21.yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Tuhaf şeyler oluyor. Dünya sağa, gericiliğe ve adaletsizliğe kayıyor. Zulmün efendileri, söz birliği etmişçesine, insanlığını gericiliğe ve gerilemeye davet ediyorlar.

Boş durmuyorlar. Küresel ölçekte, Ortaçağ ruhunu geri çağırmak için ideolojik ve teolojik seanslar düzenliyorlar. Okullar, parlamentolar, kamusal alan, kamu kurumları ve hizmetleri, Ortaçağ ruhunun hortlatıldığı yerler.

Erdoğan Türkiye’sinden Putin Rusya’sına, Trump ABD’sinden Modi Hindistan’ına, Duda Polonya’sından Orban Macaristan’ına, May İngiltere’sinden Macron Fransa’sına gericiliğin ve gerilemenin simgesi olan Ortaçağ ruhuna davet çıkarıyorlar. Bu popülist ve otoriter efendiler birbirlerinin taklitçisi. Birbirlerinin davranışlarından ve popülist demagojilerinden beslenerek, takipçilerine vaaz ediyorlar.

Ne ülkelerini ne devleti yönetebiliyorlar. Neoliberal akıl tutulması ve gerici hurafelerle, ekonomi, hukuk, siyaset, sosyal ve toplumsal alanda krizler yarattılar. Şimdi yarattıkları tahribatlarla, insanların hayatını nasıl allak bullak ettiklerine dair gerçeklerden kaçıyorlar ve acı gerçeklerin üstünü kutsal hamasetler ve saptırma gündemlerle örtmeye çalışıyorlar.

Gericilikten besleniyorlar. Referansları Ortaçağ ve tek adam rejimleri

Zulmün efendileri için, halktan; iradelerinden ve haklarından vazgeçmelerini istiyorlar. Hak, halk ve adalet yerine de, OHAL ve tek adam rejimine sığınıyorlar. Dünyanın efendileri gericilikten beslenen, kibirli, bencil ve kaba demagoglar.

İnsana ait evrensel hukuk ve adalet kurallarını yok edip, Ortaçağ’ın “tanrının kanun koyucu” fikrinden feyz alarak, “lider kanun koyucudur” haline dönüştürüyorlar. Hak ve adalet dünyasında firar ettiklerinden, adalet arayışına öcü gibi bakılmasını istiyorlar.

Bir yandan hak ve adalet arayışı için buluşmaya, diğer yandan gericiliğe ve gerilemeye davet var. Adalete davet, insanca yaşam ve insanca düzen için, aydınlığın ve özgürleşmenin dünyasını inşa etmek için. Çocuklarımıza hak, adalet, eşitlik ve barış sunacak bir geleceğin inşası uğrunadır.

Gericiliğe davet ise, Ortaçağ’ın karanlığına ve köleci dönemin geriliğinedir. Bu nedenle toplumun hayat tarzlarına ve laik yaşama yönelik sistematik saldırı var. Gericiliği toplumsal düzeyde homojenleştirmek istiyorlar. Topluma vaaz eden efendiler, onların işyerlerinde modern köleliği kabul etmelerini, dünyevi kurallardan daha çok uhrevi kurallara kulak vermelerini istiyorlar. Efendilerine biat ederek, haklarından feragat edip, iradelerini “kutsal liderlerine” teslim etmiş kulluk isteniyor.

Aklın aydınlanmaya, adalete yol açan eleştirel ve özgür düşünme hakkı yerine, karanlığa ve gericiliğe yol açan aklın hurafe ve dogma hamallığına davet ediyorlar. İtiraz eden eleştirel akla ve hak temelli adalet arayışına karşı, tıpkı Ortaçağ döneminde olduğu gibi “cadı avı” başlatıyorlar. Gazetecisinden, siyasetçisine, muhalif sözü olan herkesi cezaevine tıkıyorlar.

Hak, hukuk ve adalet talep edeni “vatan haini”, “iç ve dış mihraklar” ve “yalancı terörist basın” diye hedef gösteriyorlar. En temel insan hakkı talebine bile tahammül göstermeyen, popülist otoriter “liderler” Ortaçağ referanslarıyla muhalefetlerini susturmaya çalışıyorlar. Zulmün popülist otoriterleri birbirinden gericiliğin ve gerilemenin stratejilerini kopyalıyorlar.

Gericilik eşitsizliği sevmez

Eşit haklar ve eşit yurttaşlık hakkına dayalı adaletten nefret ediyorlar. Kamucu devlet yerine, kamu kurum ve hizmetlerini yandaş piyasaya peşkeş çekiyorlar ve var olanı da gericileştiriyorlar. Halk “paran ve mezhebin kadar eğitim” dayatmasına mahkum ediliyor. Kamu kurum ve hizmetlerine eşit erişim ve eşit yararlanma hakkını gasp eden adaletsizlikler giderek artıyor.

Ülkemizde yaşayan ekonomik, siyasal, sosyal, demokratik ve hukuksal mağduriyetlerin sebebi, Kürtler, Aleviler, Gayrimüslimler, mülteciler, kadınlar, alım gücü çökmüş işçiler ya da hayat tarzlarına müdahale edilen öfkeli genç kalabalıklar da değil. Suçlu neoliberalizm ve onun yedek gücü dinci gericiliğe dayalı politikalardır.

80 milyonun devlet karşında eşit yurttaş görülmemesi, kamu kurum ve kamu hizmetlerinden eşit haklarla yararlanamıyor olması, en büyük adaletsizlik göstergesidir.

İnsanca yaşam, hak, hukuk ve adalet eksikliğidir. Popülist demagojilerle yürütülen siyaset derinliğidir.

Tam da bu Ortaçağ siyasetinin tahakküm kurmaya çalıştığı dönemde, HDP’nin Vicdan veAdalet Nöbeti ve CHP’nin Adalet Kurultayı anlamlıdır ve gereklidir.

Adalet aklına güvenmiyorlar

HDP, Türkiye’de özgürlük, huzur, eşitlik, adalet ve barış tesis edilinceye kadar Vicdan veAdalet Nöbeti tutuyor. CHP, Gelibolu Yarımadası’nda Adalet Kurultayı düzenliyor. Adalet Kurultayı, tüm toplumsal kesimlerin, insan haklarından hukuka, eğitimden sağlığa, inanç özgürlüğünden laikliğe, kadınlardan gençlere, çalışma hayatından emeklilik hayatına, ekonomiden siyasete, sosyal haklardan sanata ve eşit haklardan eşit yurttaşlığa, her alanda adalete dair sözlerini, düşüncelerini, eleştirilerini, taleplerini ve çözümlerini paylaşabileceği ve ortaklaştırabileceği bir zemin sunuyor.

AKP ve yandaşlarının, demokratik hak olan adalet etkinliklerine tahammülleri yok. O nedenle, CHP’nin “Adalet Kurultayı”nı “FETÖ ile ilişkili” ve HDP’nin Vicdan veAdalet Nöbetini“terörist” diyerek itibarsızlaştırmaya başladılar. Ama nafile.. Adalet için nöbet ve kurultay, tıpkı adalet yürüyüşü gibi, tarihe iz bırakacak önemli deneyimler olacaktır.