"Eğitim sisteminin normalleşmesi, yani kendisi kadar başkalarının da iyiliğini isteyen, bilimin bilgisinden yararlanma becerisine sahip çağdaş yurttaşlar yetiştirebilmesi için din eğitiminin modern eğitimin içinden çıkarılması gerekiyor." demiştim önceki hafta. Bu ifadeyi, başlığı soru yapan "nasıl"ın yanıtı olarak da alabiliriz.

Soruya daha anlaşılır yanıt oluşturabilmek için önce sorunun özne kavramlarında mutabık kalmak gerekiyor. Her biri onlarca farklı şekilde ifade edilse de nihayetinde başlıktaki kavramlar şu anlama gelir:

Eğitim: Bilginin, düşüncenin, öğretinin ve eylemin doğrulanmış farklı biçim ve yollarını gösterme işi.

Sistem: Bilgi, düşünce, öğreti ve eylemin tutarlı birliğine dayanan yöntem.

Normalleşme: Uygun hale getirme.

Bizde tartışma bir denetleme ve değer ölçüsü olan "normal"den başlıyor. Bu da herkesin, her kesimin kavramları kendi normaline uydurmasına yol açıyor. Halbuki insan, kendi eyleminin hangi durumda normale denk geleceğini belirlerken önce kavramlarını tanımlar. Değerlendirmeyi de ona göre yapar. "Normal"in, ölçüsünü özne kavramın tanımı belirlediğine göre "normal" o kadar da göreceli bir kavram sayılmaz. İnsan, kendisiyle beraber her eserinde olması gerekeni belirlerken belirleyicisi olamadığı şeylerin durumunu, varlığını, eylemini normal kabul etmiş. Fakat bununla birlikte normalin normal olmadığını anladığında durumu yeniden tanımlamayı da bilmiş. Eğer yeni tanımlama geçerli bilgiye dayalı yeni norm (yeni normal) normaldir; değilse anormaldir. Herkesin bildiği bir örnek; Kopernik'e kadar dünyanın düz olduğu fikri normaldi. Çoğunluk son yüzyıla kadar bu konudaki fikrini değiştirmemiş olsa da dünyanın düz olduğunu düşünmek anormallikti, bugün ise delilik...

Eğitim ve sistem kavramlarının kimsenin tartışma konusu yapamayacağı yukarıdaki tanımlarına göre Türkiye eğitim sisteminin normal olduğu söylenebilir mi? Kuşkusuz hayır.

Türkiye'de eğitim sistemini dünyanın düz olduğuna inanan ya da ya da öyle bilinmesini normal karşılayan bir anlayış yönetiyor. İmam hatiplerde bile dünyanın düz olduğunu iddia eden, hatta düşünen yoktur denecektir. Doğrudur; fakat bilginin, düşüncenin, öğretinin ve eylemin doğrulanmış farklı biçim ve yollarını gösterme işi olan eğitime, öğretilmesinin ikinci yolu olmayan yanlışlanmış normların kaynaklık etmesi her halde normal görülemez. Bu köşede, yeri geldikçe din ile eğitimin birlikte düşünülemeyeceğini o nedenle anımsatma gereksinimi duyuyoruz.

Bu kısa açıklamayı "Bu imam hatip okulları ile okullardaki din görevlilerini ne yapacağız?" başlıklı yazıya "Normal olmayan sizsiniz" diyerek tepki veren vatandaş için yapmadım sadece. Sözün bir kısmı da normal bir eğitim sisteminde sadece sosyolojik bir olgu olarak ders konu olabilecak dinin, eğitimsel tüm kuralları belirliyor olmasını tartışmaktan kaçınarak anormalliği normalleştiren "seküler muhalefete" idi.