Ege: Kurtuluş Savaşımız bitmedi, ekonomik, politik, reel olarak bir Kurtuluş Savaşı’nın içindeyiz

90'lı yıllardan bu yana besteleri, şarkıları ve eserleri ile tanınan Ege, son dönemlerde edebiyatta da eserler vermeye başladı.

İlk kitabı İsyan'ın ardından ikinci kitabı 'Asil Dede'nin Düğünü' ile okurlarla buluşan Ege, Ergenekon ve Balyoz döneminde haksızlığa uğrayan bir akademisyeni anlatıyor.

'YAZMAK YAŞAM AMACI OLDU'

Sözcü'den Sercan Meriç'in Kayıt Dışı programına konuk olan Ege gelecek planları, son kitabı ve güncel siyasi gelişmeler üzerine konuştu.

Delice Bir Sevda, Yaz Aşkım, Hurma Gözlüm, Senden Uzak gibi kült şarkıların mimarı Ege’nin açıklamalarının satırbaşları şöyle:

“Yazmak, müziğin ötesinde benim için yaşam amacı oldu. Ne yazmak gerektiği çok önemli. Bir sürü alternatif konu vardı. Şunu fark ettik ki, geçirdiğimiz dönemlerde kendi içimize o kadar kapanmışız ki, bizi biz yapan değerlerin erozyona uğratıldığı ya da tasfiye edildiği bir dönemi sesimizi çıkarmak yerine susmayı, beklemeyi tercih ettik. Sanıyorum ki, gelecek kuşakların bizi utançla anacakları bir dönem olacak. En azından resmi tarihin soğuk sayfalarında var olacak bir dönemi insan gözü üzerinden ve insan figürü üzerinden dokunarak anlatmanın çok daha doğru olacağına inanıyorum. En azından ben cesaret ettim. Benim üzerime düşen görev, bu utancın bir kısmından belki vicdanen rahatsızlık duyduğum için tarihe bir not düşmek istedim."

'ŞEHİRLİNİN KÖYLÜYE KÖYLÜNÜN ŞEHİRLİYE İHTİYACI VAR'

"Hüsnü Mahalli gibi bir değeri, sadece yazdığı yazılar yüzünden, niye hapis yattığını bilmeden, 70 küsur yaşında yatırdık. TSK bünyesinde, akademisyen olarak ya da gazeteci olarak Atatürk modernizminin getirdiği fırsat eşitliği ile o yarışta donanmış, bilgilenmiş ve bu ülkeye fayda getirecek adamları, sadece tasfiye etmek ve cumhuriyet değerlerini ortadan kaldırmak adına hapishanelere tıktılar. Yıllarca mahkemelere çıkarmadılar, sahte deliller ürettiler. Bu bir vicdani sızlamaydı. Buna ben Atatürk modernizminin getirdiği bütün değerleri tasfiye etme operasyonu diyorum. Bunu da anlatmak gerekiyordu.

Tüm dünyada yaşanan kırsalın, kent soyludan aldığı bir çeşit intikam var. İnsanlar televizyonu açıyor, şehirde herkesin pahalı arabaları var. Adam orada domatesini satacak… Kendi gibi birisinin başa geleceğini düşünerek intikam alacağını düşündü. Nihayetinde bu bir döngü. Şehirlinin köylüye, köylünün şehirliye ihtiyacı var. ABD gibi bir ülkenin başında çılgın, imza atan bir adam var. Ama ABD’nin yarısı ona oy veriyor."

10 BÖLÜMLÜK KURTULUŞ SAVAŞI SENFONİSİ GELİYOR

"Yeni bir kitaba başladım. Yine tarihe not düşme durumu. Annemin anneannesi Halep doğumlu. Şu anda en büyük üç sorun; ekonomi, Suriye ve işsizlik. Suriye’nin büyük sorun haline gelmesindeki temel etken devlet politikaları. Ne olursa olsun, bizim neredeyse 1000 yıllık komşumuz. Komşuyla bu işi çok daha kolay çözebilmeliydik. Ben insanların Suriyelilere bakış açılarını değiştiremem, ama bütün Suriye, sadece burada yaşayan Suriyeliler olarak değil, binlerce yıllık kültüre ev sahipliği yapmış bir ülke. Biraz Asil Dede gibi olacak, destansı ve masalsı…

100 yıl önce bu ülkede Atatürk ve silah arkadaşları, bu fırsat eşitliğinde bu topraklarda yaşamamızı sağlamışlar. Kurtuluş Savaşı destanı yazmaya başladım. 10 bölümlük senfonik eser düşünüyorum. Biraz hızlı ama son derece keyif aldığım bir dönemi yaşıyorum. Kurtuluş Savaşımız bitmedi. Ekonomik, politik, reel olarak bir Kurtuluş Savaşı’nın içindeyiz. Vicdanı, irfanı hür nesille için çabalıyoruz.”