Bugünün hükümeti yargıyı, orduyu kendi kontrolü altına alarak yekpare bir iktidar sergilemektedir ve kendi iktidarını koruyabilmek için yine bizatihi kendisi istisna durumlar yaratmaktadır

Egemen ve olağanüstü hâl

MEHMET ALİ YALAZA

Carl Schmitt, Alman bir hukuk profesörüdür. Bir dönem nasyonel sosyalistlerin hukukçuluğunu yapmış sonraları Nazilerin ırkçı teorilerini eleştirmiştir. Schmitt’i bugün önemli ve güncel kılan kavramları “Egemen”, “Olağanüstü Hâl” ve “İstisna” kavramlarıdır. Schmitt’e göre “Egemen, olağanüstü hâle karar verendir.” Olağanüstü hâl, hukukta öngörülmeyen ancak son derece tehlikeli ve devletin varlığını tehdit edecek bir durum olarak tanımlanabilir. Ancak Schmitt olağanüstü halin aslında farklı bir işlevinin olduğunu, egemenliğin öznesine ilişkin soruyu, yani egemenliğe ilişkin soruyu güncel kıldığını söylemiştir. Olağanüstü hal bir istisna durumunda ortaya çıkar ancak istisna’nın ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkacağı belli değildir.

Ancak “istisna”nın ortaya çıkışında olağanüstü hâl hakkında verilen karar bize egemen’in öznesini işaret eder. Egemen hem son derece acil bir durumun söz konusu olup olmadığına hem de bunu bertaraf etmek için ne yapılması gerektiğine karar verendir. O, normal durumda geçerli olan hukuk düzeninin dışında olmakla beraber yine de bu düzene aittir, çünkü anayasanın tümüyle askıya alınmasına karar vermeye yetkilidir. Olağanüstü hâlde hukuk devleti anlayışına uygun bir yetkiye yer yoktur. Anayasa böyle bir durumda olsa olsa kimin müdahaleye yetkili olduğunu belirtebilir. Normal zamanda uygulanan hukuk olağanüstü hâl durumunda geçerliliğini kaybeder. Ancak olağanüstü hâl durumu, bir kaos gibi algılanmamalıdır. Çünkü olağanüstü hâl de bir hukuksal temele yaslanır, hukuk’un kendini askıya alma durumudur.

Schmitt’in siyasal ilahiyat metninde ele aldığı Kelsen, Krabbe, Gierke, Wolzendorff gibi düşünürler hukukun kapsayıcılığını ve üstünlüğünü savunurken Schmitt en üstün olanın egemen olduğunu söyler. Ona göre her toplum kendi hukukuna sahiptir ve bu hukuku oluşturan da yine aslen egemendir. Dolayısıyla egemen, oluşturduğu gücün tahakkümü altına giremez.

Peki, olağanüstü hâlin olağan hâle gelmesi, İstisna halinin bizatihi devlet eliyle yaratılması problemi nasıl çözülecek? Türkiye’de bugün olağanüstü hâl durumunda yaşamaktayız. Katı güvenlik önlemleri, susturulan medya organları, içeriye atılan gazeteciler, akademisyenler, yargıya yapılan müdahaleler, oldu bittiye getirilen davalar, üzeri kapatılan yolsuzluk suçlamaları ve adı her ne kadar olağanüstü hal olmasa da Güneydoğu Anadolu da ilan edilen yeni adıyla “Özel güvenlik bölgeleri.” Bu örnek durumlar olağanüstü hâlin olağan hâle geldiğini gözler önüne sermektedir. Ve bugünün hükümeti yargıyı, orduyu kendi kontrolü altına alarak yekpare bir iktidar sergilemektedir ve kendi iktidarını koruyabilmek için yine bizatihi kendisi istisna durumlar yaratmaktadır.

Üretim araçlarını kontrol edebilmeye ve bireylerin bedenlerinin düzenlenmesi yoluyla düşünce yapısını otokontrol yöntemle dizginlemeye çalışan kapitalizm, kendine güçlü savunma araçları yaratmıştır. Bu araçlardan biride hukuktur. Kapitalizm sonrası ortaya çıkan iktisadi akıl tüm söylemleri kendi kontrol ve denetimine almıştır. Buna hukukta dâhildir. İktidarlar güçlüdür toplumu şekillendirip, düzenleyebilecek kurumları, Ordusu, polisi, propaganda araçları ve her ne kadar iktidarın üzerinde bir güç olarak nitelendirilse de aslında iktidarın elinin altında yaz-boz tahtasına dönen hukuksal güçleri vardır. İktidarlar tarafından İnsanlara haklarını arayabilecekleri başvurabilecekleri tek seçenek olarak hukuk yolu gösterilse de hukukta bir iktidar aracıdır ve iktidar eliyle yaratılmış bir hukuktan iktidarın aleyhine bir adalet beklemek kurdun kuzuya insafını beklemektir.