15 Temmuz solda iki egemen gücün mücadelesi olarak yorumlandı. Sol, sonrasındaki OHAL’e de karşı durdu. 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde ve tekrarlanan İstanbul seçimlerinde sol, Cumhur İttifakı’nı geriletmeyi amaçladı.

Egemenlerin mücadelesi
15 Temmuz Darbe Girişimi AKP ve cemaat arasındaki iç çekişmenin yansımasıydı. (Fotoğraf: AA)

BirGün Politika Kolektifi

AKP’nin kurulduğu günden itibaren 17 Aralık 2013’e kadar ortağı olan Fetullahçıların yaptığı 15 Temmuz Darbe Girişimi solda iki egemen gücün mücadelesi olarak görüldü. Ardından ilan edilen OHAL’e karşı CHP’nin düzenlediği miting soldan destek gördü. Bunun yanında HDP ve KP de mitingler gerçekleştirdi.

Meclis muhalefetinin Suriye’ye müdahalede AKP’nin arkasında dizildiği dönemde sol bu operasyonun iktidarın içeride azalan desteğini güçlendirmek için yaptığını söyledi. Aydınlık çevresi bu dönemden itibaren soldan tamamen uzaklaşarak AKP’yle ortak hareket etti.

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri de solda önemli gündem başlıklarından oldu. Özellikle HDP’nin aldığı tavır oldukça tartışıldı. İstanbul’daki seçimi YSK’nin yenileme kararı almasının ardından solun büyük çoğunluğu İmamoğlu’na desteğini açıkladı. Abdullah Öcalan ise İstanbul seçimlerinde tarafsızlık çağrısı yaptı. Aydınlık ise adayını çekmeyerek seçime girdi. Bu seçimlerde önemli bir deneyim ise Alper Taş’ın Beyoğlu belediye başkanlığı adaylığıydı.

► 15 TEMMUZ

CHP

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu "15 Temmuz’un tüm karanlık noktalarını ortaya çıkarmak, o gece devleti sokaktan toplayan milletimize borcumuzdur. 251 şehidimizi de FETÖ’nün devlete sızmasına göz yumanları da asla unutmayacağız" değerlendirmesini yaptı. 2017’de darbe girişiminden 5 gün sonra ilan edilen OHAL'e ilişkin olarak "20 Temmuz sivil darbe tarihidir" ifadelerini kullandı. CHP İstanbul Taksim Meydanı’nda darbeye karşı “Cumhuriyet ve demokrasi” mitingi yaptı. Parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu kürsüde 'Taksim Manifestosu' adını verdiği bildiriyi okudu. 7 Ağustos 2016'da ise Kılıçdaroğlu AKP'nin düzenlediği "Demokrasi ve Şehitler" mitingine katıldı.

HDP

HDP, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından 23 Temmuz’da İstanbul’dan başlayarak, İzmir, Tunceli ve Diyarbakır'da “Darbelere hayır, demokrasi hemen” adıyla mitingler düzenlemişti. Demirtaş darbeye de diktaya da karşı olduklarını söyleyerek ülkenin bir yol ayrımında olduğunu savunmuştu. Akan kanın durması için çözümün ve müzakerenin en erdemli yol olduğunu söyleyen Demirtaş, Kürt sorunu çözülmedikçe ülkede her zaman darbe tehdidi olacağını savunmuştu.

EMEP

EMEP, darbe girişiminin hemen ardından “Ne darbe ne tek adam, tek parti diktatörlüğü. Çözüm gerçek demokrasi, çözüm laik demokratik Türkiye” açıklamasını yapmıştı. EMEP, ordu içinden çekirdeğini Fetullahçıların oluşturduğu bir grubun askeri darbe girişimini gerçekleştirdiğini söyledikten sonra bu girişimin püskürtülmesinde darbecilerin uluslararası düzeyde destek bulamamış olmalarının önemli bir etken olduğunu belirtmişti. “Darbe püskürtüldü sıra karşı darbede, ilk adım OHAL” diyerek AKP’nin demokrasiyi askıya aldığına dikkat çeken EMEP, "Halkın tek seçeneği gerçek anlamda laik ve demokratik bir Türkiye’nin kurulmasıdır" diyerek demokrasi için mücadele etme çağrısı yapmıştı.

