Kürtçe bilmiyorum. Çoğumuz gibi. Oysa çoğumuz ana okulundan İngilizce öğrenmek ve öğretmek için koşullanmış durumdayız. Neden? En iyimser gerekçeyle dünyayla uyum kurabilmek için. Geçen yüzyıllarda Fransızca, Farsça, Arapça öğreniliyordu bu nedenle.

Peki bunca yıldır kardeş olduğumuzu iddia eylediğimiz, aynı toprağı aynı ulusal değerleri paylaştığımız kürtlerin dilini öğrenmeyi düşünenimiz oldu mu? Aslında kültürel köklerimize ilişkin bu hoyratlık çok yaygın. Yalnızca milyonlarca insanın anadili olan Kürtçeyi değil, çevremde Çerkezce, Makedonca gibi ana dillerini çocuklarıyla konuşamayan çok aile gördüm. Dilin binlerce yıllık kültürel geçmişiyle bağını koparıp atmakta sakınca görmüyoruz.Yakında kaybettiğimiz Kamer Genç’in Telif Hakları Yasası’nın tartışmaları sırasında “annem-babamla çocuklarım birbirlerinin söylediklerini anlamıyorlar” diye eleştiriye başlayıp anadilin önemini anlatmak istediğinde gülüşen milletvekillerini utanarak anımsıyorum.

Haber bültenlerinde Milletvekili Osman Baydemir’in konuşmasını dinlerken yine bu konu geldi aklıma. Konuşmanın içeriği, ifade şekli ve içtenliği öylesine etkileyiciydi ki ne diyor, öğrenmek istedim. Bu dili bilen bir yakınıma sordum “artık yeter” diyormuş. Eminim bütün Büyük Millet Meclisi üyeleri alkışlamıştır o sözleri ve söyleyeni!

“Artık yeter: Kimse ölmesin. Kimse öldürmesin. Kimse öldürülmesin” diyordu Milletvekili. Neden? Çünkü, Türkiye sınırları içinde bir ilimizin bir mahallesindeki bir evde kısıtlı kalan yaralılar hastaneye götürülüp tedavi edilemiyordu. Bazı milletvekilleri hendekler dedi yaralılara ulaşılamamasının gerekçesi olarak, bazıları ise güvenlik güçleri. Daha önce de ölenler gömülememiş, yaralılar kısıtlı kalmış, okullar kapatılmıştı bu gerekçelerle.

İonesco’nun “İki Kişilik Hırgür” isimli oyununu izliyoruz sanki. İonesco İkinci Dünya Savaşı sonrası yazdığı oyunda; dışarda toplar patlar, silahlar ateşlenirken, evlerinde sıradan günlük konuşmalar çekişmelerle ilişkilerini sürdüren iki kişiyi anlatır!

Gece tuhaf bir rüya gördüm. Anayasal yapının en üst sorumlusu konuşuyordu ve inanmayacaksınız ama “yasaları mevzuatı boşverin” gibi birşeyler söylüyordu. Eski bir bürokrat olarak kâbus görüyordum sanırım.

Artık yeter! Gerçekten.