İki tutuklu avukat adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi onların da arasında olduğu 18 avukata toplam 159 yıl 2 ay ceza verdi. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Ekim 2019’da itirazları reddederek dosyayı Yargıtay’a gönderdi.

Şimdi Yargıtay’ın vereceği kararı bekliyorlar.

Silivri 9 No’lu Cezaevi’ndeki Ebru 145 gündür, Burhaniye T Tipi Cezaevi’ndeki Aytaç 114 gündür ölüm orucunda. Anayasa’nın da garanti ettiği üzere adil yargılanmak istiyorlar.

Yargılandıkları davada Ebru Timtik 13 yıl 6 ay, Aytaç Ünsal 10 yıl 6 ay hapse mahkûm edilmişti. Peki nasıl yargılandılar, bu kararlar nasıl verildi?

Gizli ve açık tanıkların beyanlarıyla.

O tanıklardan biri olan M.S. 13 Aralık 2018’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde alınan ifadesinde yazılanların doğru olmadığını, 24 Temmuz 2019 tarihli beyanında şöyle anlatmıştı:

“...bana avukatları sordular dediler ki Barkın Timtik, Ebru Timtik senin hapishanede ziyaretine geldiler, ben dedim evet geldi, avukatım onlar benim çünkü o zamanlar avukatımdı vekaletim vardı onlarda, avukatlığımı yaptılar ama ben orada Barkın Timtik, Ebru Timtik’e bana örgüt adına talimat veriyorlar malumat veriyorlar diye bir ifadede bulunmadım.”

Diğer bir tanık İ.B.’nin ifadesi 10 Aralık 2017’de alındı, toplam 1,5 saatlik ifadenin tutanağı 13 sayfadan oluşuyor ve 22 kişinin teşhisini içeriyor. Bu tanık da iki yıl sonraki duruşmada verdiği ifadesinde, “Emniyet ifadesinde sorun olduğunu, beyanların gerçek olmadığını, ifadede geçenlerin çoğunluğunun doğru olmadığını” dile getirdi.

Üçüncü tanık İ.İ.’nin de ifade tutanağı 20 sayfadan oluşuyor, 43 kişinin teşhisini içeriyor.

İ.İ. de ÇHD davasının avukatlarına iki yıl sonra gönderdiği mektubunda, “gözaltı sürecinde ifade vermezse tutuklanacağının, başka kişilerden örnek verilerek öldürüleceğinin, nişanlısının zarar göreceğinin ima edildiğini; ifade sırasında polis tarafından beyanlarının çarpıtıldığını, buna müdahalede bulunduğunda azarlandığını; sürekli tehdit edildiğini, psikolojik işkence gördüğünü ve darp edildiğini; ifadenin okunmadan imzalatıldığını, imzalamadığı takdirde baskı ve işkence görmeye devam edeceğini düşündüğü için imzalandığını; ifadelerinin üzerinde oynandığını ve asılsız birçok şey eklendiğini” yazdı.

Dördüncü tanık C.Y. de ifade verirken neler yaşadığını şöyle anlattı; “Şakran 3 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kaldığı sürede sürekli olarak emniyet istihbarat veya MİT’ten geldiğini düşündüğü kişilerce ziyaret edildiğini, bu ziyaretler sırasında gelen personelin ‘Seni buradan alırız Ankara’ya götürürüz ve çiftliğimiz de misafir etmesini biliriz ama sana insan gibi söylüyoruz bize yardımcı ol biz de sana yardım edelim. Yoksa iş farklı boyutlara kayacak İçişleri de Adalet Bakanlığı da bu iş ile ilgili bizleri tam yetkilendirdi. Ya konuş ya da olacaklara katlanırsın’ diyerek sarı bir zarftan nişanlısının evinin önünde, işe giderken dolmuşta, markette alışveriş yaparken ve ailesiyle birlikte tatil yaparken fotoğraflarının gösterildiğini, tahliye olmasının ardından tekrar gözaltına alındığını…”

Beşinci tanık D.A. bir gizli tanık. O da duruşmadaki beyanında “psikolojik sorunlar yaşadığını, bu sorunların hafıza kaybı ve öfke kontrolüne neden olduğunu isimleri hatırlamadığını” söyledi.

Altıncı tanık İ.Ö.’ye de paranoid şizofreni teşhisi konduğu ve tedavi gördüğü yargılama dosyalarına yansıdı.

Saydıklarım tanıkların hepsi de değil üstelik. Sayfalarca dosyada delil olarak sadece onların beyanı ve sonucunda 159 yıllık hapis cezası var. Ebru, Aytaç ve diğer avukatlar bu sebeple hapiste. Adil yargılanmışlar mı, ne dersiniz?