Sevgili yazarım. Ben bir CHP seçmeniyim, ben de köşeni kiralamak istiyorum ama yazacaklarımı basabilir misin emin değilim. Bugünlerde kimse CHP seçmeninin ne dediğini duymak istemiyor. Bize “emirlere uyması” beklenen, edilgen, fikri olmayan bir güruh gibi bakıyorlar. Türkiye’nin yüzde 25’inden, çocuklarıyla beraber 21 milyon kişiden bahsediyorum. Ne yazık ki bu aralar, CHP yönetiminin genelinin kulakları bizim sesimize tıkalı. Bir parti araştırma yapmayı bırakmışsa, halkın sesini dinlemeyi de bırakmış demektir. Biz ne söylüyoruz? En doğru Cumhurbaşkanı adayının halka sorularak tespit edilmesi gerektiğini, risk alamayacağımızı, geri dönüşü olmayan bir beş yılı bir deney uğruna feda edemeyeceğimizi söylüyoruz.

Bir anda tüm araştırma şirketleri itibarsızlaştırıldı. Diyelim ki bazı araştırmacılar sahtekar, bu “araştırma bilimi”ni itibarsız yapar mı? Sahte bir doktor çıksa, tıp bilimine itibarsız mı diyeceğiz? Araştırma yapmadan, halkın ve seçmenin ne istediğini öğrenmeden, ezberden, defacto kararlar verilebilir mi? Sürekli “Adaya Altılı Masa karar verecek” diyorlar ya, kendimden geçiyorum bu cümleyi duydukça. O Altılı Masa’da oturanların en son halk oylaması dört yıl önceydi. O sırada masadaki iki parti dünyada yoktu. İyi Parti bile yeni kurulmuştu. Araştırmalar yalansa bu liderlerin bir temsil gücü olduğunu ve dört yıl önce bir kısmına oy vermiş olanların, şu anda da her karara koşulsuz razı olacağını nereden biliyoruz?

***

MYK üyeleri adayın araştırmayla seçilmesi gerektiğini bilmiyorlar mı? Biliyorlar ama susuyorlar. Sen 12 yıldır değişmeyen bir MYK gördün mü? 2019 seçim başarısında emeği olan kıymetli birkaç MYK üyesini geçtim, diğerleri, hiçbir yararı olmayan, hatta zararı olan bir grup derebeyi, yerel seçim başarısından sonra değiştirileceklerine daha da güçlendiler. Nasıl? E bir sürü yeni belediye var değil mi? Açarsın bir telefon uçaktan karşılanırsın, nereye gitsen alkış, eşine dostuna hemşerine iş kapısı, büfe yeri vs... Sence bu insanlar çıkıp, bir kelime ederler mi? Bu bir kumarsa, onların kaybedeceği hiçbir şey yok. Seçim kazanılmazsa son on seçimde olduğu gibi yine o MYK’da duracaklar, kazanılırsa da bakan olacaklar. Tek korkuları ne olabilir? Kılıçdaroğlu dışında bir aday gösterilmesi ve o kişinin seçimi kazanırsa hepsinin kafasını uçuracak olması.

Belediye başkanları konuşabilir mi? Seçimden on ay sonra yerel seçim var. Kendisini aday gösterecek veya göstermeyecek bir kişinin aleyhine kimse tek laf edebilir mi?

Sayın Kılıçdaroğlu aday gibi dolaşıyor. Aday olursa seçimi kazanması için canla başla çalışırım. Bir CHP seçmeni olarak ona birçok konuda teşekkür borçluyum. Ama bu CHP’ye lider seçme seçimi değil, yüzde 51 alma seçimi. Ya Kılıçdaroğlu bu ülkenin yüzde 51’i için en doğru aday değilse? Ya o aday gösterildiğinde seçim kazanılamazsa? O zaman kimi suçlayacağız? Altılı Masayı mı? Siz seçimden sonra bir altılının veya bir masanın kalacağını umuyor musunuz?

