Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, çocukluğunun en mutlu dönemini yaşadığı ve büyüdüğü kent olan Efes Selçuk’u BirGün’e anlattı.

Efes Selçuk benim çocukluğum

İktidarın güç kaybettikçe seçim gündemi sağlama çabalarına tanıklık ediyoruz. Yanı sıra 31 Mart seçimlerinde iktidar partisinin yaşadığı kayıpla birlikte yerel yönetimlerin yetkilerini kısıtlayarak merkezi iktidarın kontrolünde tutmaya dönük yasal düzenlemeler ve muhalefet belediyelerinin başarılı çalışmalarını gölgeleme, hizmetleri engelleme, bakanlık izinlerini ve ödenekleri kısıtlama gibi her yol deneniyor. Son düzenlemeyle Devletin valisi tanımı KHK ile kaldırılarak “vali ilde cumhurbaşkanının temsilcisidir” tanımı yapılmış. Valileri yetkilendirerek belediyeleri etkisizleştirme adımları atılırken, tüm kısıtlamalara rağmen sosyal demokrat, katılımcı ve eşitlikçi hizmet anlayışıyla çalışan belediyeler başarılı projelerle yurttaşların yanında. İktidarın yanlış politikalarıyla dara düşen her alanda katkı koymaya, fayda sağlamaya çalışıyorlar. Başarılı yönetimler özellikle pandemi döneminde yerel yönetimlerin başarılarını ölçen anketlerde öne çıkıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in pandemi sürecinde Türkiye genelinde başarı ölçümlerinde 2. Sırada yer aldığı. Ege bölgesinden Osman Gürün, Ülgür Gökhan ve Özlem Çerçioğlu’nun öne çıktığını biliyoruz. Başta ekonomi olmak üzere kötü yönetilen ülkemizin içinde bulunduğu darboğazda geçmişte yerelden iktidara yükselen iktidar başka bir yönetim anlayışını deneyimleyenlerin ellerinden kayacağını biliyor. İşte böyle bir süreçte tek sesli medyadan karalamalar, kötülemeler sürerken yepyeni kentin tüm bileşenlerini içine alan, çok sesli, eşitlikçi bir belediyecilik anlayışını anlatmayı somut projelerle örneklendirmeyi önemsiyorum. Daha önce Tunç Soyer’in tarım alanında yerel ürünleri, yerel kalkınmayı, kooperatifleşmeyi önceleyen tarım modelinden bahsetmiştim. Şimdi gazetemiz BirGün’ün Ege ekinde zaman zaman özellikle de ilçe hatta belde belediyelerinin çalışmalarına ayna tutmak için yürüttüğüm çalışmalar çerçevesinde anlatımlar, söyleşiler paylaşacağım. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü hatırlayarak, kadınların siyasette ve yerel yönetimlerde temsiline ilişkin yetersizliğe bir kez daha dikkat çekmeyi de önemseyerek İzmir’in üç kadın belediye başkanından biri olan Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Şengel ile söyleştik. Filiz Ceritoğlu Şengel hem genç hem de makamların, sıfatların yarattığı uzaklaştırmadan hiç etkilenmeden kendi gibi kalmaya devam ederek kentinde mesafesiz, samimi ve başarılı bir yönetim sürdürüyor. Halkı, emeği ve üretimi önceliyor. Onu daha yakından tanımanızı isterim…

Efes Selçuk Filiz CeritoğluSengeliçin ne ifade ediyor. Kentinizin sizi en çok heyecanlandıran / etkileyen / motive eden özelliği nedir?

