George Orwell, ‘Edebiyat Üzerine’de yazdığı sözlerle günümüzün mizahçılarını fazla kibar, fazla munis ve fazla kültürsüz bulur.

“…Mizah olsa olsa erdeme karşı geçici bir başkaldırıdır ve amacı insanı aşağılamak değil, zaten aşağılanmış olduğunu ona hatırlatmaktır.”

“Saygınlığı yerle bir eden ve yüksek koltuklarında oturanları –tercihen büyük bir gürültüyle- alaşağı eden her şey komiktir. Düşüş ne kadar büyükse, şaka o kadar büyüktür. Kremalı turtayı birine atacaksak, vaizdense piskoposun suratını hedef almak daha eğlenceli olacaktır.” (Edebiyat Üzerine, George Orwell, Çeviri: Yunus Çetin, Sel Yayıncılık)
Orwell’ın söylemleri bize yabancı değil. Vaizlerin değil de piskoposların suratına turtayı yapıştıran mizahı kalemler, edebiyat metinleri hatta müzik güfteleri yazanlar oldu. Hakaret addedildi ve davalar açıldı.

Orwell, kimi yazarların sinikliğini ya da iktidar yalakalığını kastetmiyor. Ahlaki, dini, siyasi, entelektüel vb. gibi konularda hiçbir tekere çomak sokmamanın bir eğilimin haline geldiğinden bahsediyor ve ekliyor;

“Büyük mizah yazarlarının hepsi toplumun dayandığı inançlara ve değerlere saldırmak konusunda engel tanımazlar. Boccaccio Cehennemi ve Araf’ı saçma sapan bir masal gibi ele alır, Swift insan haysiyeti fikriyle bile dalga geçer, Shakespeare sıcak savaşın ortasında Fallstaff’a korkaklığı öven bir tirat attırır. Evliliğin kutsallığı ise neredeyse bin yıl boyunca Hıristiyan toplumunun en temel mizah konusu olmuştur.”

Bir de milli özelliklerin abartılması konusunda; Lytton Strachey, Stendhal üzerine kaleme aldığı denemesini okumalarını tavsiye eder ki yazıda, milli özelliklerini abartılı bir biçimde taşıyan insanların kendi yurttaşları tarafından her zaman hoş karşılanamadığını dile getirir.

Orwell bu eleştirisinin yanı sıra kitabında yazılı eserlere yapılan zulmü de değinir. Örneğin Rus Devrimi’nin ilk günlerini birinci ağızdan aktaran ‘Dünyayı Sarsan On Gün’ün yazarı John Reed öldükten sonra kitabının telifi, Reed’in vasiyetiyle, Britanya Komünist Partisi’ne geçtiğinden, ancak Britanya komünistleri kitabın ilk baskısını yok etmek için ellerinden geleni yaptıktan birkaç sene sonra, Troçki’nin geçtiği pasajların yanı sıra Lenin’in yazdığı önsözün de yer almadığı makaslanmış bir baskı hazırladıklarını anlatır.

Kitap; dönemin sanat akımlarına, önde gelen eserlerine, edebi tartışmalarına ve siyaset-edebiyat ilişkisine odaklanan, iktidar karşısında entelektüelin ikilemlerini ele alan ya da “Kitaplar çok mu pahalı?” başlıklı bir tartışmaya taraf kılan çok yönlü bir deneme.

Kısa bir mola
Yaklaşık on iki senedir gazetemiz BirGün’e bu köşeden yazıyorum. Ancak öngörüm odur ki üç-beş ay sürebilecek bir zamana ihtiyacım var. Bu süreç içinde gerek son romanımı bitirmek gerekse bir çizgi-animasyon film için öykümün çizim-senaryosunu gerçekleştireceğim. Ara vermeden devam etmeye çabaladım, ama her iki yöne aynı anda yoğunlaşamadım, kısaca beceremedim. Değerli okurlarımdan bir süreliğine izin istiyorum. Tekrar görüşmek dileğimle…