Eğitim profesyonelleştiği ölçüde bireyin insanlaşma gereksinimini ihmal eder. Eğitimin, bireyi ne ölçüde insanlaştırdığı testle ölçülmez; insanın toplumla kurduğu ilişkiye, kamusal alandaki davranışlarına bakılarak görülür.

Türkiye, yıllardan beri öğrencilerine Trafik Güvenliği, Sağlık Bilgisi, Medya Okuryazarlığı, Çevre Eğitimi gibi davranış dersleri verir. Buna rağmen halkımız trafik kurallarına uyamaz, iletişim araçlarını kullanamaz, basit sağlık önlemlerini alamaz, çevresini temiz tutamaz...

Eksikliği Adalet Bakanlığı tarafından da hissedilmiş ki önerisi Eğitim Bakanlığında kabul gördü ve bu öğretim yılında müfredata seçmeli Hukuk ve Adalet dersi eklendi! Hukukumuzu bilelim, adil olalım diye. Diğerleri gibi bu ders de davranışa dönüşmeyecek, çünkü müfredatlar öz disiplin sağlayacak ahlaki ruha sahip değil.
Her dersin, sonunda davranışa dönüşmesi beklenir: İster matematik ister fizik isterse spor olsun, derslerin kazandırdığı beceri ve davranışlar uygulamada ahlakın asgari ilkelerine uymayı gerektirir. Öyleyse eğitimi verilecek ilk ders laik ahlak olmalıdır. Ayrıca her bir dersin özel amaçlarının yanı sıra ahlaki amaçları belirlenmelidir. Öğrenci edindiği bilgiyi, kazandığı beceriyi ne için, kimin yararına kullanacağını baştan bilmelidir. Bilmeli ki bir yetişkin olduğunda bir zümrenin hakimi, savcısı, askeri, polisi, gazetecisi olmayıp toplumun vicdanı olsun. Kuşkusuz ahlak söz değil eylemdir. Onun için laik ahlakın eğitim müfredatına alınması yetmez; öğretmeniyle, yöneticisiyle her eğitim aktörü davranışıyla birer ahlak örneği olmak durumundadır.

Ahlak artık sokakta, iş yerinde, yolda, kentte, köyde kişinin kendi başına edinebileceği bir ilişkiler kuralı değil. Fakat okul, hem deneysel yöntemlerle hem aktarım yoluyla ahlakın ele alındığı, kurallarının oluşturduğu yer olarak hâlâ önemini korumaktadır.

Ahlak her zaman okulun ilk konusu oldu. Okul, sokağın başında, meydana çıkan yolun üstünde insana yol gösterdi. Ne yazık ki neoliberal islamcı işbirliği, okulun bu rolünü kamusal amaç gütmeyen bir kısmı sivil toplum örgütü görünümündeki cemaatlere, camilere, partilere, medyaya devrederek ahlaki ilkeleri disiplin olmaktan çıkardı.

Laik ahlak, toplumcudur; kişinin yaptığı işle başkalarının mutlu olmasını sağlar. Bireyin bu dünyadaki eylemlerini öteki dünyada elde edeceği ayrıcalıklara bağlayan din ahlakı ise bireycidir. Bu nedenle kişiden duygularını işine bulaştırmadan işini beklendiği gibi yapmasını isteyen profesyonelleşmeciler müfredatın ahlakını dinlerden alır. Bu bağlamda 2023 Vizyon Belgesi’nin dinselleşmeyle profesyonelleşmeyi birlikte düşünmesi bana şaşırtıcı gelmedi.

İslamcıların eğitimi getirdiği nokta ortada: Normal bir toplumda ahlaki disiplinin sağlayacağı düzen yasaklarla sağlanıyor. İnsanlar, eğitimini aldıkları konularda hayvanice dürtükleniyor: Yaşlılara yer vermeniz gerektiği konusunda dijital bir sesle uyarılıyor, fikrine katılmadığı insanlardan başlarını keserek kurtulmayı düşünen Erkan Tanlar çoğalıyorsa eğitimi laik ahlakla birlikte düşünmek zorunluluk haline gelmiş demektir.

Ekonomik krizleri, sistemin krize yol açan unsurlarını o da olmazsa sistemin kendisini değiştirerek aşabilirsiniz. Ancak ahlaki krizden ha deyince çıkamazsınız. Ahlak tasarrufla biriktirilmez, bir yerden satın alınmaz, borçlanma yoluyla temin edilmez. Bu durumda yapılacak iki şeyden biri, önce ahlakı bozan unsurları temizlemek; ikincisi eşzamanlı olarak felsefi temelleri olan laik ahlakı eğitimin meselesi yapmaktır.