Efes Selçuk, içinde yaşadığım büyüdüğüm kent. Dolayısıyla tüm hayatımın merkezinde.Efes Selçuk çocukluğum sanırım… İnsan çocukluğunda en mutlu olduğu dönemi yaşar; hüzünler çabuk kovulur, sevinçler daimidir. Tüm hatıralar çocuklukta daha nettir. Evet, sanırım Efes Selçuk çocukluğum benim için… Nazım Hikmet’in bir sözü vardı hani; “Biz çocukken, çok büyüktük. Mesela kollarımızı açardık bir açardık dünyayı kucaklardık… Güzeldik biz küçükken…”. Evet, tam da öyle işte Efes Selçuk; her adımıyla ilhamın kaynağı olan, her katkımda bana dünyayı kucaklatan kent…

Çocuklar hayallerine kucak açsınlar, ilhama kulak versinler ve hayallerini Efes Selçuk’ta gerçekleştirmek için mücadele etsinler istiyorum…

Dolayısıyla beni motive eden de bu kentte yetişen çocuklar; gelecek kuşaklar bu kente daha çok heyecan duymamı sağlıyor. Çünkü onlarında yaşadıkları coğrafyaya aidiyet duymalarını istiyorum. Hayallerine kucak açsınlar, ilhama kulak versinler ve hayallerini Efes Selçuk’ta gerçekleştirmek için mücadele etsinler istiyorum. O kadar çok değer var ki Efes Selçuk’ta… 8600 yılı aşkın tarihiyle, kültürüyle, Türkiye mozaiğiyle, doğasıyla her zerresi korunmaya değer bir coğrafya… İşte bu yüzden motivasyonkaynağımda çocuklar, gençler ve o çocukları yetiştiren, Kybele’den Artemis’e Amazonlardan Meryem Ana’ya kadar tarihin en başından beri bu kentle anılan, günümüzde de bu kenti geleceğe taşıyacak olan KADIN’lar benim yegâne motivasyon kaynağım.

O zaman tam da buradan devam edelim siyaset sizin için ne ifade ediyor? Siyasette kadının yerine ilişkin düşünceleriniz nasıl? Üstelik bir kadın siyasetçi olarak erkek bakışını hatta şiddetine de hedef edildiniz. Siz bir kadın olarak durduğunuz yeri nasıl tarif ediyorsunuz?

Siyaset, ‘yapana göre değişen’ bir mekanizma… Gençlere siyaseti sorduğunuzda; ‘aman hacı bulaşma cendere’ derler; kadınlar ise ‘siyaset çirkin bir şey yahu’ derler… Haklılar böyle gösterildi genelde onlara… Ama ben başka bir şey söylemek istiyorum siyasette. Her işte olduğu gibi siyasette de bir sürü yol var. Ve herkes kendi yolunu çizebilmeli. Ben siyaseti kendime benzetmeye çalışıyorum; siyasetin koyduğu kuralların beni kendisine benzetmesine izin vermemeye çalışıyorum. Bana laf atan, yoluma çıkan veyahut beni aşağı çekmeye çalışanları görmemezliğe geliyorum. Çünkü o tip insanların tek var oluş sebebi siyaset olabilir. Ama benim tek var oluş sebebim siyaset olmadığı gibi, siyaset olmasaydı da hayatımda bir duruşum var ve bu kabullendiğim ve beni ben yapan duruş siyasete ayak uydurmak zorunda değil, ben içinde olduğum sürece siyasetimin kurallarını ben belirlerim. Ring benim ringim ve kurallar siyasetin ağdalaşan kuralları olmak zorunda değil.

İŞLERİ TERSİNE ÇEVİRENE KADAR MÜCADELEYE DEVAM…

Kadın siyasetçi olmak ise; işte bu soru siyasetin içinde olan her kadına sorulan bir soru. Ama hiçbir erkek siyasetçiye sorulmuyor değil mi? Siyasette erkeğin yeri nedir? Ya da erkek siyasetçi olarak yaşadıklarınız nelerdir diye? İşleri tersine çevirene kadar mücadeleye devam yani…

