Uzun vadeli hedefi eğitimi endüstri 5.0’a hazırlamak olan Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, iki ay içinde önümüzdeki üç yılın yol haritasını çizecek.

Berbat durumdaki biri bile nezaket icabı “nasılsınız” sorusuna “iyiyim Allah’a şükür” yanıtını verir. Ziya Selçuk da eğitim bakanlığına atanması karşısında heyecanlananları karşılıksız bırakmamak için söylemediyse 5.0’a giden yola elinde orman baltasıyla çıkması gerekecek.

Çünkü endüstri 5.0, sadece üretimi değil, hayatımızın bir kısmını da yapay zekaya emanet etmek anlamına gelir. Ki mevcut zekamızı kullanmaya müsaade etmeyenlerin yapayına tahammül etmesi düşünülemez.

Yargılamanın yapay zeka tarafından yapıldığını düşünün bir kez: Altına imza atılmış uluslararası hukuki metinleri, bütün kanunları ve gerekçelerini saniyeler içinde tarayarak davalı ve davacı iddialarını aynı hızla değerlendirip tartışmasız sonuçlandıran yapay zeka mahkemelerini, adaleti kendi kanaati sayan hangi vicdansız ister? Mesela, yapay zeka ile çalışan bir robot yargıçla Enis Berberoğlu’nun içeride tutulması nasıl sağlanır!

Üç yıllık programı ortaya çıktığında yorumlayacağız, fakat hedefin sarsıntılı bir paradigma değişimine tekabül ettiğini şimdiden söyleyebiliriz. Endüstri 5.0; teşkilat, öğretmen ve eğitim içerikleri başta olmak üzere her şeyin bilim, bilgi ve zeka eksende buluşturulmasını zorunlu kılar. Eğitimi bilime, bilgiye, zekaya açacaksanız paydaşlarınız cemaatler ve Diyanet değil bilim merkezleri olmak durumundadır.

Bir an önyargısız düşünelim ve Ziya Selçuk’a bir şans verelim; peki, kendisini o makama getirenler bu şansı tanıyacaklar mı? Tanımayacaklar, çünkü bakan yardımcısı olarak atanan iki isme (İbrahim Er, Reha Denemeç) baktığımızda bakanın çok yönlü bir kuşatma altına alındığını görürüz. İki sadık partilinin bakan yardımcısı olarak görevlendirilme biçimi bile Selçuk’a çalışma ekibini tayin etme şansının verilmeyeceği anlamına gelir. Bu kişilerin bakanın tercihi olduğunu düşünmüyorum. İslamcıların, endüstri öncesi bilme biçimine dönüş için 16 yıldır ilmek ilmek ördüğü dine dayalı eğitimden bir adım geri atmayacağını anlamak için bakana değil Erdoğan’a bakmak gerek.

İktidar direnci, bakanın hayallerini, toplumun beklentisini suya düşürecek nedenlerden sadece biri. Türkiye henüz endüstri 3.0’ı (elektroniği) tamamlayıp endüstiri 4.0’a (bilişime) geçememiş bir ülke. Endüstrinin elektrik (endüstri 2.0) hatta mekanik (1.0) evresinde olduğumuzu gösteren araştırmalar mevcutken 5.0 oldukça uzak hedef gibi gözüküyor.

OECD’nin 16-65 yaş yetişkin nüfusunun yaşam becerilerini test eden Yeterlilikler Uluslararası Değerlendirme Programı (PIAAC) 2016 raporuna göre Türkiye, teknoloji üretiminde değil, kullanımında 40 ülkenin 40’ıncısı! Bu konudaki yeterlilik puanı 8; OECD ortalaması ise 31!

Peki, bu ülke ne yapıyor; hafızlık kursu açıyor? Kim açıyor Milli Eğitim Bakanlığı! Hâlâ birer gün arayla Mustafa Kömüş’ten MEB’in hafızlık kursu açtığını, Erk Acarer’den çocuklara Dünya’yı meleklerin döndürdüğünün öğretildiği haberlerini okuyorsak sadece eğitimde değil, her alanda paradigma değişimine ihtiyacımız var demektir. Bu da ancak siyaseti değiştirmekle mümkün olacak bir şey…