Fikri ve emeği değersizleştiren, doğayı, kadını, aydını baskı altında tutan politikalar ilkeli insanları adalet arayışından alıkoyamıyor. Bu süreçte psikoloji ve sosyolojinin ilgilendiği alana edebiyat da güçlü imgeleriyle dahil oluyor. Devinim halindeki birey-toplum davranışları sanatsal yazının dikkatinden kaçmıyor. Tutsaklığın ve solan gülüşlerin gölgesinde; düşünen bireye, üretken dişiliğe ve sitem etmeyi bırakıp artık haykıran doğaya ışığını farklı biçimlerde yansıtan üç çocuk kitabından bahsetmek istiyorum bugün.

Litvanyalı yazar Marius Marcinkevičius’un kaleme aldığı BAY KILAB, ifade etme ile anlama arasında uzanan kırılgan yolu konu alıyor. Hikâye yumuşacık renklerle bezenmiş karlı bir masal aleminde geçiyor. Şikâyet etmek yerine mevsimin armağanı olan manzaranın farkındalığıyla yürüyüşe çıkan domuzcuk ile karşılaşıyoruz. Domuzcuk kıyısına geldiği gölün buzlarla kaplı yüzeyinde keyifle kayıyor. Yazar şiir ve tekerleme tadındaki esprili metinlerle hikâyenin akışında ara pencereler açıyor. Çizer, bu bölümlere minik muzip desenleriyle eşlik ediyor. Olayların gölün üstünde gelişeceğini anlıyoruz. Bir süre sonra canı sıkılan domuzcuk, arkadaşı ineği dışarı çıkmaya ikna ediyor. İsteksiz ineği, gölün üstünde iki ayak üstüne kaldıran şey ne? Çizer, gülümseten o anları kuşbakışı da dahil olmak üzere farklı perspektiflerden sayfalara aktarmış. İki arkadaş buzun üstüne oturmuş “ağaçları süsleyen kardan başlıkları” izlerken dürtüldüklerini hissediyorlar. Nezaket ve tedirginliğin iç içe geçtiği anlarda buzun altındaki görüntüyle merak tırmanıyor. Yabancı olanı tanımlama ve sorunlara farklı açılardan bakma çabasını görüyoruz. Metinlerin aklı çizimlerin aklıyla başa baş yarışıyor. Gizemli bir canlı, buza bir çubukla bazı şeyler yazıyor. İhtiyacı olan şey ne? Metal tirbuşon fonksiyonelliğine sahip mutlu son ile çizer bir nefesin içine onlarca yeni nefes, kalp atışı ve orman soluğu sığdırıyor. İki arkadaş eve dönüp çay keyfi yaparlarken “Lo Ğas” sözcüğü sayfalarda yeni muhatabını arıyor. Galiba iletişim denen hassas ağ, korkanlar için tuzağa, akıl yürütenler için güçlü bağa dönüşüyor.

edebiyatin-gozunden-kacmaz-1011683-1.
Hippo Kitap
Yazan: Marius Marcinkevičius
Resimleyen: Lina Dūdaite
Çeviren: Lora Sarı
Editör: Ezgi Berk

Günümüzde edebiyatçılar, anlatılagelen masallarda zamanın gerisinde kalmış olan unsurları ve büyük kusurları kavrayıp eleştiriyor, yeniden yapılandırıyorlar. Masallar ve Toplumsal Cinsiyet adlı çalışmasıyla tanınan ve konudaki en etkili kalemlerden biri olan Melek Özlem Sezer, cesur ve şenlikli diliyle ORMANDA TEK BAŞINA kitabını kurgulamış. Kırmızı bereli kız ve ona alışılmışın dışında nasihatler veren annesiyle tanıştırıyor bizleri. Vahşi doğa, modern insan için hem özlem hem de tehlike. Yabani hayattan farksız bir yaşam düzeninde yaman çelişkilere düşmek işten bile değil. Küçük kızı evinin güvenli sınırlarından çıkarıp ormanın derinliklerine sürükleyen fikir nasıl oluşuyor? Yazarın her sayfanın sonunda yer verdiği ve merakı diri tutan ‘sayfayı çevir’ komutu, rutinden alınan tat ile istikrarın karışımı; küçük bir kız çocuğunun benimsemesini dileyeceğimiz korkusuz duruşa edebi bir gönderme sanki? Kırmızı bereli kız doğal ve güçlü bir dürtü ile ilerliyor; örneğin yabani bir ata öpücük veriyor. Ormanda karşılaştığı her canlıyla tehlike ve güven kavramlarını yeniden yorumluyor. Yavru kurdu kucaklarken ‘şefkat’ duygusu ‘tercih’ini belirliyor. Bir masalı avdan ve avcıdan özgürleştiren benlikle karşılaşıyoruz. Sevme, bağ kurma, akıl yürütme, güvenme ve hayata hazırlanma adına keyifli bir okuma. Yazarın “öbek öbek toplanmış ışıltılı yıldızlara” benzettiği şey sağlıklı bir toplumun en belirgin göstergesi belki de! Kitapta aile desteği, her yaşta kapıyı çalabilecek aşk, çocuğa aktarılabilecek cesaret dilinin basit kodları şiir gibi işlenmiş. Okur, bir masal ağacının cilveli gövdesine davet ediliyor. Sayfa son kez çevrildiğinde anlatacak hikâyesi olanlara ağaçtan özgür bir dal uzanıyor.