Kadın siyasetçi azdır. Çünkü siyaset erkek işidir gibi algılanır. Oysa bir ev kadınına toplumda yüklenen misyon nicedir. Evi çekip çevir, çocuklara bak, ev ekonomisine dikkat et, tarlada çalışıyorsan bile evde yemeğin akşamdan hazır olsun vs. vs. Kadın olmak bu ülkede nasılsa, siyasette de aynen öyle işte… Aynılarını yaşıyorsun; ya ‘ben böyleyim’ diyorsun ya da ‘siz nasıl isterseniz’; ben genel itibariyle: ‘eğitimim bu, liyakatim bu, düşüncem bu ben böyleyim ve doğru bildiğim neyse de bu… Beni kadın ye de erkek olarak düşünmeyin; insan olarak düşünün’ diyenlerdenim. Bu yüzden; kadın ya da erkek sıfatı üzerinden siyaset yapmadan; bana düşen görev var mı? Ben üstesinden kalkabilecek miyim? Buna bakın ve beni ben ile değerlendirin diyorum. Kimi zaman bunu anlatmak pek kolay olmuyor; paçalarınızdan tutanlar oluyor, ‘evet ama sen bizden değilsin’, ‘sen bizim takımdan değilsin’ ‘sen bizim adamımız (ne cinsiyetçi tabir) değilsin’ diyen oluyor. İşte o zaman; ama ben bir insanım, ben ülkesini seven bir vatandaşım, ben bir hukukçuyum, ben Cumhuriyet değerlerine sahip çıkanım, ben yıllarıdır aktif siyaset yapanım, ben bir evladını bu ülkede büyüten, evladının bu ülkede GÜZEL bir gelecek sahibi olmasını isteyen bir anneyim, diyorum. Yaşadıklarımın hepsi bu cümlelerde saklı anlayacağınız.

Çağımızın gündemi sıkışan mevcut sistem ve düzen, hırpaladığımız doğa, eskittiğimiz dünya adeta bir değişim dayatıyor bize. 2. yy a girerken yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç var. Bu anlayış bizim ülkemiz de en çok da yerel yönetimlerle yerelden bakışla mümkün. Sizin yerel yönetimler ile demokrasi ve kamusal hizmet ilişkisini nasıl gördüğünüzü yerel yönetim anlayışınızı tarif eder misiniz?

Yerinden yönetim; her yurttaş için vazgeçilmez bir gerçeklik. Bir vatandaşın başı derde düştüğünde ilk başvurduğu kendi hemşerisi bildiği, kendi insanı olarak gördüğü belediyeler oluyor. Kurumlarda insanlar geçicidir ancak hemşehrilik, aidiyet yerinden yönetimler için çok kıymetli. Ezberlenmiş doğrular değil, yaşanmış gerçeklikleri arıyor insan. İşte bu noktada; bir yerin kendine has dertleri sıkıntılarına çareyi; o kente ait kişiler daha kolay çözüm buluyor.

MÜŞTEREK PAYDA OLAN ‘HALK’ ÜZERİNDE UZLAŞI EN DOĞRU YÖNTEM

Ancak tek başına yerel yönetim bu koşullarda bulduğu çözümleri uygulayamıyor. İşte bu noktada gaye ‘hizmet’ ise; kolektif çalışma koşullarını geliştirmek ve halkın menfaatleri üzerinde uzlaşıyla çözüme gitmek gerekir. Ancak gelinin nokta bir yarışa dönerse; ‘sen yapmadın, ben yaptım’ gibi; bu işin içinden çıkılması mümkün olamıyor. O yüzden müşterek payda olan ‘HALK’ üzerinde uzlaşı en doğru yöntem.

Göreve geldiğinizden bugüne anlayışa hizmet eden fark yaratan bir proje örneği var mı?

Göreve gelme amacım başlı başına fark yaratmak aslında, tüm çalışmalarımızı buna uygun olarak planladık ve yaşama geçirdik. Efes Selçuk bir Kadın Kenti, Tarım Kenti ve Tarih Kenti. Efes Selçuk, festivalleriyle, turizm ve tarım alanlarındaki zenginliğiyle bir kadın başkenti… Geleceğimizi bu üç temel üzerinde inşa ediyoruz. Bu başlıklarda pek çok projeyi gerçekleştirdik, pek çok projeyi de planlayarak yaşama geçiriyoruz. Ülkemizde çok sık rastladığımız üzere, sadece o dönem ilgi görüyor diye, “alıcısı var” diye ortaya popüler projeler serpiştirmiyoruz. Sürdürülebilir ve kentimizde fark yaratan projeleri yaşama geçiriyoruz. İlham Veren Kent Efes Selçuk’u geleceğe taşıyoruz…

HAYATA GEÇİRDİĞİMİZ PROJELERİN ÖNDE GELENLERİ…

Ebeveynlerimiz gündelik işlerini yaparken kendilerine zaman ayırabilsinler ve çocuklarımız eğitmenler eşliğinde güvenle oynayıp eğlenebilsinler, arkadaş edinebilsinler, kreş öncesi bir ön alıştırma yaşayabilsinler diye Çocuk Cafe’yi kurduk.

