Eğitim bahane, ticaret şahane
Sayısız vergiden muaf tutulan ve teşvik verilen vakıf üniversiteleri ‘kâr amacı gütmeyen kuruluşlar’ olarak geçse de yaşananlar tam tersini gösteriyor. Fiyatlara astronomik zamlar yapılırken işten çıkarmalar da sürüyor.
Deniz Güngör
denizgungor@birgun.netVakıf üniversiteleri son günlerde işten atmalar ve astronomik zamlarla gündemden düşmüyor. AKP iktidarının sık sık teşvik verdiği vakıf üniversiteleri, işten çıkarmalarla birlikte eğitim kalitesini azaltırken astronomik zamlarla ticarethane mantığıyla işletiliyor. İktidarın teşvikleriyle birlikte her geçen yıl artan vakıf üniversitelerin sayısının 4’ü meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 79. Yükseköğretim Kurumu’nun (YÖK) verilerine göre bu sayı, 2017-2018’de 65’ti.
Anayasa’nın 130. Maddesi’nde vakıf üniversiteleri “kâr amacı gütmeyen, kamu tüzel kişiliğine sahip, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetleri yapan kurumlar” olarak geçse de tablo, tam tersini gösterecek nitelikte. Sayısız vergiden muaf tutulan vakıf üniversiteleri, ülkede giderek derinleşen ekonomik krizin gölgesinde eğitim ücretlerine enflasyon oranının üzerinde de zam yapıyor. Bu yıl itibariyle eğitim ücretine Fenerbahçe Üniversitesi yüzde 228, Biruni Üniversitesi yüzde 100’ün üzerinde, İstanbul Kültür Üniversitesi yüzde 80 ila yüzde 150, Başkent Üniversitesi ise yaz okulu ücretlerine yüzde 138 oranında zam yaptı. Buna karşın öğrencilerden kazandıkları parayı ise eğitime değil, reklama harcıyorlar.
VERGİLERDEN MUAFLAR
Vakıf üniversiteleri, sayısız vergiden muaf. Vakıflar Kurumlar Vergisi Kanunu ile 1 No’lu Seri Kurumlar Vergisi Genel Tebliğine göre Kurumlar Vergisi dışında bırakılıyor. Aynı zamanda Gelir vergisi Kanunu açısından ise vakıf üniversiteleri gerçek kişi olmadıklarından dolayı gelir vergisinden de muaf durumda.
Ancak söz konusu üniversitelerin ayrıcalıklı tutulduğu tek vergi bunlarla da sınırlı değil. Aynı zamanda damga vergisi, emlak vergisi, veraset ve intikal vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ile Belediye Gelirleri Kanunu ile belediyelere ödenen vergilerden de muaflar.
REKLAMA PARA AKIYOR
YÖK’ün son olarak 2021’de açıkladığı Vakıf Yükseköğretim Kurumları raporu, vakıf üniversitelerinin, eğitimin niteliğinden ziyade reklam harcamalarını öncelediğini ortaya koydu. Buna göre, söz konusu üniversitelerin 2019-2020 eğitim öğretim yılında reklam ve tanıtıma 124 milyon 590 bin 539 TL harcanırken bu kütüphane harcamalarının ortalamasının 2 katı oldu. Aynı zamanda rapora göre, vakıf üniversiteleri kütüphane giderleri için yalnızca 100 milyon 619 bin 376 TL harcadı.
Raporda yer alan veriler bazı üniversitelerin en çok harcamayı reklam ve tanıtım alanında yaptığını da ortaya koydu. Buna göre reklam alanında en çok harcamayı yapan vakıf üniversiteleri sırasıyla, Maltepe Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, İstanbul Okan Üniversitesi, Atılım Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Biruni Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Kapadokya Üniversitesi, Esenyurt Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi, Haliç Üniversitesi ve Ankara Medipol Üniversitesi oldu.
Ankara Medipol Üniversitesi’nin 2019-2020 eğitim öğretim yılında 1 milyon 67 bin 219 TL reklam gideri olurken ne kütüphane ne de iç kaynaklı Ar-Ge harcaması yaptı.
SINIFTA KALDILAR
Üniversite Araştırma Laboratuvarı’nın (ÜNİAR) Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması’na göre, YÖK’ün yönetim ve işleyişinden memnuniyet puanı, 2023 yılında 100 üzerinden 54’e kadar geriledi. YÖK ile üniversiteler de öğrencilerin gözünde sınıfta kaldı. 73 vakıf üniversitesinden 33’ünün ortalama notu da FF olarak kayıtlarda yerini aldı. Toplam 126 devlet üniversitesinden 53’ünün öğrencilerden aldığı memnuniyet puan ortalaması ise FF oldu.
