Google Play Store
App Store

Burkina Faso’nun eski devlet başkanı, suikasta uğramadan önce “Zengin uluslar borcu, gelişmekte olan dünyayı kontrol etmek için kullanıyor” demişti. Sankara’nın 40 yıl önce karşı çıktığı sistem şimdi daha da egemen hale geldi.

Egemenlerin borç kıskacı
Kenya'da hükümetin devlet borçlarını kapatmak için IMF zoruyla halka yüklediği vergiler, ülke çapında protesto ediliyor.

Justin VILLAMIL 

Gelişmekte olan dünyanın zengin ülkelere tam 29 trilyon Dolar borcu var. 15 ülke eğitimden, 46 ülke ise sağlıktan çok faize harcama yapıyor. Artık küresel borç hesaplamasının zamanı geldi.

Burkina Faso’nun Başkanı Thomas Sankara, suikasta uğramadan kısa bir süre önce bir uyarıda bulundu. “Zengin uluslar”, dedi, “borcu gelişmekte olan dünyayı kontrol etmek kullanıyorlar.”

Sankara, Afrika’nın alacaklılarına karşı birleşik bir cephe çağrısında bulundu. Bu, vicdansız liderlere para dağıtan, ardından da geri ödemeyi garanti altına almak için büyük kesintiler ve fedakârlıklar talep eden, üstelik bunların hepsini de yoksul ülkelere yardım etme kisvesi altında yapan özel alacaklıların ve çok taraflı borç verenlerin “teknik suikastçılarına” karşı mücadele etmenin tek yoluydu. Sankara, Afrika Birliği delegelerine de “Borç, Afrika’nın büyüme ve gelişmesini yabancı kurallar aracılığıyla boyunduruk altına amaçlayan ustaca bir yeniden ele geçirmedir” demişti.

Bu ayın başlarında Uluslararası Para Fonu (IMF), Burkina Faso ile yaptığı anlaşmanın teftişini yine yoksul ülkelere yardım etme kisvesi altında tamamladı. IMF, “öncelikli harcamalar için mali alanın yaratılması”nı onaylayarak “Yetkililer konsolidasyon çabalarında ilerleme kaydediyor” diye duyurdu. Başka bir deyişle, dünyanın finansal anlamda sömürgeleştirilmesi yeniden rayına oturuldu.

Sankara öleli çok oldu, ama neredeyse 40 yıl önce karşı çıktığı sistem daha da egemen hale geldi. BM Ticaret ve Kalkınma’nın (UNCTAD) bu yılın başındaki raporunda kuruluş, gelişmekte olan dünyanın toplam borç yükünü 29 trilyon dolar olarak belirledi - ki bu miktarın ülkeler yüksek borçlanma maliyetleriyle karşı karşıya kalırken ve iklimsel riskler boy gösterirken yakın zamanda düşmesi pek de olası değil.

ASTRONOMİK FAİZLER

Sorunun bir kısmı borç veren ülkeler için borçlandırma faizlerini artıran astronomik faiz oranları. Enflasyonu dizginlemek için “don kişotvari” bir girişimde Federal Reserve'den İngiltere Merkez Bankası'na kadar gelişmiş ülke merkez bankaları gösterge borç verme faiz oranlarını yüksek tutmayı tercih etti ve -en azından şimdilik- orada sıkıştı, yatırımcıları çekmek isteyen ülkeleri de benzer şekilde yüksek getiriler sunmaya zorladı.

Bu borçlanma maliyetleri de verilerde görülüyor. UNCTAD'a göre, faiz oranlarının ve tırmanan borç yüklerinin birleşimi, yıllık faiz ödemelerini afallatıcı bir şekilde 847 milyar dolara çıkardı ve bu, servetin devlet kasasından (çoğunlukla) özel yatırımcılara doğrudan aktarılması anlamına geliyor. Bu on yıl öncesinin iki katı. BM verileri ise 15 ülkenin faiz ödemelerine eğitimden daha fazla para harcadığını gösteriyor. 46 ülke ise sağlığa harcadığından daha fazlasını faize harcıyor.

TEFECİ İSTİLASI

Şükür ki ülkeler borç sıkıntısına düştüğünde bir güvenlik önlemi var. Ne yazık ki bu önlem IMF.