Kentimizdeki üreticilerin ürünlerini sağlıklı bir şekilde muhafaza edebilmeleri için soğuk hava hizmeti sunduğumuz Deppo Efes’te çalışan tarım işçisi annelere destek olmak, ekonomik hayata katılmalarının önündeki zorlukları gidermek için Masal Evi’mizi açtık.

“Engelleri kaldırıyoruz...” şiarıyla Efes Selçuk’ta ilk kez engelli ve engelsiz çocuklarımızın birlikte oynayabileceği bir park yaptık.

EFES TARLASI

Biz önce bu kente “İlham Veren Kent” adı altında bir marka aldık. Kolları sıvadık. Efes Tarlası projemiz var. O kadar zengin bir proje ki.

Sağlıklı üretime dayanan bir tarımsal kalkınma için harekete geçtik. Kent içerisinde ve çevresinde bulunan şimdiye kadar atıl bırakılan belediye arazilerinde tarımsal üretime başlayarak, ata tohumlarından pek çok ürün elde ettik. Bunlardan en önemlisi, Efes Selçuk’un efsane kara karpuzunun hasadını 40 yıl sonra yeniden gerçekleştirdik.

TOPRAK OKULU, TOHUM MERKEZİ VE ÜRETİCİ PAZARI

Toprak Okulu, Tohum Merkezi ve Üretici Pazarı inşa faaliyetlerini tamamladık. Toprak Okulumuzda okul öncesi eğitim gören öğrencilerimizden yetişkin çiftçilerimize kadar iyi tarım uygulamaları, kooperatifleşme, sürdürülebilir tarım ve topraktan sofraya üretimin her aşamasıyla ilgili uygulama eğitimleri verilecek.

Tohum Merkezi, gastronomik mirasımız olan yerel tohumların korunarak çoğaltılmasını, Osmanca üzümü gibi sadece bu yörede yetişen ürünlere coğrafi işaret alınmasını, Artemis'in bereketli topraklarında yetişen bu ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarda yer bulmasını sağlayacak.

Herkesin temiz, adil ve sağlıklı gıdaya ulaşım hakkı olduğu gerçeğinden yola çıkarak Efes tarlamızda yetişen ürünler de dahil olmak üzere Üretici Pazarı’nda ulaşılabilir hale gelecek.

TÜM TÜRKİYE EKSİN

Göreve gelir gelmez Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü’nü kurduk. Efes Selçuk Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurduk. “Tüm Türkiye Eksin” Kampanyası kapsamında; 81 ilde 3 bin 567 kişiye 10 bin 264 paket tohum gönderdik.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in desteğiyle 50 yıl sonra Belevi’de manda yetiştiriciliği projesini başlattık. Mandaları kadınlarımıza emanet ettik. Sütlerinden yapılan manda yoğurdunu Efes Tarlası Bakkalı’nda sattık.

EFESLİM KART, EFES SELÇUK HALK PAZARI…

Doğayı korumamız lazım. Efeslim Kart ile geri dönüştürülebilir atıkları topladık. Efes Selçuk`ta yaşama ayrıcalığı taşıyan tüm vatandaşımızın sahip olabileceği, hem geri dönüşüm atıklarını biriktirerek puan kazanabileceği hem de Belediyemiz tarafından tespit edilen ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın belirli bir limit dahlinde, ihtiyacı olan gıda veya eşyaları Efeslim Kart anlaşmalı esnaflarımızdan kolayca temin edebilecekleri bir kart sistemi. Kart sahiplerine yüklenen puanları çocuklarımızın eğitimi için kullanıyoruz. Esnafımızı da zincir marketlere karşı koruyoruz.