***

Görülmemiş bir açmaz içindeyiz. Bile bile susuyorsunuz, çünkü konuşanı anında linç ediyorlar. Kimi işine gelmediği için susuyor, kimi konuşsa da dinleyen yok. Çevremde Kılıçdaroğlu’na saygılı birçok insan Kılıçdaroğlu aday gösterilirse seçimin kaybedileceğinden endişe ediyor. Kızım ilk kez oy kullanacak ve şöyle dedi: “Anne, Türkiye’nin yaş ortalaması 33, Atatürk cumhuriyeti kurduğunda 42 yaşındaydı ve ben şimdi birbirlerinden ölesiye nefret eden öfkeli ihtiyarlardan birini mi seçmek zorundayım?” Sadece CHP seçmeni de değil önemli olan; geçmişte AKP’ye oy vermiş ama bugün doğru aday görse karar değiştirebilecek milyonlarca kişi var ve bu insanlar on dört yıldır Kılıçdaroğlu’nu küçümseyen amansız bir beyin yıkama sürecinden geçmişler. Acı ama gerçek. İnternette Amerikan yatırım şirketlerinin araştırmaları dolaşıyor, “Böyle giderse yüzde 77,5 olasılıkla Erdoğan kazanacak” diyorlar. Kaygılanmayalım mı bunlardan?

Belediye başkanı aday olamaz sözünün ne anlamı var örneğin? Niye bu söz sorgulanamaz bir aksiyom gibi kabul edildi? Murat Karayalçın belediye başkanıydı, bu onu kötü bir siyasetçi mi yaptı? Erdoğan da belediye başkanı değil miydi? Artık erken seçim durumu da kalmadı. Zaten Ekrem Bey’e açılan dava da göstermiyor mu, Türkiye’yi alamazsan İstanbul’u sana bırakmazlar, Türkiye’yi alırsan İstanbul’u rekor oyla alırsın. Bu Ankara, Mersin, Adana, Antalya, hatta İzmir için bile geçerli. AKP’li veya CHP’li kime sorsam İmamoğlu veya Yavaş olursa seçim alınır diyor. Belki bana hep bunlar denk geliyor, belki benim duyduğum her şey yanıltıcı. Araştırma olmadan gerçeği nasıl öğrenebiliriz?

***

Anıtkabir’in merdivenlerini tırmanırken bir söz okursun: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Merdivenden çıkarken bu sözü okumak önemli, inerken zaten arkana bakmadan inersin... Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, milletin ne düşündüğünü, nasıl bir aday hayal ettiğini millete sormak gerekmez mi? Yerel seçimde böyle yapılmadı mı? Adaylar bu yöntem sayesinde bulunmadı mı? Doğru araştırma, doğru aday, seçim galibiyetini getirmedi mi? Egemenlik kayıtsız şartsız nasıl Altılı Masa’nın olabilir? Halkın talebini öğrenmenin yolu araştırma yapmak değil mi?

Hayatım boyunca CHP seçmeni oldum; aydın, demokrat, laik nesiller yetişsin diye gece gündüz çalıştım. Ama hiçbir zaman CHP üyesi veya yöneticisi olmadım. Biz sokaktaki neferleriz, borcumuz yok, kişisel beklentimiz yok. Bütün gazeteler, bütün araştırma şirketleri, bütün belediye başkanları ve parti yöneticileri çıkarları gereği susabilir ama biz susmayız. Eskilerin söylediği gibi: “Temenni ve tecahülü teamül sayma lüksümüz kalmadı.” Benim itirazım Kılıçdaroğlu’na değil, halka ne düşündüğünü sormamaya. Araştırma görmek istiyorum, gerçek ve güvenilir araştırma. Orada kim en üstte çıkıyorsa aday da o olsun. Kemal Bey çıkıyorsa, Kemal Bey olsun. Buna halk karar versin, masa değil.

Ok hala yayda. Genel Başkan’ımızın halkın sesine kulak vereceğini umut ediyorum. Hizip değilim ve emin olun yalnız hiç değilim; ülkemizin geleceği için kaygılı vatandaşlardan biriyim. Umarım bu sözleri dikkate alırsınız.