Gelecek, iklim krizi ile tehlike altında. Psikolog Prof. Dr. Selçuk, iklim krizine karşı çocukların nasıl bilinçlendirileceğini anlattı: Ailede eğitimin önemli parçası doğayı sevmek. Eğitim hayat içinde karşılık bulmalı.

Eğitim doğayı sevmekle başlar

Buse İlkin Yerli

Bir yandan orman yangınları bir yandan sel… Ülke her gün yeni bir felakete uyanıyor. Can kayıpları, günlerdir süren orman yangınlarında yurttaşların feryatları hepimizi derinden etkiliyor. Dünyada da durum farklı değil. Çin ve Batı Avrupa’da şiddetli seller, Kuzey Amerika’da sıcak hava dalgaları, kuraklık ve Kuzey Kutbu’nda orman yangınları yaşandı. Yetişkinler bir yandan kaygı, üzüntü, endişe ve stres yaşarken gerçekleşen bu felaketlerden çocukları uzak tutmak mümkün olmuyor.

Dünyayı yok oluşa sürükleyen iklim krizini travma yaratmadan çocuklara nasıl anlatılır ve çocuklar nasıl bilinçlendirilir Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk anlattı.

İklim krizi sadece yetişkinlerin mi gündeminde? Çocuklara bunu nasıl anlatmalıyız?
İklim krizinin ne olduğu konusunda her yaştan insanın bilgilenmesi artık kaçınılmaz bir hal aldı. Onun için iklim krizini artık hepimiz gündemimize almalıyız. Hem yapılması gerekenler konusunda bireylere düşenler var; hem de devlet veya büyük şirketler bazında olması gereken değişimleri bilinçli ve değişim talep eden birey ve topluluklar başlatabilir. Okullarda müfredata alınması gereken bir ders, eğitimin parçası olmalı. Ama her konuda olduğu gibi öğrenmenin ilk temellerinin atıldığı yer ev. Çocuğun yaşına göre bir konunun nasıl anlatılacağı değişir. Bu konuda bir sohbete çocuğun iklim krizi ve küresel ısınmayla ilgili ne bildiğini öğrenerek başlamakta yarar var. Çocuğun bu konuda halihazırda bildikleri olabilir. Anne-babanın çocuğa iklim krizinin ne olduğunu anlatması için kendisinin konuyu çok iyi biliyor olması şart değil. Ebeveynin öğrenme sürecindeki rolü, kendisi konuyu biliyorsa bilgi verme ve açıklama, bilmiyorsa yönlendirme, birlikte sorgulama ve birlikte öğrenme... Hangi kaynaklara bakılacak, hangileri güvenilir ve hangilerinden uzak durmak lazım, bu da ebeveynin rol alması gereken konular. Mesela çocuğu dehşete düşürecek, dünyanın farklı yerlerinden büyük doğal afet videoları çıkabilir karşısına; bunları izlememekte yarar var. Özellikle küçük çocuklar ve kaygılı yapıya sahip çocuklar için bu tür videolar sakıncalı.

‘Ekofobi’ kavramı hayatımıza girmeye başladı. Bu kavramı açıklayabilir misiniz?
Ekofobi, yani ekolojik olarak kötüye gidiş korkusu konusu da üzerinde durmamız gereken yeni durumlardan biri aslında. Bu konu yetişkinler için de kaygı verici bir konu aslında. Bu konuda yetişkinler için de kaygı verici bir konu aslında. Böyle ciddi ve olumsuz durumlara dair bilgilere gözlerinizi ve kulaklarınızı kapatırsanız kaygınız azalır; bu kaygıyla baş etmede bir yol. Ama gerçeklere sırtımızı değil yüzümüzü dönmemiz gerekiyor. Bizim istemeyeceğimiz durum ‘ekofobi’ diye tanımladığımız, kişinin “Eyvah, mahvolduk, her şey bitti, yaşam bitti, ölüyoruz…” duygusuna kapıldığı aşırı kaygı durumu. Kaygı ve korku, sağlıklı düzeyde hissedildiğinde, bizi tehlikelerden koruyacak hareketleri yapmamızı sağlayan duygular. İklim değişikliği ve çevre konusunun psikolojik yönü de gündemimizde olmalı. Bu korku bizi paralize değil, motive etmeli. Caddede karşıdan karşıya geçerken sağımıza solumuza bakmamızı da aynı duygular motive eder.

egitim-dogayi-sevmekle-baslar-907691-1.
Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk - Gelişim ve Ebeveyn Psikoloğu


VERİLEN BİLGİ ÇOCUĞUN YAŞINA UYGUN OLMALI

Çocuklara iklim krizine karşı sorumluluk bilinci verilirken nelere dikkat edilmeli?

Bizim görevimiz kaygı yaratacak temel bilgilerden çocuğu sakınmak değil, bu bilgiyi çocuklara uygun bir dil ile vermek ve bununla nasıl baş edeceklerini çocuklara öğretmek. Çocuğa verilen bilgiler yaşına uygun olmalı ve gerçek hayatta da bir karşılığı olmalı. Kesinlikle teorik kalmamalı. Çocuğun ve aslında ailenin tabii doğa içerisinde zaman geçiriyor olması çok önemli. Doğada zaman geçirmek doğa ile temas etmek demektir, temas ettiğiniz şeyle bağ kurarsınız. Bağınız olanı korur gözetirsiniz. Aslında eğitimin önemli bir parçası doğayı sevmek ve doğaya saygı duymak, bu ailenin bir değeri ve yaşam biçimi olmalı. Eğitim dediğimiz şey okulla sınırlı değil, bilakis esas eğitim yaşamın içinde ve en çok da serbest zamanlarımızda yaptıklarımızın içinde. Bahar aylarında evi karıncalar bastığında annenin karıncaları öldürmemesiyle, eve giren bir böceği öldürmeden dışarı atmakla başlıyor doğa eğitimi. Yetişkinler olarak geri dönüşümü mümkün olan her şeyle, kağıttan pile kadar ne yaptığımız çocuğumuzun da öğrenmesine ve aynı sorumlu davranışı göstermesine büyük katkı sağlıyor.

***

Eğitim, hayatın içinde karşılık bulmalı

Ailelere tavsiyeleriniz nelerdir?
Her türlü eğitim hayatın içinde de karşılık bulmalı. Kurban rolünden çıkıp yaşadığı dünyadan sorumlu olan ve onun için aksiyon alan yurttaş rolüne geçmemiz gerekiyor. Bu uzun soluklu bir mücadele olacak. Onun için yapmamız gereken iki şey var: Birincisi, yeni duruma adapte olmak, yani uyum sağlamak. Hayatta kalmak için önce yeni durumu doğru algılamak ve gerekli baş etme davranışlarını geliştirmemiz gerekiyor. Aynı Covid-19 salgınında maske, fiziksel mesafe ve hijyen kuralını uygulayarak yaptığımız gibi. Ve sonra, bireysel ve kolektif olarak yapmamız gerekenlere, yapabileceklerimize odaklanıp her düzeyde çalışmak. Değiştirebildiklerimizi gördükçe kaygımız azalacak. Bunları sürdürmemiz önemli. Pasif bir iyimserlik değil, yapıcı bir umut içinde olmamız gerekiyor.