Pazar günü meslek lisesi mezunu binlerce emekçi Kadıköy’de eylemdeydi. Çocuklukları çalınmıştı. Açlık, yoksulluk sınırı altında çalıştırılarak yaşamları çalınmıştı. Yaşamlarının kalanının çalınmaması için staj başlangıçlarının esas alınması, emeklilik hakları için mücadele ediyorlardı.

Eylemdeki en çarpıcı dövizlerden birisi çocuğu meslek lisesinde olan bir babanın elindeydi.

“Meslek lisesi öğrencisi olmak istemiyorum. Babamla aynı kaderi yaşamak istemiyorum.”

***

Eylemin başından sonuna kadar Cem Karaca’nın sesinden “İşçisin sen, işçi kal” parçası çaldı. Meslek lisesi mezunları, öğrencileri için babadan, anneden çocuğa devredilen bir “mirastı” işçilik, açlık, yoksulluk. Meslek lisesi öğrencisinin isyanı da kader denilen bu yaşama itirazdı.

Dünyada da, memleketimizde de mesleki eğitim, okul türleri meselesi sınıfsal mesele. Liselerin ayrıştırılmasının temeli de sınıfsal. Mesleki eğitim, okullaşma, sınav sistemi politikaları bu sınıfsal ayrıma dayandırılmış durumda.

Meslek liseleri ile ilgili bir söyleşide bir akademisyen arkadaşımız "meslek liselerinde yaşanılan sorunlara ilişkin öğrencilerin okul içi ortamlarda yaptığı her itiraz, onları çocuk yaşta işçiliğe mecbur bırakan bu sisteme bir isyandır" demişti.

***

“Aşağıya düşüş korkusu ve yukarıya çıkma umudu” başlığıyla 20162017 yılında Eskişehir’de meslek lisesi öğrencileri ile yapılan araştırmanın sonuçları mesleki eğitim meselesinin sınıfsal boyutunu net bir şekilde açıklıyor. Fen liselerindeki öğrencilerin %51’i, Anadolu liselerindeki öğrencilerin %42’si sosyoekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocuklarından oluşurken meslek lisesi öğrencileri için bu oran %8. Öğrencilerin babalarının %60,6’ sı işçi, annelerinin %80’i ise işsiz. Hane başı aylık gelir ortalaması ise açlık sınırında.

Mesleki eğitim politikalarına ilişkin hazırlanan her metinde, her yönetmelikte giriş cümlesi ‘piyasanın ihtiyacı, talebi için’ diye başlar. Aslolan çocukların üstün yararı, memleketin geleceği değil, sermayenin, patronların ihtiyacıdır çünkü.

Son 21 yılda meslek liselerinin, mesleki eğitim merkezlerinin ve öğrenci sayısının artırılması “Meslek lisesi memleket meselesi” denilerek temel hedeflerden biri haline getirildi. Gerçek olan mesele ise sermayenin ucuz iş gücü talebini karşılamaktı.

***

Okullaşma politikası, müfredat, sınav sistemi değişiklikleri atılan her adım sermaye istediği için yapıldı.

2002-2003 eğitim öğretim yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde yaklaşık 800 bin olan öğrenci sayısı 2021-2022’de 1 milyon 716 bine yükseldi. Mesleki eğitim merkezi adı altında okullarından kopartılarak ücretleri halkın kaynaklarından karşılanarak sermaye için bedava iş gücü haline getirilen öğrenci sayısı ise yoksulluktan kaynaklı yalnızca son 1 yıl içerisinde 159 binden 1 milyon 300 bine çıktı. Çırak adı altında asgari ücretin %30’unu, kalfa adı altında asgari ücretin yarısını alabilmek için yüz binlerce çocuk, okullarını terk etmek zorunda bırakıldı.

***

2013’te meslek liselerinde okul ortamında ve işletmelerde 239 “iş kazası” yaşanmışken 2019’da bu sayı 2 bin 385 oldu. Ayrıntılı veri olmadığı için çocukların hangi “kazalar” yaşadıkları sonuçlarına ilişkin hiçbir açıklama, veri yok.

Memleketin her yerini saran bu yoksulluk en çok çocukları vuruyor. Yıllardır kamusal eğitim mücadelesi veren herkesin, hepimizin yaratacağı, yazacağı hikaye çocukların tek umudu. Kamusal eğitim hakkı mücadelesi, eğitim desteği, ücretsiz okul yemeği mücadelesi çocukların geleceği için kocaman bir umut bugün için.