edebiyatin-gozunden-kacmaz-1011684-1.
CAN ÇOCUK
Yazan: Melek Özlem Sezer
Resimleyen: İpek Konak
Editör: Mehmet Erkurt, Ceylin Aksel

YENİDEN YEŞERTECEĞİZ, 2021’de ülkemizi kuşatan orman yangınlarında duygularını resimleyerek ifade eden çizerlerin birbirinden bağımsız çizimlerinin bir araya getirilmesiyle hazırlanmış bir hafıza kitabı. Kitap çift yönlü okunuyor. Bir tarafta ateş ve dumanla kaplı günleri ormanın dilinden dinliyoruz. Yalnızca yangınların olası nedenleri değil yarattığı tahribat, kurtarma çalışmaları, doğa ile insan arasındaki muhtaçlık ilişkisi sitem ve hüzünle aktarılıyor. Kitabın diğer yönü yalnızca çizimlerden oluşuyor. Sessiz ya da sözcüksüz diye tarif edebileceğim sayfaları incelerken okuduğumuz metnin akışıyla uyumlu bir biçimde sıralandıklarını anlıyoruz. Kitap, çocuklara kendi duyguları ve iç sesleriyle buluşma imkânı da sunuyor. Resimler metinlerle yan yana değiller ama sırt sırta dayanışma halindeler. Doğa ve yaşam savunuculuğunda kullandığımız dil ve seçtiğimiz yöntemler farklılık gösterse de umudun kalp çarpıntısı, soğumaya çalışan bir ormanın acı çıtırtısını kucaklıyor.


edebiyatin-gozunden-kacmaz-1011685-1.
OMES ÇOCUK
Yayına Hazırlayanlar: Sema Yaylı, Edibe Koç
Çizerler: Berk Öztürk, Cansu Dinç, Çağrı Odabaşı, Fatma Zehra Çelik, Fatma Zehra Şimşek, Gonca Mine Çelik, Kıymet Ergöçen, Nur Dombaycı, Özlem Açar, Özlem Korçak, Pınar Bingül, Seda Çubukçi Antlı

Frankfurt Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün hocalarından olan ve 1993 yılında aramızdan ayrılan Leo Löwenthal, ‘Edebiyat, Popüler Kültür ve Toplum’ adlı kitabında edebiyatın, insanın sadece toplumsallaşmış davranışını değil toplumsallaşma sürecini de yansıttığını belirtiyor. Halkın ve entelektüellerin edebi eserlere yaklaşımındaki değişimlere dikkat çekiyor. Geçmiş zaman normlarına ilişkin bakışımızı geliştirmenin bir aracı olarak benlik ve toplum imgeleriyle uyumlanan edebi belgeleri gösteriyor. İlk kez 1961’de yayımlanan eserin 2022’de de büyük oranda geçerliliğini koruması etkileyici. Löwenthal yaşasaydı günümüzü nasıl değerlendirirdi, edebiyatın alanını aşan, klasik medya anlayışından ayrışan, sosyal mecralardaki popüler kültür davranışlarını ne şekilde yorumlardı merak ediyorum. “Makineye duyulan inanç yakamızı bırakmayan bir tehlikedir” sözü üzerine düşünmek, ihtiyaç ve inancı birbirine karıştırmadan özgürlükçü ve ilerici bir toplumun gereği olarak eğitime verilecek önceliğin hayalini kuruyorum.

edebiyatin-gozunden-kacmaz-1011686-1.
Edebiyat, Popüler Kültür ve Toplum / Metis

“Eğitim ile salt eğlence arasındaki belirsiz alanda kendilerini bir hamlede kurtaracak rehbere, kusursuz formüle ulaşmayı” uman insanların geleceği biat edenlerin değil sorgulayıp savunanların ahlakında aramalarını diliyorum.