Erdoğan’ın danışmanları arasında uzmanlık alanı eğitim olan biri yok. Olsa da fikrine ihtiyaç duyacağını sanmam. Çünkü arkasında, eğitim konusunda kendisini yöneten, yönlendiren eğitimle iştigal eden yeterince vakıf var. Erdoğan’ın YGS/LYS ve TEOG sınavlarına müdahalesinin ardında eğitimi dinselleştirme rolü verilen vakıflar adına oğul Necmettin Bilal Erdoğan’ın yönlendirmesi olmalı. Eğitim, TÜRGEV, ENSAR, ÖNDER ve İlim Yayma Cemiyetinin 2012’de Bilal Erdoğan başkanlığında yaptığı kapalı toplantıda planlanan noktaya geldi. Bu zengin kadronun ve daha sonra aralarına katılan TÜGVA’nın, eğitim sistemini yönlendiren sınavları eski sistemin usulünce yapılmasına razı olacakları düşünülemezdi.

Bu ekip, eğitimin içeriğini belirliyor; mesela Eğitim Bakanlığının “değer temelli müfredat”ı ENSAR’ın fikri. Fakat ne hikmetse, eğitim bakanlığı ile yaptıkları protokollerle neyin nasıl yapılacağına karar veren dini vakıflar, sınavların yöntemi konusunda fikir beyan etmiyorlar. Sınavlar hemen hemen tüm kararları bir bir hayata geçen 18. ve 19. şurâların tavsiyeleri arasında da yok. Bu konu şurâların gündemine alınıp tartışılmadı. Hükümetin eğitimle ilgili kararlarının meşruiyet kaynağı olarak kullandığı Eğitim Bir Sen’in de gündeminde olmadı. Yani ne istediklerini bilmiyoruz, sadece Erdoğan’ın ret gerekçelerine bakarak neyi istemediklerini anlıyoruz.

Hangi okulun imam hatibe dönüştürüleceğini, hangi yurdun kız hangisinin erkek öğrenci kabul edeceğini, öğrencilerin hangi sınıfta ne kadar din dersi alacağını, imam hatibe devam etmesi istenen öğrenci sayısını bilmem kaç yıl sonra ne kadar olacağını planlayıp hayata geçiren bu ekibin sıra sınavlara gelince bir fikrinin olmaması düşünülemez. Elbette bu konuda da fikirleri var. Fakat sınav gibi sonucu çoğunluğu mutsuz eden pis bir işin müsebbibi görünmek istemiyorlar. Bu nedenle topu Eğitim Bakanlığına attılar.

Koca bir ülke oturmuş bir ailenin nasıl bir sınav istediğini anlamaya çalışıyor. Eğitim Bakanlığı ancak geçen hafta genel başkanına sunduğu tamamı merkezi olan dört seçeneğin red gerekçesinden anlayabildi ne istediklerini. Anlaşıldı ki ortak sınav istenmiyor. Onlar istemiyor diye her ilin kendi sınavını yapacağı bir yöntemden söz ediliyor. Ülkenin her bir noktasında ulusal program uygulanırken sınavlar nasıl yerel olacak? Yanıt bekleyen soru çok: yerel sınavıň sonuçları ulusal yerleştirmede nasıl kullanılacak. İmam hatip ortaokulu okul başarı puanı ile fen lisesine girilebilecek mi…

Toplum, dinle modern eğitimin birlikte düşünülemeyeceğine kanaat getirdi. İslamcılar dini eğitimin başarısızlığı altında eziliyorlar. Eğitim üzerine ne söyleseler boş, bundan ötürü somut beklenti icindeki halkı seçimlere kadar idare edecekleri sanal başarı hikâyeleri üretme telaşındalar. Başarısız okulları başarılı gösterecek sınav arayışı bundan...

Türkiye İslamcıları eğitimi dinselleştirirken model (ve finansman desteği) aldıkları Suudi Arabistan dinle inovatif toplum olunamayacağını anladı ve İslamı ılımlılaştırmaya karar verdi. Bu, bizimkilere bir şey ifade eder, yanlış yolda olduklarını düşünmelerine vesile olur mu; sanmam. Baksanıza havuz medyası yazarlarına, Suudi Arabistan’ın yanlış yolda olduğunu yazmaya başladılar bile. Kraldan çok kralcı olmuşlar bir kez artık dönüşleri yok.

Ders saatlerinin azaltılması

İlköğretim okullarında haftalık zorunlu ders saati 2010’da 26 saate indirildi. Zorunlu seçmeli din dersleri ile birlikte tekrar 30 saate çıktı. Bazı liselerde haftalık ders saati 40-45 saat.

İsmet Yılmaz, hafta içi yaptığı bir konuşmada ders saatlerinin azaltılmasından söz etti. Yine çocukları düşünüyorlar; çocuklarımızın üzerindeki ders yükünü hafifletecekler! Din derslerine dokunmayacaklarına göre fen, matematik, türkçe, hayat bilgisi, müzik, beden eğitimi, resim derslerinden bir kaç saat güme gidecek. Emin olun öyle olacak.