Politika Kurulları, “Cumhurbaşkanı programına uygunluk açısından, bakanlıklar ile kurum ve kuruluşların uygulamalarını izleyecek ve Cumhurbaşkanı’na rapor sunacak.”

Cumhurbaşkanı, AKP’nin de başkanı olduğuna göre, “Cumhurbaşkanı programı” AKP’nin programı demek oluyor. Bununla birlikte “... Bakanlıklar ile kurum ve kuruluşların uygulamalarını izleyecek” üyelerinin AKP’li olmasına bakarak, kurul üyelerine parti devletinin parti müfettişleri diyebiliriz.

Politika Kurulları’nın bir görevi de bağlı kurumların politikasını oluşturup, Cumhurbaşkanı’na ve bağlı kurumlara öneriler sunmak. Politika oluşturma, öneri geliştirme düşünceyle yapılabilen bir şey. Listeye baktım özgün fikri olan, kendine özgün düşünce geliştirme özgürlüğüne sahip isme rastlamadım. Bu nedenle kurulların, bakanlıklar dahil bağlı kurumların fikri ihtiyacını karşılayacağı iddia edilemez. İddiası bu olan, düşünceye en çok ihtiyaç duyan Eğitim Bakanlığının bağlı olduğu Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu’nun yapısına bakabilir:

Prof. Abdullah Atalar (mühendis-elektronik-), Prof. Ahmet Cevat Acar (işletme), Ahmet Gündoğdu (öğretmen -ilahiyat-), Kemal Şamlıoğlu (öğretmen -3 yıl-), Prof. Öktem Vardar (mühendis-makine-), Selçuk Pehlivanoğlu (inşaat -işadamı-), Prof. Tuncay Döğeroğlu (mühendis-inşaat-), Prof. Ümran İnan (mühendis -elektronik-)

Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, özel okul işletmecisi olarak Kurul üyeleri ile anlaşmakta zorluk çekmeyebilir (zaten ikisi TED’ten arkadaşı). Fakat Kurul’la ilişkisini eğitimci kimliği ile sürdürmeye kalkıştığında bu listeden eğitim ve öğretime dair kendisine yol gösterecek pedagojik bir düşünce çıkmayacağını garanti edebilirim.

İşi hakkında hiçbir fikri olmayanlar tarafından denetlenmesi Selçuk açısından hoş bir şey olmasa gerek. Elbette Selçuk’un onların düşüncesine ihtiyacı yok. Hatta kurulu, eğitimsel kavramlarla boğup kısa sürede etkisizleştirebilir. Ancak aralarında dilini anlayacak, derdini anlatacak eğitimden anlayan birinin bulunmaması temsil ettiği makama saygısızlıktır.

Bakan Ziya Selçuk, kurulun öğretmen unvanlı tek üyesi Ahmet Gündoğdu’nun kurucu başkanı olduğu Eğitim Bir Sen’in bu yılın başında toplanan başkanlar kurulu toplantısında “Eğitimin içine düştüğü durumun vebalinden kurtulamayacaksınız.” diyerek eğitime yaptıkları kötülüğü yüzlerine vurmuştu. Şimdi o devlet sendikanın eski başkanıyla birlikte çalışıp ona müsteşarlık yapacak. Ondan esin alarak veballerine ortak olacak. Ne hazin bir durum!