DENETİMSİZLİĞİN İTİRAFI
Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Meclisi (VÜDAM) üyesi ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası temsilcisi Emir Aydoğan, YÖK’ün Vakıf Yükseköğretim Kurumları raporunun 3 yıldır yayımlanmamasının üniversiteleri denetlemediğini ortaya koyduğunu söyledi. Aydoğan, “Raporla üniversitelerin kâr amacı gütmemesi şartının pratikte işlemediğini görüyoruz. Kanuna uymalarını sağlamakla, kanuna uymalarını sağlayamadıklarını itiraf etmek gibi seçenekleri vardı ve raporu yayımlamamakla ikinci seçeneği tercih ettiler” dedi.
Aydoğan, “İşten çıkarmalar yapılırken öne sürülen gerekçeler ‘sözleşmenin bittiği’ iddiası ki bu iş kanunu açısından geçerli bir sebep değil. Kâğıt üstünde sözleşme imzalanmış olsa da süreli çalışmıyoruz ki dava yolu tercih edildiğinde ya yürütmeyi durdurma ya da işe iade sağlanıyor. Aynı zamanda bu üniversiteler ‘bölüm kapatma’ kararını da öne sürüyor. Kâr etme dürtüsü ile plansız bir şekilde bölüm açılmasının sonucunda alınan öğretim görevlileri bir iki sene sonra bu gerekçe ile işten çıkarıyorlar. Ne yazık ki bu konuda verilen emsal Danıştay kararları bizden yana değil. Ancak devlet üniversitelerinde bir bölüm kapandığında buradaki meslektaşlarımıza başka görevlendirmeler yapılıyor” ifadelerini kullandı.
Aydoğan son olarak şunları söyledi: “Ayrıca akademisyenler angarya işleri yapmaya mecbur bırakılıyor ve kendi çalışmalarına vakit ayıramıyorlar. Özellikle tanıtım günlerinde görevlendirmeler yapılıyor ki bu iş tanımının dışında. Eğer bir fakültede 5 öğretim görevlisi derslerin sayısına da yetiyorsa fazla iş yüküne karşı 6’ıncı kişi işe alınmaz. Ancak bununla beraber öğrenciler birden fazla seçmeli derslerden de yararlanamıyor ve fakülte sekteri olan araştırma görevlileri ise aynı anda birden fazla fakülte ile ilgileniyor.”
YÖK GÖRMEZDEN GELİYOR
Üniversitelerde 2023-2024 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte vakıf üniversitelerinde öğretim görevlisine yönelik kıyım sürüyor. Bunun son örneği ise Konya ve Tarım Üniversitesi’nde yaşandı. İddiaya göre üniversitede yaklaşık 20 öğretim görevlisi ‘bölüm kapatılma’ gerekçesiyle işten çıkarıldı. Üniversitenin yönetiminin değişmesiyle birlikte maddi gerekçelerin öne sürülerek ‘bölüm kapatılma’ kararıyla işten çıkarıldığını ifade eden bir öğretim görevlisi, “Bizler sadece kapatılan bölümlere değil, başka bölümlere de ders veriyorduk. Aynı zamanda içerideki öğrencileri mezun etmeden böyle bir karar alındı ve öğrenciler şu an 2 öğretim görevlisi ile eğitimlerine devam edecekler” dedi.
Öğretim görevlisi şöyle konuştu: “Ne tazminatlarımız ne de içeride kalan izin günlerimizin ücretleri verildi ve bunun için dava açtık. YÖK’ün vakıf üniversitelerine gözünü kapatması ve bu sorunlar görmezden geliniyor.”
∗∗∗
EŞİT İŞE EŞİTSİZ ÜCRET
Yükseköğretimdeki ücret eşitliği kararına karşın vakıf üniversitelerinde görev yapan öğretim görevlilerine yönelik düşük maaş dayatması sürüyor. YÖK her ne kadar mart ayında imza attığı yeni kararla vakıf üniversitelerinin akademisyenlere, devlet üniversitelerinde ödenen net ücretten daha az ödeme yapamayacaklarını belirtse de “net ücret” ibaresinin yer almaması belirsizlik yarattı. Daha önceki kararda yer alan ve tartışmalara yol açan “devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal ücretin net veya brüt miktarından birisini esas alabilecekleri” kararı iptal edilirken yeni kararda “net ücret üzerinden eşitlenir” ibaresi yer almadı. Vakıf üniversitelerince düşük ücret verilmesi durumunda ise kurumlar hem adli bakımdan hem de YÖK nezdinde yaptırım uygulanacağı öğrenilirken kararda “net ücret” ibaresinin yer almamasına yönelik öğretim görevlilerinin tepkileri sürüyor. Aynı zamanda 2023-2024 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte vakıf üniversitelerindeki öğretim görevlilerine yönelik kıyım ise derinleşmeye devam ediyor. Öğretmen Sendikası İstanbul İl Temsilcisi ve öğretim görevlisi Tahsin Mert Saygın’a göre son birkaç ayda 100’den fazla öğretim görevlisinin işine son verildi.