Geçen gece arkadaşlarla sohbetteyiz, televizyonda maç nakli var. Söz futboldan açılınca bir arkadaşım Dinamo Mesken’den bahsetti. 2014’te Salt’ta açılan bir sergiden anlattıkları bana ‘Gölgede ve Güneşte Futbol’ adlı kitabın yazarı ve geçtiğimiz günlerde 74 yaşında ölen Eduardo Galeano’yu anımsattı. Birçoğumuz onu “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” adlı eserinden tanırız. Gerçek bir futbol tutkunu olan Uruguaylı yazar Galeano, futbola ticaret ve siyaset açısından değil, kültürel açıdan yaklaşıyor.

Aslı Pelit bir röportajında Eduardo’ya; “Kitabınızda futbol kültürünü hor gördükleri için entelektüelleri eleştiriyorsunuz. Neden eleştiriyorlar” diye sorar. Eduardo Galeano’nun yanıtı şudur; “... Sol görüşlü entelektüellere göre halk futbol yüzünden düşünmüyor. Sağ görüşlü entelektüellere göre ise futbol örneği gösteriyor ki, halk düşünüyor ama sadece ayakları ile, kafaları ile değil. Değişik açılardan olaya bakan insanlar futbolu popüler bir tutku olarak ele alıyorlar. Bence, kibirlerinden. Birçok entelektüel var ki, insanlığı seviyorlar ama insanlara paye vermiyorlar. Ve de hangi tutkunun doğru hangisinin yanlış olabileceğine karar verme hakkını kendilerinde görüyorlar.”

“Futbol, Uruguay kimliğinin sembollerinden biri. Uruguaylı bebekler, doğdukları anda “GOOL!” diye bağırırlar. Uruguaylı bir bebek, annesinin bacakları arasından çıkarken “GOOOL!” diye bağırır. O yüzden doğumhaneler çok gürültülüdür. Doğumhanelerin yanından geçerken fark edersin gürültüyü, bütün bebekler “GOOL!” diye bağırır. Zamanla, çok az çocuk “GOOL!” diye bağırma şansına sahip olur. Benim de trajedim bu oldu. Çok kötü bir oyuncuydum, tahtadan bir bacağım vardı sanki! O yüzden de başka çarem kalmadı, ayağımın yapamadığını elimle yapmaya çalıştım, futbol üzerine bir kitap yazdım!

Dinamo Mesken benzer bir hikâyeye sahip; ‘75 sezonunda dönemin futbol ekollerinden Dinamo Kiev, Bursaspor’la bir maç yapar. Lobanovski önderliğindeki Kiev, takım oyunu, disiplin, teknik-taktik yönden o dönem efsanedir. Bursa, Mesken’de hayranlık uyandırır. Ertuğrul Gazi Gençlik ve Spor Kulübü, Mesken çoğunlukla sol görüşlü bir mahalle olduğu için seyircisi tarafından Dinamo Mesken olarak anılmaya ve desteklenmeye başlar. O dönemde kulübün amigosu ise günümüzün ünlü oyuncusu Erkan Can’dır. 12 Eylül 1980’de Mesken semtinin yanı sıra kulübün fotoğrafçılığını yapan ve takımı yıpratmak, ona gözdağı vermek için öldürülen fotoğrafçı Cemal Karadağ’da bu tarihçenin içerisinde. Takım fakirdir ve çoğu zaman forma parası olmadığı için, beyaz atletlerin arkasına elle numara dikerek sahaya çıkar. Takımda oynayanlar arasında solcular kadar, sağcılar da olmasına rağmen darbeciler farklı yaklaşır. 1980’de ise politik görüşleri nedeniyle fişlenen Dinamo Mesken, paşaların güzünde sakıncalı görülür. Takımın her deplasmanı olaylı geçer, 76’da Kemalpaşaspor’la yapılan bir maçta “Moskova dışarı!” sloganlarıyla ıslıklanır. Kulüp binası polis baskınına uğrar. Emniyet’in bilgisi ve izniyle kulüp için toplanan para ‘haraç’ olarak nitelendirilir, yönetici ve futbolculardan bazıları gözaltına alınır ve işkenceye uğrar. Kulübün federeliği iptal edilir ve ‘Milli değerlere açıktan saldırı” bahanesiyle kapatılır.

2008 yılında ise, o yıllarda futbol oynayıp yöneticilik yapanlar takımlarını yeniden kurmaya karar verirler. Kulüplerine endişelerinden dolayı gönüllerinden geçen ‘Dinamo Mesken’ adını koyamayan yöneticiler bu kez, ‘Meskenspor’ olarak adını tescil ettirirler.

Eduarda Galeano yazdığı kitaplarda da okuduğumuz üzere ulaştığı küçük hikâyelerin izinden büyük tarihi çıkardığı gibi, Ege Berensel de Dinamo Mesken’i kamu önüne çıkartırken topladığı belge ve fotoğraflardan Britanyalı yazar Simon Kuper’in “Futbol asla sadece futbol değildir,” tezini doğruluyorlar.

Son söz; Türkiye’de son yıllardaki futbol provakasyonları iktidardan bağımsız değil!