Topraklarımız çok zengin. “Şerefine Salkım Hanım” dedik, Tüm Türkiye’yi Gökçealan üzümünü tanımaya çağırdık. Belevi’de “Şen Şeftali Şenliği” düzenledik. Pandemide halkımızı ucuz gıda ile buluşturmak için Efes Selçuk Halk Pazarı’nı açtık.

GEZGİNFEST, EFEST…

Kentimizin doğal, kültürel ve tarihi değerlerini de düzenlediğimiz festivallerle yerli ve yabancı misafirlerimize sunduk.

GezginFest’in kentimizde düzenlenmesini sağlayarak on binlerce misafiri Pamucak Sahili’nde ve kent merkezimizde ağırlayarak yerel ekonominin canlanmasını ve gelişmesini sağladık.

Efest’i düzenleyerek kentimizin en büyük festivaline, “Geçmişi hisset, geleceği keşfet” sloganıyla yepyeni bir kimlik kazandırdık. Kentimizin farklı tarihi ve kültürel noktalarını festival alanına dönüştürdük.

Bu ve benzeri projelerle Efes Selçuk’un farkını ortaya koymaya, tüm dünyaya anlatmaya devam edeceğiz. Yerel olanı, bizim olanı korumaya, geliştirmeye devam ediyoruz. Efes Selçuk’u hak ettiği yerlere getirmek için çalışıyoruz.

Sizi siyaset ya da yoğun temponuz dışında tanıyabileceğimiz yaşam tercihleriniz, vaz geçilmezleriniz, sevdiklerinizden bahseder misiniz? Kısaca tanımadığımız sizi tanıyabileceğimiz sizinle özdeşleşen özellikleriniz var mı?

Siyaset dışındaki Filiz ile siyasetteki Filiz arasında pek bir fark yok sanırım. Olmasını da istemiyorum. Çünkü siyaset benim için hiçbir zaman bir meslek olmadı ve olmasına da izin vermem. Siyasetin“alavere dalaveresinin” haricinde; düşündüğünü söyleme cesareti olan, inandığı doğrulardan vazgeçmeyen bir hukukçu olarak adaleti her daim önde tutmaya çalışıyorum. Tam anlamıyla eşitlikten yana olan, sanatın her alanına hayranlık duyan, doğa karşısında her seferinde şaşkınlık hissi uyanan, ufacık mutlulukları kendine kocaman kahkahalar haline getirmeye çalışan, en büyük tutkusu yaşamı hak ettiği gibi yaşamak olan, evin içinde bile bir sürü uğraş bulabilen bir insanım. Bir gün kırtasiyeden aldığı yağlı boyalarla resim yeteneğini keşfetmeye çalışan küçük bir çocukken, bir gün bilgisayar başında yazar olmaya karar veren bir insanım. Ve tüm ilhamınıN’EFES (kızımın ismi)aldığım bu kentten ve bu kentin yaşam enerjisinden alan biriyim esasen. Efes Selçuk Pamucak sahilinde uzun yürüyüşler yapmayı, ailemle sessizliği bile paylaşmayı, kitap ve bilhassa takıntılı olduğum ve her ay kesintisiz aldığım dergileri okumayı seven, hayata dair not almayı alışkanlık haline getiren biriyim. O yüzdende pek bir şey unutmam.

Tiyatro tutkum var mesela. Liseden bu yana oyunculuk üzerine uzun uğraşlar verdiğim doğrudur. Hatta siyasete girer girmez, 8 yıllık İstanbul maceramdan sonra; Selçuk’ta bir amatör kadın tiyatrosu kurdum. Şuan artık amatör olmadıklarını düşünüyorum. Hatta meclis üyesiyken dahi bende onlarla tiyatro yaptım.

Tiyatro oyunu izlemekten (amatör veya profesyonel hiç fark etmez) inanılmaz bir keyif alırım; önümde canlı canlı hayattan kesitler sunulması, geri tuşunun olmaması, başa sarmasının olmaması hayatın ta kendisi gibi gelir bana. Her gün aynı işi yapsanda; bir gün önceki sen, sen değilsin nitekim.