Uzun süren bayram tatili bitti...

İnsanlarımız, acısıyla tatlısıyla bir bayramlar silsilesini daha geçirdi... Aileler, akrabalar, dostlar ve komşular bir araya geldiler, konuştular, görüştüler... Biraz özlemlerinden, biraz memleket meselelerinden, çokça da yaşamlarından bahsettiler!..

•••

Bayramlaşma vesilesiyle gezdiğim ilçe ve köylerde ki sohbetlerimizde yurttaşların; “giderek altında ezildikleri ekonomik sorunlarını” dile getirmekten başka konuları olmadı!.. Özellikle çiftçiler çok sıkıntılı. Ürettikleri meyve ve sebze para etmiyor. Esnaf “bayramın geldiğini anlamadık bile” diyor... Emekçi “çocuklarına bayram hediyesi alamadığı için duyduğu üzüntüyü” anlatıyor… Memur “her an işlerine son verilme korkusuyla bayramı geçirdiğini” söylüyor... Kurban Bayramı’nda birleşerek kurban kesenlerin amaçlarının, bayramın anlamına uygun “fakirlere yardımdan” daha çok, kendi ailelerinin en azından birkaç aylık et ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu dile getiriyor...

Kısaca sohbet ettiğim hiç kimse “bayram sevincini yaşıyorum” demedi!..

•••

Yurttaşlarımızın temel derdi her gün gelen “şehit” haberleri!.. Çok üzüldüklerini söylüyorlar, ancak terörün sorumlusunun “iktidar” olduğunu ilave etmekten geri durmuyorlar!.. Ülkede bazı şeylerin değiştiğini biliyorlar, ancak değişimin kendi “hayırlarına” olmadığının farkındalar!.. Özetle görülen o ki; 10 günlük tatil, azınlığın mutlu olduğu, çoğunluğun daha büyük sıkıntılarla baş başa kaldığı günler geçidine dönüşmüş…

•••

Aslında gerçekleri “gören göz kılavuz istemez!” Yoksulluk ve açlık o kadar vahşi hale geldi ki, saklasan da fayda etmez!.. Bir tek Saray ve yandaşları milletin haline bakmadıkları için hakikati göremez… Ve maalesef tüm yetkiler şu an onların elinde!..
Ancak bilinmeli ki; onları durduracak tek güç de yurttaşın kendisinde!..

•••

Önümüzdeki hafta başı ülkede okullar açılıyor… Öğrenci aileleri bayramın hemen sonrasında yeni bir masrafla daha karşı kaşıya kalacak!.. Görüştüğüm çok kişi yapacağı masrafın derdinde değildi!.. Bana “İki önemli korkuyu yaşadıklarından” bahsettiler...

Birincisi; AKP eğitim müfredatını değiştiriyor!.. “Tamamen bilimden uzak dine dayalı bir sistem kuruyor” dediler!… Haklılar; hani “dindar ve kindar gençlik” yetiştireceğim diyordu ya, şimdi bu karanlık hedefi gerçekleştirmek için adımlar atıyor…

Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleri yok sayılıyor. Ulusal günler, değerler, kurucu unsurlar, bilimsel konular artık gençlerin bilgisine sunulmayacak!!.. Bunların yerine İslam, evliyalar, enbiyalar anlatılacak... İslam’a göre evliliğin nasıl olacağı, nişanın anlamı, kız erkek birlikteliğinin sakıncası gibi çağa uymayan, laik demokratik rejime yakışmayan, doğrudan bu gün modern dünyada oluşan yaşam biçimine tasallut eden konular işlenecek!.. Veliler bu durumdan müthiş tedirginler!.. Bu eğitim sistemiyle “Hem değerlerimiz yok sayılacak, hem de kadim kültürümüz değişecek!..”

“Kendimize, geleneklerimize yani yaşam kültürümüze göre değil, onların istediği gibi yaşayan toplum olacağız!..”

•••

İkincisi ise; gençler arasında hızla yayılan uyuşturucu bağımlılığı!.. Veliler, iktidarın bu konuda gerekli önlemleri içtenlikle almadığını iddia ediyorlar!.. Haklılar; yapılan işlerin tamamen göstermelik olduğu, okul önlerinin ,öğrencilerin bulunduğu alanların uyuşturucu mafyasının hüküm sürdüğü yerler haline dönüştüğü, yetkililere duyurulduğunda köklü çözüm üretmedikleri biliniyor!.. Çocukların fahiş kazanç adına bir avuç mafyaya teslim edilmesini, yöneticilerin aciz kalmalarını kabullenemiyorlar; hatta rant adına bunlara göz yumulabileceği ihtimalini bile dile getiriyorlar. Buna dehşetle karşı çıkmalıyız!..

