Çokça duyuyoruz çevremizden değil mi? Okuyoruz yazılanları. Konuşuyoruz dost meclislerinde. Bu seçim, Türkiye tarihinin en önemli, en kritik seçimi olacak. Cumhuriyetin yüzüncü yılında halk, ailesi ve şürekasıyla birlikte kendi istek ve çıkarlarına uygun yirmi yıllık bir parantez açandan yana mı kullanacak tercihini, yoksa, söz de benim, hak da benim diyerek, kendi egemenliğini, ama bu defa bütün sorumluluğuyla birlikte ve önemini içselleştirmiş şekilde, parantezi kapatandan yana mı? Görünen o ki, genel eğilim ikincisinden yana. Ülke siyasetinde daha önce eşi görülmemiş ittifaklar kuruldu. Çoğu mecburen, azı gönülden yan yana geldi. Parasını, hakkını, yaşam kaynaklarını tek bir sözüyle eşi, dostu, akrabasının sınırsız kullanımına açan tek kişilik iktidara devretmenin acı faturası karşısında halk şimdi muhalefetten bir an önce sorunlara çare bulmasını istiyor. Dalda meyve, tarlada sebze, canda takat yok.

***

Doğudan batıya, kuzeyden güneye okulundan hastanesine, adliyesinden dairesine karanlık, kesif bir çürümüşlüğün sarıp sarmaladığı ülkede kimsenin kimseye verebileceği bir umut, sunabileceği güler yüz kalmamış. Her dönemin karanlığa gözünü kapatmayan ve ışığa erken uyanan sosyalistleri dışında, muhalefet partilerinin hepsinin sorumluluğu var gelinen sürece dair. Bugün eğer, yüz yıl önce ulaşılmış bir yere mehteran gibi yüz yıl sonra yeniden varmaya çalışıyorsak, bu yapılmayanlar, yok sayılanlar ve sindirilemeyenler yüzündendir.

***

Kutuplu toplum bir gecede oluşmaz. O çorbaya yıllar boyu tuz atan çok olmuştur. Siyasetin Türkiye’de bir zenginleşme aracı olarak kullanılmadığını söylemek yanlış da değil aptallık olur. Ancak denebilir ki, hiçbir zaman kazanın dibini sıyıracak kadar gözü dönmüş böylesine bir ekolle de karşılaşılmamıştı. Ama işte hep o ufak ufak tırtıklamalarla başladı bugünün soygunu. “Bal tutan da parmağını yalayacak” tabii bir yerde! Hem beleşe hizmet mi olur değil mi? Kim inanır buna? Bugün sen bana, yarın ben sana. Hem lider dediğin de ağırlığını koyacak şöyle masaya! Asıp kesecek, kükreyip efelenecek! Ya işte, öyleyken böyle oldu şimdi. Etekler tutuşmuş, gömlekler sıyrılmış yana yakıla herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir isim aranıyor ortak aday olarak.

***

Takkeleri öne alıp düşünme zamanı geldi de geçiyor çoktan. Erdoğan AKP’si mi yardı toplumu karpuz gibi sadece? Oraya gelene kadar kendi hakimiyet alanını korumak için irili ufaklı parçalar koparılmadı mı? Bizler, onlar denmedi mi? Yanımızdakiler yöremizdekiler ile uzağımızdakiler ötekiler diye ayrıştırılmadık mı? Her kim aradan sıyrılıp, “Bu böyle olmaz, bu ülke hepimizin, hak, hukuk hepimize lazım” dediğinde üzerine çullanılmadı mı? Seyirci kalınmadı mı? Küçük olsun benim olsun mantığı sağından solundan çekiştirip daraltmadı mı bu koca ülkeyi? Aksi halde nasıl mümkün olacaktı da evladının cenazesi bir babaya torba içinde teslim edilebilecekti? Nasıl üzüntü ve baş sağlığı dileyenler cezalandırılabilecekti? Halkı birbirine kör ve sağır eden yoktan var olmadı. Bugünün ‘zorunlu’ ittifakları, dünün gönülsüz siyasetçilerinin eseri.

***

Anketler diyor ki, halk, ittifakı bozandan oyunu çekiyor. Düzenin taşlarında harcı olanlar günün sonunda sıkışıp kaldı işte böyle birbiriyle. Yıllarca dışladıkları kesimlerle, ama o da bir ileri iki geri, iletişim kurmaya çalışıyorlar şimdi. Bu kez sağlam bir köprüye, güçlü bir iradeye ihtiyaç var. Soyut demokrasi, somut taleplerle nasıl da önemli bir gereklilik olduğunu kanıtlamış olsa gerek. Kimse masaları dağıtarak oyunda kalamayacak, hatta masanın dışına da el uzatmak zorunda. Bu ülkenin tutkalla birbirine bağlı olduğunu, etlerin tırnaklardan asla ayrılamayacağını gururla söyleyenler vardı. Öylece… Oturduğu yerden. O konforlu vakitler geçti gitti. Toplumun en yüksek faydası için devlette neyin devamlılığının olup neyin olmaması gerektiğine çok ama çok dikkatle bakmak gerekiyor. Türkiye’yi Cumhuriyetin yüzüncü yılına taşımaya aday olanların artık toplumu kutuplaştıran eski kaşıntılarına, eski alışkanlıklarına dönme şansı yok. Sosyalistler boşuna bağırmıyor yıllardır, ‘kurtuluş yok tek başına’ diye! Türkiye’nin demokrasi yüzyılına birbirini ite kaka giremeyiz