen hemen her karakterin bir şekilde birbiriyle bağlantısının olduğu ve olaylardan etkilendiği görülüyor. Çözülmesi gereken bir cinayet olsa da, yaşanan bir aşk ve günümüzün en büyük sorunu kadına şiddet de dikkat çekiyor.

Tabii karakterlerin birbiriyle bağlantısı var, kurgusal olarak da olmak zorunda. Geçmişle geleceğin ortak bir noktada buluştuğu bir öykü olsun istedim. İnsan hayatında yaşanan iyi kötü her deneyim romanda da karşımıza çıkıyor. Kadına şiddet günümüzde de büyük bir sorun, hatta bence en büyük sorunlarımızdan. Hep vardı, görmezden gelindi ama oradaydı. Romanda da bu davranış bir kopuş başlatıyor zamanın şartlarına, karakterin psikolojik durumuna göre güçlü bir tavır sergilediğine şahit oluyoruz. Bizler günümüzde bu barbarlığın olmaması için elimizden ne geliyorsa yapacağız.

Engin ile annesi, Tanju ve Suzan, Melike hep takıntılı karakterler… Olayları istenmeyen noktalara taşıyan bu takıntılarımız mı?

Engin’in annesi daha çok anksiyetesi olan bir kadın, oğluna bağımlı. Diğer karakterlerin takıntıları var fakat bir yerde bırakmışlar. Suzan örneğin, o âşık ama saplantı haline getirip bırakmamazlık etmiyor kendi yoluna gidiyor. Melike için bunu söyleyebiliriz. Duygularını derin yaşayan kadınlar var romanda, 1960’lara göre düşünmemiz lazım. Bana göre hayatta yaptıkları seçimler ve karşılarındaki insanlar diyebiliriz. Biraz olaylara sebebiyet verenlere de sorumluluk yüklemek lazım.

Romanın sinematografik özellikler taşıdığını düşünüyorum, ne dersiniz?

Sinema hem içinde olduğum sektör hem de çok sevdiğim, düşünme şeklimi etkiliyor. Yazarken de o anı görerek, hissederek yazıyorum. Karakter terlemişse ter kokusunu, tshirtündeki lekeyi, o lekenin rengini…

Birbirlerine karşı sürekli değişen davranışlarıyla dikkat çekiyor Engin ve Serra… Polisiye edebiyatımız yeni bir ikili kazanıyor diyebilir miyiz?

Engin ve Serra ikinci romanda da olacaklar. Ama bakalım onları ne bekleyecek? Henüz ben de bilmiyorum.