Cep telefonunda 10 farklı uygulamayla farklı renklerde scooter’ları kovalamak herkes için saçma, verimsiz ve mantıksız. Ancak tekel “özel” olunca, bu sefer birkaç şahıs fahiş fiyatlarla rant elde ediyor. E-scooter hizmetinin regülasyona falan değil direkt kamulaştırmaya ihtiyacı var.

e-Scooter savaşları

Mikro-mobilite ya da “son kilometre mobilitesi” diye geçen elektrikli bisiklet/scooter paylaşım hizmetleri ilk olarak Lime ve Bird/Scoot Rides tarafından Amerika’da hizmete sunulmuştu. Ardından İsveç ve Almanya’da hizmet veren VOI, Brezilya’da Yellow, Asya ülkelerinde Grab, geçen sene Ford’un 100 milyon dolara satın aldığı Spin vesaire gibi şirketler de girişimleriyle piyasanın büyümesine katkıda bulundular.

Ekseriyetle, insanların son indikleri duraktan evlerine ve işlerine giderken kullandıkları e-scooter paylaşım sistemini Türkiyeye ilk Martı getirdi. Martı’nın popülerliği ve kentlilerin artan talebi sonucunda BinBin, Palm, HOP!, Mobi ve Dost gibi şirketler de piyasaya girdiler. Ortamlarda dönen (ya da belki yanıltma maksatlı söylenen) rakamlara göre Martı’nın 3 milyon, en yakın rakibi BinBin’in 50-60 bin, diğerlerinin daha az kullanıcısı var. Tabii 3 milyon kişi her gün Martı kullanıyor değil. Muhtemelen uygulamayı indiren 3 milyon kişidir. O bile kulağa fazla geliyor ama onda biri bile doğru olsa Martı’nın piyasanın uzak ara lideri, hatta tekeli olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zaten bütün markalar her yerde yok. Yani bazı illerde, İstanbul’un bazı ilçelerinde sadece bir ya da rekabet eden iki marka var. Örneğin Palm, Mersin’de tekel konumunda. Bazı üniversite kampüslerinde sadece tek marka var.

VAHŞİ REKABETTE İLK RAUNT

İlk başladığında Martı açılışı 3 lira, dakikası 75 kuruş olarak belirledi. BinBin’in piyasaya girmesiyle birlikte önce 1.99 + 0.59’a, daha sonra da bazı bölgelerde 1.75 + 0.55’e indirdi. Fiyatlardaki bu indirimin ne kadarı artan rekabetten, ne kadarı Martı’nın scooterlarını Türkiyede üretmeye başlayarak maliyetlerini düşürmesinden kaynaklanıyor bil(e)miyoruz. Bu arada BinBin de scooterlarını Çinden almak yerine Türkiyede üretmeyi planladığını duyurarak bu rekabeti kolay kolay bırakmayacağının sinyalini verdi.

Şimdi, kullananlar zaten biliyor; kullanmayanlar da mevcut fiyat tarifeleri üzerinden basit bir matematik yaparlarsa bunun aslında epey pahalı bir hizmet olduğunu görecekler. 10 dakikalık kısa bir kullanım 5.5 ilâ 8 lira. Metrobüsle 5.20 liraya, öğrenciyseniz 1.70 liraya Zincirlikuyu’dan Beylikdüzü’ne gidiliyor, 40 km yol. Sonra oradan evinize scooter’la gitmek için 8 lira, gidiş-dönüş 16 lira? Çok fazla…

Kısacası, paylaşımlı özel e-scooter’lar bu fiyatlarla toplutaşımanın ne bir alternatifi olabilir ne de uzantısı. Belki kısa mesafe taksi hizmetine ya da yürümeye zayıf bir alternatif olabilir, ama o kadar. Zaten bunu günlük düzenli ulaşım için kullan kişi sayısı çok az. Düzenli kullanacaksanız gidin kendinize bir tane satın alın daha iyi. Kawasaki ve Xiaomi’nin 2 bin 500-3 bin liraya uygun modelleri var. Bir senede kendini amorti eder.

e-scooter-savaslari-780166-1.

DEVLET BAŞA MARTI LEŞE Mİ?

Tekelleşmeyi kolaylaştıran network etkisi e-scooter kullanımında pek yok aslında. Yani herkes Martı kullandığı için siz de Martı kullanmak zorunda değilsiniz. Sonuçta işe BinBin ya da Martı ile gitmek arasında anlamlı bir fark yok. Scooter’lar da zaten kullanım açısından büyük oranda jenerik. Dolayısıyla rekabet yaygınlık ve fiyat ekseninde yaşanıyor. Yaygınlıkta Martı ilk giren avantajına sahip. Bundan ötürü de yeni yatırımcılar parayı Martı’ya yatırmayı tercih ediyorlar. Diğer yandan, fiyat rekabetinde bir alt limit var. Er ya da geç hepsi o noktaya gelecektir. Şimdilik bütün şirketler zarar ediyor. Martı’nın CEO’su her ay bir milyon dolar zarar yazdıklarını söylemişti. Çünkü bu işin operasyon maliyeti epey yüksek. Fiyatlar da zaten bu yüzden mantıklı bir seviyeye düşmüyor.

