Saraylılar şimdi de yastık sohbetine başladılar. Bakan Nebati “Yastık altında büyük miktarlarda bulundurulan tasarruflar ülke gerçeği olmasına rağmen ekonomiye kazandırılmasında yeterince yol alınamadı” dedi. Ardından da kadınların altın gibi ziynet eşyalarını yastık altından çıkarıp akredite kuyumcuya götürmelerini istedi. Kuyumcu bu altınları sertifikalandıracakmış. Altının karşılığı ise bankadaki altın hesabına ya da TL cinsi hesaba yatırılacakmış.

Ev kadınları arasında yapılan bir araştırmaya göre, kadınların en güvenilir bulduğu “yatırım” aracı yüzde 99.7 ile altınmış. Neredeyse yüzde yüz! Kadınların yüzde 49’u bu konuda kendi başına karar veriyormuş. Kadınlar altınlarını ortalama 6 yıldan fazla muhafaza etmekteymiş, yüzde 73’ü de bankaya yatırmıyormuş.


Bakın şu işe. Saraylılar o yastık altı dedikleri altından ciddi ciddi medet umuyor olabilir mi? Bir kadının zulasındaki altınını ortaya saçmayı aklından bile geçiremeyeceğini biz biliyoruz da Saraylılar bilmiyor mu? Bal gibi biliyorlar. Neden yapıyorlar? Yahu her çareye başvuruyoruz, çaba harcıyoruz, demek için mi? Öyleyse aslında çaresizliklerini itiraf etmiş oluyorlar.

Çünkü “yastık altı” altın deyince zaten kadınlar onu banka yerine evde saklanacak ve her zaman elinin altında olacak son çare diye görmüş olur. Kocasının bile haberi olmayacaktır. Kocasından bile kaçırdığıdır, can güvencesini sakladığı zulasıdır. Gizlidir. Şu coğrafyada başlarına beklenmedik belalar gelen kadınların imkân buldukça edindikleri bir nefsi müdafaa aracıdır.

Şimdi Saraylılar o zulayı patlatmak peşindeler. Hadi canım sende! Keşke her kadının böyle zulası olsa. Ama yok. Bari olanlarla uğraşmayın.

Yastıkaltı yanı sıra bir de köprü üstü var. Köprü altı berduşların, garibanların mekânıdır, köprü üstü de müteahhitlerin. Fatih Altaylı’nın o konuda yazdıkları yeni bir köprü destanıydı! Çanakkale Köprüsü 18 Mart’ta açılacaktı. Ama çevre yolları bile tamamlanmamış o köprünün açılışını yine de 1 ay erkene çekecekleri söylendi. Çünkü müteahhitler CB’ye jest yapmak ve köprüyü doğum gününde açmak istiyorlarmış. Fatih Altaylı hesaplamış. Yolları olmadığı için zaten araç geçmeyecek köprüye erken açılan o 1 ayda yapılacak fazladan ödeme 300 milyon TL olacakmış! Yani müteahhitler vatandaşın cebinden AKP’li Cumhurbaşkanı’na bir doğum günü hediyesi verirken, yastıkaltına bile ihtiyaç duymadan köprü üstünden şıp diye 300 milyon kazanmış olacaklarmış. Destan yarım kaldı! Çünkü son anda CB karar değiştirdi. “Bir an evvel vatandaşın hizmetine sunmak için 26 Şubat’ta açmayı planladığımız” dediği ve kendi doğum gününe denk getirilen o açılışı erteleyip “vatandaşların talebi üzerine” açılışın tekrar 18 Mart gününde olacağını söyledi. Böylece müteahhitler kârdan zarar etmiş, kârları sadece yirmi gün ertelenmiş oldu!

E HANİ HEDİYE?

Yani “vatandaşların talebi” doğum günü “hediyesine” karşı mıymış? “Hediye” ne mi olmuş? Biz bilemeyiz, Saraylı müteahhitler biliyordur, belki köprü üstü olmayınca yastık altında başka hediyeleri vardır. Belki… Belki kuru bir alkış bile yeter!

Geçenlerde Saray’da bir toplantı yapıldı. Toplantıya katılanlar bakan, bürokrat ve Saray görevlilerinden ibaretti. Saray kitlesi sessizce dinledi ve konuşma bitince de sustu. CB konuşmasının sonunda hayretle “E hani alkış?" diye sormak zorunda kaldı. Yoksa Saray kitlesi bile inanmamış mıydı söylediklerine?

ALKIŞLAR EMEKÇİLERE

Eskiden panayırlar vardı. Panayırlarda cambazlar filan gösteri yapar, gösteri sonunda da bir Türk bayrağı çıkarırlardı. Ve bir alkış tufanı kopardı seyirciden; bu alkış cambaza mı bayrağa mı, belli olmazdı. Ama sıkıysa alkışlama!

Şimdiye dek hep böyle oldu. Doğalgaz bulduk! Alkııış… Dünya bizi kıskanıyor! Alkııış… Enflasyonun köpüğünü aldık! Alkııış… Alkışlarla, Saraylarla ve Saraylarda ve Saraylılarla yaşıyorlardı. Şimdi Saraylı ve Saray’daki kitleden bile çıkan ses, tısssssss.

“E hani alkış” mı? Alkışlar günlerdir direnen emekçilere… Ters kelepçelenen Migros emekçilerine… Yastık altındakileri kaptırmayacak kadınlara… Yetmedi mi? Alkışlar şimdilerde bir de tabii ki Tarkan’a…