ÖDP

ÖDP henüz 15 Temmuz gecesinin ilk saatlerinde darbeye karşı tutum bildiren bir açıklama yaptı. Partinin 15 Temmuz’a yönelik ilk açıklamasında FETÖ’cü darbeye karşı dururken, AKP’nin yarattığı islamcı faşizmi yıkacak gücün halk hareketi olduğunu vurgulamıştı. 15 Temmuz’u yaratan sebeplere değinilirken, henüz daha 2010 referandumunda AKP-Cemaat ortaklığının askeri vesayeti bitireceğini iddia edenlere karşı o dönemde ÖDP’nin başını çektiği sol, iki islamcı kliğin devlete sızarak, ülkeyi bir felakete sürükleyeceğini işaret etmişti. Nitekim öyle de oldu. Darbeyi yapan örgütün AKP sayesinde devlete sızmış olması ve iktidarın Erdoğan’ın başkanlığı datyatılarak ülkeyi felakete sürüklemesinin sonucu olarak 15 Temmuz gerçekleşti. Bu durum vurgulandığı için darbeye karşı alınan tutum, AKP’ye bir destek de oluşturmuyordu. ÖDP’nin 15 Temmuz açıklamasının başlığı bu tutumu özetler nitelikteydi: “Ülkemizin Geleceği Tanklarla Darbeyle ve İslamcı Faşizmle Tayin Edilemez”.

KOMÜNİST PARTİ

15 Temmuz’un ardından Komünist Parti Merkez Komitesi “15 Temmuz Darbe Girişimi birbirinden farklı dünya görüşüne sahip odakları değil, aynı sınıfsal temel ve ideolojik yapıya sahip iki, hatta daha fazla devlet hizbini karşı karşıya getirmiştir” değerlendirmesini yapmıştı. KP’nin öncülüğünde 4 Eylül’de İstanbul'da ‘gericiliğe, emperyalizme ve darbecilere karşı' miting yapılmıştı.

PERİNÇEK ÇEVRESİ

Perinçek’e göre eskiden Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanı idi, artık BOP’a karşı mücadele ediyordu, Amerikancı darbe de bu nedenle Tayyip Erdoğan’ı hedef almıştı. 24 Temmuz 2015, Türkiye’nin ‘İkinci İstiklâl Savaşı’nın başlangıç günüydü ve artık taarruza geçen Türkiye’ydi. ABD emperyalizminden yanıt, 15 Temmuz darbe girişimiyle gelmişti.

Darbe sonrası ilan edilen sıkıyönetimde yaşanılan hukuksuzlukları ise Perinçek “Bu mu kötü yargı? Bundan daha iyi yargıyı nereden bulacaksınız. Bu yargı Fethullah Terör Örgütü'nü kovuşturunca, soruşturunca hapislere atınca mı kötü oldu?” diyerek savunmuş yargının altın çağını yaşadığını iddia etmişti.

► 31 MART 2019 YEREL SEÇİMLERİ

HDP

31 Mart yerel seçimi hakkında Selahattin Demirtaş şu çağrıyı yapmıştı: "'Faşizme hayır' anlamına gelecek oyunuzu kullanın. Seçim sonuçları, demokrasi ve barışın gelişmesine fırsat sunabilir. Oyunuz bu nedenle çok kıymetlidir. Faşizmi geriletecek, sınırlayacak, zayıflatacak her imkân bize güç verecektir. Sandığa gidin ve bu haysiyetsiz politikalara bir ders verin. Bunlara ders vermek bile, sandığa gitmek için yeterli bir gerekçedir.”

23 Haziran 2019’da tekrarlanan İstanbul seçimleri öncesi HDP’nin hangi tavrı alacağı merak konusuydu. 20 Haziran günü Doç. Dr. Ali Kemal Özcan, İmralı'da görüştüğü Öcalan'ın avukatlarına teslim ettiği mektubu basın mensuplarıyla paylaşmıştı. Bu mektupta Öcalan, tekrarlanacak İstanbul seçimlerinde HDP’ye açık açık tarafsızlık çağrısı yapıyordu. Bu açıklamadan bir gün sonra Demirtaş’ın açıklaması geldi. Demirtaş 31 Mart’a gönderme yaparak HDP’lilerin ‘bu defa bağırlarına taş basmadan’ AKP’ye ve hukuksuzluğa karşı oy kullanması gerektiğini söylüyordu.