•••

Uyuşturucu çağın en büyük belası!… Susurluk olayını çözmek için verdiğim uğraş sırasında bu konunun üzerinde çok durmuştum!.. Gelen tehlikeyi siyasal yönetimlere anlatmaya çalışmıştım. Türkiye, Susurluk Çeteleri öncesi, uyuşturucu yol güzergâhında bir ülkeydi. Yasalarımızda “uyuşturucu satanlara ve kullananlara büyük müeyyideler vardı.” Giderek bu suçların cezası hafifletildi!.. Hatta zehre göz yumulur hale gelindi… Böylece Türkiye, uyuşturucu güzergâhında yer almaktan çıktı. İmalathaneler kuruldu. Olağanüstü hal bölgesinde ki terör de bahane edilerek hammadde kaçırılması kolaylaştırıldı. Sonrasında Avrupa’ya mal satan en büyük uyuşturucu imalatçısı haline geldi…

•••

Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz; polisimizi överken bir tehlikeli gerçeği dile getirmişti. Demişti ki; “Dünyada yakalanan uyuşturucunun yüzde 36’sını, Avrupa’da yakalananın yüzde 64’ünü polisimiz yakalamaktadır!..” Bu oranlar Türkiye’nin içine düştüğü felaketi açıkça göstermekteydi!

•••

Uyuşturucu imal eden ülkeler önce kendi insanlarını bağımlı hale getirirler!.. Nitekim böyle oldu!.. Uyuşturucu kullanım yaşı çocuklar seviyesine düştü. Emniyet Genel Müdürlüğü 2011 verilerine göre yaşam boyu uyuşturucu kullanım oranının en yaygın olan aralığının 15 ila 24 yaş olduğunu açıklamıştı!..

•••

Dahası Sağlık Bakanlığı, 2009-2014 arasında 1 milyon 182 bin 505 kişinin madde bağımlılığı tedavisi gördüğünü, en çok vakanın İstanbul’da ve hastaların çoğu 20-29 yaş grubunda ve de erkek olduğunu belirtmişti…

Yine Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2007-2013 yılları arasında doğrudan madde bağlantılı ölüm sayısının bin 61’e ulaştığını da bildirmişti.

•••

Bakanlık; alkol ve uyuşturucu tedavisi için AMETEM’e 2007 yılında 38 bin kişi başvurmuşken 2013’de bu sayının 258 bine çıktığını raporlamış böylece madde bağımlık oranın yüzde 657 artış gösterdiğini duyurmuştu...

•••

20.06.2017 tarihli BirGün gazetesinde çıkan haber ise çok vahimdi!..

“...BM Uyuşturucu ve Suç İle Mücadele Dairesi’nin verilerine göre, sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktadır!”

•••

Bu kötü günleri yaşayacağımızı tam 20 yıl önce düşünmüşüz!..

11 Nisan 1997 yılında Susurluk Raporu’na karşı bildirdiğim görüşlerimin içinde uyuşturucuyla ilgili bakın ne yazmışım.

“…. Bu bölgedeki istikrarsızlık, ülkede oluşan kara paranın varlık nedeni olan uyuşturucu kaçakçılığı, silah ticareti, gasp, fidye, adam kaçırma gibi eylemlerin kolayca gerçekleştirilmesine neden olmaktadır.

Afganistan ve Pakistan’dan gelen uyuşturucu hammaddesinin kolayca geniş ve mamul hale getirilmesinde bu bölgedeki otorite boşluğunun büyük katkısı vardır. Bölgenin birçok yerinde uyuşturucu imalathaneleri bulunmaktadır. Uyuşturucunun, bazı güvenlik güçleri mensuplarının denetiminde, hatta yer yer PKK militanları ile birlikte sevkiyatının sağlandığı iddiaları vardır ve bu iddialar ciddidir. Bu bölgede bu güne kadar tek bir uyuşturucu imalathanesi yakalanmamıştır. Ancak bizim baskılarımızla göstermelik bir, iki baskın yapılmıştır.

Yöreden gelen bazı güvenlik mensuplarının servetlerindeki artış dikkat çekicidir. Bazı aşiretlerin de aynı doğrultuda faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Uyuşturucu olgusu sonucu Türkiye coğrafyası üzerinde yaklaşık 50 milyar dolarlık bir kara para dolaşmaktadır. Bu para ve oluşum süreci, ülkemizin, özellikle yörenin, sosyal, siyasal ve ekonomik dengelerini bozmaktadır…”

•••

Yaşam biçimine müdahale edildikçe insanlar durdurulamaz tepkiler gösterecektir!..

Eğitim bozuldukça, çağın dışına çıktıkça, gençler başka arayışlara girecektir!.

Ekonomi çöktükçe de yurttaşların sıkıntıları toplumsal bunalıma dönüşecektir!..

Bir de demokrasi, hak, özgürlük, adalet, eşitlik ve adil paylaşımdan da uzaklaşılırsa, o toplum ya kendini uyuşturur ya da birbirini boğazlar!..

Aman dikkat!.