IMF, piyasanın bekası için yoksulları feda eden derin harcama kesintileri talep etme geçmişini sık sık önemsiz gibi lanse etse de (aslında IMF'nin kendi iç araştırmaları bu tür “yapısal uyarlama” politikasının ters etki yarattığını gösteriyor), bu uygulama aslında hiçbir zaman sona ermedi. Geçen yıl yayınlanan bir Oxfam analizinde, bir çıkar ve araştırma grubu, IMF'nin, kamu hizmetlerine harcamaya teşvik ettiği her bir dolar için hükümetlere kemer sıkma önlemleri yoluyla altı kat daha fazla kesinti yapmalarını söylediğini ortaya çıkardı. Oxfam geçen yılın sonlarında toplam maliyeti de hesapladı: Dünyanın en fakir ülkelerinin yarısından fazlası, beş yıl içinde harcamalarını toplam 229 milyar dolar azaltmak zorunda kalacak.

Gelişmekte olan ülkeler için tüm bunların sonucu, borç yükleri arttıkça yatırımcılara olan borçlarını ödeyebilmek için kemer sıkma politikalarına zorlanmaları oldu. Borç yükü çok arttığında IMF kredisine mecbur kalıyorlar, bu da yatırımcılara borçlarını ödemek için bir kez daha kemer sıkmaya zorluyor.

IMF bu iddiaya dair açıklama talebine ise yanıt vermedi.

ÖZEL PAZAR

Sorunu bu denli içinden çıkılamaz hale getiren bir diğer unsur da yine bu özel yatırımcılar. Daha önceki küresel borç hafifletme çabaları ikili borçları (yani ülkeden ülkeye kredileri) silebilir ve en yoksul ülkelerin borçlarının önemli bir kısmını ortadan kaldırabilirken 2024'teki borç krizi o kadar basit değil. Gelişmekte olan ülkelerin borçlarının çoğu, küresel olarak gerekli olandan bir kuruş dahi fazlasını feda etmeye isteksiz olan özel alacaklıların elinde artık.

BM, gelişmekte olan ülkelerdeki ödenmemiş borçların yüzde 61'inin “özel” ellerde olduğunu tahmin ediyor. Bu açıdan en kötü durumda olan Latin Amerika, bölgenin borcunun yüzde 73'ü özel yatırımcıların elinde. Bu durum da borç batağına kayda değer ve geniş çaplı bir son verilmesi için müzakere yapmayı zorlu, hatta imkânsız hale getiriyor.

Latin Amerika’da bunlardan hiçbiri de dikkatten kaçmadı. Daha geçen hafta, Başkan Javier Milei'nin acımasız kemer sıkma önlemlerini protesto etmek için sokaklardaydı. Arjantinli göstericiler ödenemeyen borç yükü gerçeğinden daha da yaka silktikleri için Kenya'dan Pakistan'a kadar dünya çapındaki bir kemer sıkma politikası karşıtı hareket dalgasına katıldılar.

YARI YOL ÖNLEMLERİ

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, önümüzdeki yol yarı yol önlemleriyle dolu. Örneğin UNCTAD, "sistemi daha kapsayıcı hale getirmekten" (sembolik ve çoğunlukla anlamsız) "etkili bir borç yapılandırma mekanizması oluşturmaya" kadar her şeyi tavsiye ediyor. Bu tür mekanizmaların hemen hemen her kombinasyonu yardımcı olacaktır: IMF'de reform yapmak ve dengesiz ek ücretler sistemini ortadan kaldırmak, kredi derecelendirme şirketlerinin borç maliyetini artıran yaklaşımlarında değişikliğe gitmek ve ciddi borç sıkıntısı çeken ülkeler için müzakerelerin basitleştirilmesi en yoksul ulusların yararına olacaktır. Ancak yine de yeterli olmaz.

İşleri kayda değer ve anlamlı bir şekilde değiştirecek çözümler ise (büyük bir borç affı kampanyası, yüzyıllarca süren sömürgeleştirme tazminatları ve dünyanın finansal mimarisi ile ticaret kurallarının temelden yeniden yazılması) gülünç derecede uzakta görünüyor. Yine de bazı aktivistler küçük de olsa bir umuda tutunuyorlar.

Afrika Forumu ve Borç ve Kalkınma Ağı'nın genel müdürü Jason Braganza, bir tür af kampanyası gerektirecek bir borç hesabının yolda olduğunu hissettiğini söylüyor.

Jacobin ile yaptığı bir röportajda, “Borç silmekten çok uzakta olmadığımızı hissediyorum, ancak her durumu ayrı ayrı değerlendireceğiz" dedi ve iklim değişikliğinin taleplerinin durumu yalnızca daha da kötüleştireceğini ekledi. "Yapısal ve sistemsel zorlukları çözemezsek, ülkelerin ‘Birbirimizi finanse edemeyiz, bir geçişi finanse edemeyiz’ dediklerini görmeye başlayacağız. İhtiyacımız olan borç silimi.”

Çeviren: Bilge Su YILDIRIM 

Kaynak: Jacobin