EMEP

EMEP, 2019 yerel seçimlerine YSK engeliyle katılamamıştı. Seçim öncesi yaptığı açıklamayla seçimlerin toplumun siyasal gidişata dair sözünü söyleyeceği bir özellik taşıdığını ve kutuplaşmadan sorumlu gördüğü Cumhur İttifakı politikalarına da itirazını göstermiş olacağını vurgulanmıştı. EMEP, İstanbul ve Ankara olmak üzere CHP’nin seçimlerden kazanımla çıkmasında başta HDP olmak üzere emek ve demokrasi güçlerinin oy desteğinin önemli bir etkisi olduğuna dikkat çekmişti. YSK’nin seçim yenileme kararını darbe olarak değerlendiren EMEP, bunun CHP ve seçilmiş Başkan İmamoğlu’nun sorunu değil tüm İstanbul halkının sorunu olduğunu söyleyerek halkın gereken yanıtı vereceğini ilan etmişti. Dersim ve ilçelerinde seçime “Devrimci Güç Birliği” ile HDP çatısında giren EMEP seçimlerde başarısız kalınmasının sebebinin HDP’nin bugüne kadar yaptığı belediyecilik pratiğinin olumsuz etkileri olduğu eleştirisini getirmişti.

TKP

TKP 31 Mart seçimlerine büyükşehirlerde kendi adaylarıyla katılmıştı. İstanbul’da İmamoğlu’nun kazandığı seçimlerin YSK tarafından 6 Mayıs’ta iptal edilmesinin genel oy hakkını gasp etme girişimi olduğunu söyleyen TKP 23 Haziran’da yapılacak seçimlerde tekrar aday göstermedi. Bu hukuksuzluğa karşı doğru tavrın boykot olduğunu belirterek halkı bu tutuma destek vermeye çağırdı. 17 Haziran’da yaptıkları açıklamada TKP’lilerin 23 Haziran’da birçok kişinin huzursuz olduğu ama şu anda sesini çıkarmadığı bu mutabakata mahkûm olunmadığını göstermek, seçimden sonra ortaya çıkacak tehlikeli gelişmelere hazırlanmak, gericiliği meşrulaştırma çabalarına ortak olmamak için sandığa gitmeyeceğini ilan etti.

ÖDP

ÖDP’nin 2019 yerel seçimleri karşısındaki tutumu, iktidarın her yerde geriletilmesi hedefiyle sandığa gidilmesi ve sandık güvenliğinin sağlanabilmesi amacını taşıyordu. Seçime iki burjuva kliğinin mücadelesi olarak bakmak yanlıştı, asıl hedef, AKP’nin her yerde geriletilmesi olmalıydı. Bu sebeple, muhalefet adaylarının seçim sürecindeki tavırları öne sürülerek boykot çağrısı yapılması da öncelikli hedefin ıskalanması anlamına gelecekti.

Beyoğlu’nda Alper Taş’ın adaylığının arkasındaki sebep de yine AKP’yi her yerde geriletme perspektifinin bir parçası olarak doğrudan seçime yönelik bir hamleydi.

PERİNÇEK ÇEVRESİ

CHP’nin İBB adayını açıkladığı toplantıyı Bizans tantanası olarak değerlendiren Perinçek, ‘CHP’nin Bizans Prensliği adayı’ dediği Ekrem İmamoğlu’nu, İstanbul Patriği’ni ziyaret ettiği için Washington’un Bizans imamlığına adaylığını koymakla itham etmişti.

YSK’nin İstanbul seçimini yenileme kararından sonraki süreçte bu karar etrafında ‘ABD, PKK ve FETÖ ile aynı cephede saf tutanları yöneten merkez tarafından’ bir cepheleşme kurma çabası olduğunu iddia etmiş, ‘YSK kararı yasal mı değil mi’ sorusu olmadığını söylemiş ve Vatan Partisi’nin adayını geri çekmemişti.

► SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR

ÖDP

ÖDP en başından beri AKP'nin BOP'un parçası olarak ABD'nin sınır ötesindeki emperyalist parçalama politikasının taşeronu olmasına karşı çıkıyordu.

ÖDP’nin; AKP’nin özellikle 2015 sonrasında yoğunlaşan sınır ötesi operasyonlarına yönelik yaklaşımı üç temel itiraz etrafında şekilleniyordu. İlki; ÖDP, Suriye’nin geleceğini Suriye halkının belirlemesi gerektiğini savunuyordu. ÖDP açısından bir ülkedeki iç savaş, istikrarsızlık, dışarıdan müdahaleleri meşrulaştırmazdı; aslolan Suriye halkının iradesiydi.

