2019‐2020 eğitim öğretim dönemi 16 Mart'ta bitti. Her şey buna göre planlanmalı. Üç hafta olarak belirlenen tatil süresinde salgın kontrol edilebilse bile okullar riskli alanlar olmaya devam edecek. Okulların Eylül'de açılabileceğinden de emin olamayız. New York valisi, iyimser bir tahminde bulunarak eyalette okulların Eylül'de açılabileceğini şimdiden duyurdu. Oradan gelen kötü haberlere kanıp da Amerikalılardan daha iyi durumda olduğumuz sanılmasın. Onlar birşeylerin kötü gittiğini biliyor; biz ne olup bittiğini, salgının nerede başladığını ne aşamada olduğunu bilmiyoruz.

Bütün dünya, ekonomik krizden söz ediyor. İktidarlar, salgının krize sürükleyeceği sermaye sahiplerini kurtarma telaşı içinde eğitim krizini göremiyor. Yirmi yıldır kendi yarattığı krizi aşamayan Türkiye, salgın hastalığın sebep olduğu eğitim krizini diğer ülkelerden daha ağır yaşayacak.

Okulların tatil edilmesi, televizyon ekranından ders anlatmak; eğitim bakanının "Her türlü olasılığa karşı matriksimiz hazır" gibi müneccimce konuşması kriz yönetimi değil. İnsanlar olasılıkları ve simülasyonunuz nedir bilmek istiyor. Mesela Erdoğan'ın sınavlar ertelenebilir açıklaması dönemin kapandığı anlamına geliyorsa ebeveyn bunu bilmeli. Bilmeli çünkü çocuklar oturup akşama kadar televizyonda sizi izlemeyecek. Henüz bir hafta içinde eve kapanan yetişkinler sıkıntıdan patlamak üzereyken çocukları zaptetmek o kadar kolay değil. Aile önünü görüp ona göre hareket etmek istiyor.

Corona virüsünü bu iktidar salmadı ortalığa, virüsün neden olduğu eğitim krizin sorumlusu da Eğitim Bakanı Ziya Selçuk değil. Böyle bir durumda kim ne yapıyorsa o da onu yapıyor. Uzaktan eğitim de bunlardan biri. Yüz yıldır uygulanan uzaktan eğitimin mucidiymiş gibi kendini pazarlaması yakışık almıyor. "Hazırız, planladık, sorun yok, bize güvenin..." Bunlar propoganda, neden bahsediliyor anlamıyoruz.

Ziya Selçuk'un dünkü açıklamasını baştan sona dinledim: Bir saatte şu kadar televizyon kanalını yayına hazırladık gibi birseyler söyledi. Herşey hazırmış! Bakan hazırlanadururken İran ve Suriye (iki hafta oldu) uzaktan eğitime başladı. Türkiye'de ise çok sayıda öğretmen sınıfıyla Whatsapp üzerinden derse başladı. O hala hazırlanıyor!

Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, eğitimi djital ortama kaydırmayı, yaşadığımız olağanüstü durum için düşünmedikklerini, değişime ayak uydurmak için önceden planladıklarını söylüyor. Öyle bir anlatıyor ki insanın bu imkanlar varken okula ne gerek var diyesi geliyor. Açıkça krizi fırsata çevirmeye çalışıyor. Türkiye, iki milyon lise ve ortaokul öğrencisini uzaktan eğitiyor! Selçuk, bu masrafsız, risksiz yöntemi yaygınlaştırmanın fikri zeminini hazırlıyor. Kimseye çaktırmadan geçici uzaktan eğitim uygulamasını kalıcılaştırmayı deneyecektir. Hem de yüzyüze eğitimden vazgeçmemiz söz konusu değil diyerek!

Çocuklar film izleyemeyecek

Bakan Ziya Selçuk, birkaç gündür çocuklara evde oynayabilecekleri oyun tarifleri veriyor. İki twitinden biri ebeveynlere yönelik. Onlara, havalandırmak için çocuklarını hangi balkona çıkarmaları gerektiğini işaret ediyor.

Çocuklara boş zamanlarında kitap okumayı öneren (kitap okumak boş zaman işiymiş gibi), kitap listesi hazırlayanlar var. Fakat kimse çocuklara izleyebilecekleri bir film adı vermiyor, veremiyor. Niye? Çünkü çocuklar ve gençler ders çalışır, okur ve yazar! Çünkü onların dünyasına hitap edecek bir film yok.

Belli yaş grubundaki çocukların izleyebileceği, çoğu edebiyat uyarlaması filmleri Avrupa sinaması çekiyor. Keyifle izlenmesinin yanında çocuklara karşılaştıkları güçlüklerle başetme yollarını, herhangi bir saldırı, doğal olay vb. durumunda nasıl organize olmaları gerektiğini öğretiyor. Çocuklara arkadaşlık, yardımlaşma, farklılıgını ve farklı olanı kabullenme; doğa, tarih bilgisi vererek okulun açığını kapatıyor.

Sinema filmi ve tv dizilerinin hemen hemen tamamı yerli çekim. Türkiye dizi filim ihracatçısı bir ülke; herkese ve her kesime hitap eden (Yunanlıların bile alp izleyebileceği) film veya dizi çekiliyor bu ülkede. Fakat sinema ve tv endüstrisi, ülkenin çocuklarının ve gençlerinin izleyebileceği bir film çekmedi. Hadi diyelim ki film endüstrisi okuldan, kurstan, ev ödevinden zaman bulamayan çocukları müşteri olarak görmedi; trt, eğitim ve kültür bakanlıkları neden çocukları yok saydı. Şu kış günlerinde, hem de ev hapsinde "Anne With an E" kalitesinde her çocuğun erişip izleyebileceği bir dizi olsa fena mı olurdu...