Eğitim Sen Başkanı Nejla Kurul, tarikatta çocuk istismarı skandalına ilişkin, “Eğitim sistemi dışında bırakılan kız çocukları neden takip edilmiyor? Bu çocuk okulda olmuş olsaydı şu veya bu şekilde yaşadığı durumu orada kamusal anlamda görevlendirilmiş öğretmenlerimizle okul yöneticileriyle paylaşmış olacaktı” dedi.

Eğitim Sen'den MEB'e tepki: Eğitim sisteminin dışında bırakılan kız çocukları neden takip edilmiyor?

Eğitim Sen, Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.'nin 6 yaşında ‘evlendirilip’ istismara maruz bırakılması skandalına ilişkin bugün genel merkezinde basın açıklaması düzenledi.

Üyeler adına açıklamayı Eğitim Sen Başkanı Nejla Kurul okudu. Kurul, MEB’e eğitim sistemi dışında bırakılan kız çocuklarının neden takip edilmediğini sorarak, “Bu çocuk okulda olmuş olsaydı şu veya bu şekilde yaşadığı durumu orada kamusal anlamda görevlendirilmiş öğretmenlerimizle okul yöneticileriyle paylaşmış olacaktı” dedi.

Kurul, siyasi iktidarın dinselleştirme politikaları ve uygulamaları ile okulların neredeyse tarikat ve cemaatlerin arka bahçesine dönüştürdüğünü kaydederek “Eğitim sisteminde, üstü örtülen, duyulmayan istismar ve tecavüz suçlarının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek güç değildir. Türkiye’de devletin denetlemediği, kapalı ve neredeyse ‘dokunulmaz’ yapılar olan dini tarikat ve cemaatler, güçlerini siyasi pazarlıklardan, bürokrasi içindeki destekçilerinden ve hukukun uygulanmamasından almaktadır” diye konuştu.

Kurul, MEB’in tarikat ve cemaatlerle imzaladığı protokolleri anımsatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Söz konusu skandal ile ilgili şu ana kadar ne siyasi iktidarın, ne de söz konusu vakıfla protokoller imzalayan MEB’in, tatmin edici bir açıklama yapmamış olması, meselenin özüne inmeden sorunu geçiştirmesi ve bir tutum belirtmemiş olması savımızı doğrular niteliktedir. Tarikat ve cemaatler istedi diye İstanbul Sözleşmesi’ni geri çekenler, Ensar Vakfı’ndaki tecavüzler ortaya çıktığında “bir defadan bir şey olmaz” diyenler, her istismar olayından sonra basını susturarak olayın üstünü kapatmaya, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalışanlar, büyük bir toplumsal öfkeye yol açan bu insanlık suçu karşısında da yine ve yeniden suskunluğa bürünmüştür.

Çocuğa yönelik istismar vakalarının Adalet Bakanlığı verilerinde artık paylaşılmaması, siyasi iktidarın sorunu çözmekten uzak tutumunu bizlere bir kez daha gösterirken, 2019 verileri bile durumun korkunç boyutuna dair fikir vermektedir.

MEB’e Soruyoruz: Eğitim Sistemi Dışında Bırakılan Kız Çocukları Neden Takip Edilmiyor? Eğitime erişen çocukların şiddete ve istismara maruz kalma durumunda ilgili mekanizmalara erişimi daha kolay olmaktadır. Ancak Türkiye’de milyonlarca kız çocuğu eğitimin dışında bırakılmıştır. Eğitime devam etmeyen kız çocukları şiddet, istismar riski altında yaşamlarını sürdürmekte, çocuk yaşta evliliğe maruz bırakılmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2021-2022 eğitim öğretim yılı okullaşma istatistiklerine göre ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin kız çocuğu eğitimin dışındadır. Açık öğretimde okuyan kız çocuğu sayısını ise 636 bin 270 olarak belirten istatistikler, toplamda 1,5 milyonu aşkın kız çocuğunun eğitim sisteminin dışında bırakıldığını göstermektedir.

Anayasa’nın 42. maddesinde “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmü belirtilmiştir. Devletin eğitim ve öğretim alanındaki yükümlülükleri ise MEB eliyle yaşama geçirilmektedir. Ancak 6 yaşında evlendirilen kız çocuğunun eğitime erişip erişemediği bilinmemektedir, zorunlu eğitimin ise dışında bırakıldığı düşünülmektedir. Bu durumda, Milli Eğitim Bakanlığı’na soruyoruz, eğer okula gidememişse MEB bunu neden takip etmemiştir?

Toplumu ve özellikle eğitim sistemini ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına uygun olarak dini kurallara göre yeniden düzenleyerek ‘dindar ve kindar’ bir nesil yaratmak isteyen AKP iktidarı; MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı ve dini tarikat ve cemaatler ile iş birliği içinde eğitimi dinselleştirmeye çalışmaktadır.

MEB’in görevi çocuk ve gençleri tarikat ve cemaatlerin eline bırakmak değil, insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.

6 yaşındaki çocukları evlendiren, istismarı meşrulaştıran gerici, ataerkil zihniyetinizi kabul etmiyoruz! Çocuklarımızı karanlığınıza teslim etmeyeceğiz. Laik, eşit ve demokratik bir eğitim, çocuklarımıza özgür bir dünya bırakma mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!”