İkincisi; ÖDP Suriye’ye dönük operasyonların, en başından beri ABD’nin ülke üzerindeki emperyalist müdahalesinden ayrı görmüyordu. AKP’nin o dönemlerde Rusya ile yakınlaşması, operasyon yaptığı bölgelerdeki yönetimlerin ABD ile yakınlığı sebebiyle, AKP’nin ABD karşıtı bir pozisyon aldığını söylemek yanlıştı.Çünkü ABD için aslolan Suriye’nin bölünmesiydi ve bölgede bir TSK varlığı da bu bölünmeyi kalıcılaştırıyordu. Ayrıca operasyonlar hem ülkede hem bölgede cihatçı terörü besliyor ve iki ülkeyi de istikrarsızlaştırıyordu.

Üçüncüsü, ÖDP açısından bu askeri operasyonlar AKP’nin içeride zayıflayan desteğini güçlendirmek ve OHAL bahanesi kullanarak, özellikle seçime yakın dönemlerde ülke içerisinde baskıyı artırmak amaçlıydı. Bu sebeple operasyonlara muhalefetin öyle veya böyle destek vermesi, iktidarın içeride aradığı desteği bulmasına ve baskıyı meşrulaştırmasına sebep oluyordu.

PERİNÇEK ÇEVRESİ

Vatan Partisi ve Doğu Perinçek’e göre 2016 Fırat Kalkanı Harekâtı’nda Türkiye Suriye’ye girmemiş, Amerika’ya girmişti. Çünkü Türkiye’nin milli hedefi Amerika’nın milli hedefiyle uyuşmuyor ve Türkiye olarak ne Fırat’ın batısında ne de doğusunda PKK/PYD’yi kabul etmediğini, Türkiye’nin kendi vatanını savunmak için Amerika’dan izin almayacağını, gerekirse Fırat’ın doğusuna da geçeceğini söylemekteydi.

Perinçek’e göre Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girme kararı ve ABD’nin Suriye’den çekilmesi, gemi tartışmasını sonlandırmıştı. Vatan Partisi, Tayyip Erdoğan ve her partiden bütün vatanseverler aynı gemideler. ABD projelerinde samimiyetle veya samimiyetsiz olarak görev üstlenenler ise, ‘ABD gemisindelerdi’. O gemileri batıyordu.

Perinçek İdlib Operasyonu’nun da Batı Asya ülkelerinin ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü açısından olağanüstü önem taşıdığını iddia etmişti.

Bu vatan savaşının vatan bütünlüğü kazandırdığı, milleti birleştirdiği, köylere kentlere huzur getirdiğini, savaşa hayır diyenlerin ise vatan bütünlüğüne, yurtta barışa hayır dediklerini iddia etmişti. “Açılım, Kürt sorununun çözümünü ABD ordusuna bırakmaktır, PKK’ya alan açmaktır, İkinci İsrail devletine açılmaktır. Pençe ise, ABD çözümüne amansız darbedir” diyerek Pençe Operasyonu’na da kayıtsız şartsız destek vermişti.

EMEP

EMEP, AKP’nin Kürt korkusu ve emperyalist emellerle Suriye’ye operasyon düzenlediğini ifade etmiş ve bütün sınır ötesi operasyonlara karşı durmuştur. EMEP’e göre Suriye’deki Kürt unsurların Türkiye’ye karşı bir düşmanca tavrı olmamıştır, oraya yönelik müdahale bölge halkları arasındaki barışı hedef almaktadır.

EMEP’e göre AKP’nin Suriye politikaları bölgede yaşayan halklara acı ve ölümden başka bir şey kazandırmamıştı. “Hükümetin Kürt korkusunun sonuçları hem Suriye sınırları içinde bir kaos hem içerde bir yıkım olmuştur. Türkiye Suriye’den elini çekmeli, silahlı çeteleri desteklemekten vazgeçmeli ve emperyalist güçlerle bölgeyi kan gölüne çevirmeye devam edecek anlaşmalara girmemelidir.”

EMEP’e göre Suriye’ye operasyonların devamı, ülke içinde OHAL rejiminin devamı demekti: “…AKP’nin Suriye’ye asker sokması, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin Almanya gemileri ile Rusya limanlarını bombalamasına benzemektedir. Birinci Dünya Savaşı’na bodoslama giren İttihatçılar gibi AKP Hükümeti de Ortadoğu Bataklığı’na girmiştir. Suriye’de savaşa girişilmesi, ülke içinde OHAL Rejimi’nin devamı demektir. Ortadoğu bataklığına girmenin sonuçlarından sadece AKP değil savaş tezkeresine onay verenler de sorumlu olacaktır. yurtdışındaki bütün asker ve silahlarını geri çekmeli, komşuları ile barış ve dostluğa dayalı ilişkiler geliştirmek için hemen harekete geçmeli ve içerde de OHAL rejimine derhal son vermelidir.”