İlk etapta rekabet fiyatların düşmesini sağladı. Fakat e-scooter piyasasının öyle 8-10 farklı şirketi kaldırmayacağı aşikâr. Yani bu işin geleceğinde tekelleşme var. Bir noktada birileri elenecek. Ayakta kalanlar elenenleri satın alacak. Yabancı markalar satın almalarla piyasaya girecek. Nihayetinde sektörde sadece birkaç şirket kalacak. Tabii buraya gelene kadar vahşi bir rekabet yaşanacak. Nitekim geçtiğimiz günlerde Martı çalışanlarının scooter’larını Palm ve HOP! scooter’larının üzerine bağladıklarının resimleri sosyal medyada dolaşmıştı. 1920’lerde tekelleşen Paramount, rakip firmaların perdelerini söküp, film makaralarını ve sandalyelerini alıp, kasabanın merkezinde yakarmış. İşte Marx’ın bahsettiği gerçek kapitalist rekabet budur; yani rakiplerini, icabında, mafyatik yöntemlerle sabote ederek saf dışı bırakmaya çalışmak

BinBin biraz daha medeni. Üsküdar’a yeni giren şirket açılış ücretini bu bölgede sıfırladı. Üsküdarda insanlar BinBin kovalamaya başlayınca Martı kontra yapıp tarifesini Üsküdar’da 1.75 + 0.55’e düşürdü. Diğer yandan Martı hız limitini 18 km/s olarak belirlerken BinBin 25 km/s ile gidebiliyor. Dolayısıyla BinBin hem daha keyifli bir kullanım sunuyor hem daha ucuz oluyor. Ama orta vadede bu BinBin’e daha fazla kaza olarak geri dönebilir.

Çok tipik bir yeni Türkiye girişimcisi olan ve müsait vaktinde kendisine bir tespih hediye etmek istediğim Oğuz Alper Öktem (Martı, CEO) geçenlerde “Bizim burada vatanını seven her Türk iş adamı gibi dememiz gereken şey: Devlet başa, kuzgun leşe. Devlet başımızda olduğu sürece sıkıntı olmaz. Bu regülasyon gelecek ve devlet ne derse, biz istihdam yaratmak ve bu ülkeye faydalı olmak için elimizden geleni yapıyor olacağız. Benim bu konuda söyleyeceğim temel şey şudur: Devlet ne derse odur” gibi bir açıklamada bulundu. Bakın burası çokomelli: Bir CEO neden regülasyon ister ki?

Çünkü regülasyon, yeni girecek şirketlerin önünü keserek içerideki şirketlere avantaj sağlar. Martı, bu zamana kadar, regülasyon yokken, fütursuz ve agresif bir şekilde büyüyerek kuralsızlıktan istifade etti. Sonradan piyasaya girenler henüz Martı kadar büyük değiller. Daha da girecek olanlar var. Şimdi Alper kalkmış “Devlet en iyisini bilir, bu regülasyon gelecek” diyor. Özellikle devletçi falan olduğundan değil (öyle olsaydı bu işin kamu tarafından yapılmasını savunurdu), regülasyon yokken agresif büyüyen şirket olduğundan yeni girecek olanları bloke etmek için regülasyon istiyor.

E-SCOOTER VE İETT ENTEGRASYONU

Martı ve rakipleri birbirleriyle rekabet ededursunlar, ben size olması gerekeni söyleyeyim… Tatavaya hiç gerek yok, bu hizmet belediyeler tarafından verilmelidir. Yani e-Scooter sistemi İETTye entegre edilip toplu taşımanın bir uzantısı haline getirilmeli. Son durakta indikten sonra e-scooter’a İstanbul Kart ile aktarma yaparak evinize gidebiliyor olmalısınız.

Operasyon maliyeti yüksek… Ama belediyelerin bunu karşılayacak bütçeleri var. Her gün scooter’ların toplanması, şarj edilmesi, tekrar yerlerine bırakılması, onarımı vs. için çok sayıda personel gerekiyor… Daha iyi, yıllardır belediyede işe giremeyenlere istihdam sağlanmış olur işte.

Bakın bu işin doğrusu zaten tekel olmasıdır. Cep telefonunda 10 farklı uygulamayla farklı renklerde scooter’ları kovalamak herkes için saçma, verimsiz ve mantıksız. Ancak tekel “özel” olunca, bu sefer birkaç şahıs fahiş fiyatlarla rant elde ediyor. E-scooter hizmetinin regülasyona falan değil direkt kamulaştırmaya ihtiyacı var. İstanbulda minibüs ve özel halk otobüsleri müthiş birer hataydı. Fakat o kadar büyük rant var ki hiçbir belediye/iktidar minibüs mafyasını iptal edemiyor. E-scooter/e-bike vb. işler kentlilere daha fazla ulaşım seçeneği sunmak adına, özel rant alanı haline gelmeden, belediyeler tarafından devralınmalı. Alper kardeşim de gitsin Omayra Cafe’de oralet içsin, bilardo falan oynasın