‘Eğitim yap-boz tahtası haline geldi’ cümlesi çeşitli kesimler tarafından sıklıkla kullanıldı. Son 20 yılın her günü yaşadıklarımız ise bu cümleyi haykırırcasına çürüterek yaşandı. Bu memleketin demokratları, devrimcileri, sosyalistleri olarak 20 yılın her gününde bu karanlığa karşı mücadele etmenin onurunu taşıyanlarız.

Eğitimde yaşananlar ve karanlıktan çıkışın yolu
SOL Parti, tarikatlarla yapılan protokolleri ve gerici düzenlemeleri sık sık protesto etmişti. (Fotoğraf: BirGün)

Son 20 yılda memleket’te,eğitimde neler yaşandı? Biz öğretmenler, eğitim emekçileri, veliler, öğrencilerimiz ne yaşadık ve ne yaşıyoruz?

Biz bir rejim değişikliği yaşadık. Dünyanın her yerinde bir rejim inşasının hedef aldığı temel başlık eğitimdi. Bu yüzden en sarsıcı şekilde yaşadık.

Memlekette yaşadığımız tek başına parlamenter sistemden başkanlık rejimine geçiş değildi.Yalnızca siyasi iktidarın artarak otoriterleşmesi de değildi. Asıl yaşadığımız sadece yasal dönüşümlere odaklanarak açıklanamayacak kadar radikal bir dönüşümün siyasal, toplumsal, kamusal tüm alanlara yansımasıydı, gündelik hayatta yaşadığımız her andı.

80 darbesi ve 24 Ocak kararları ile başlayan 40 yıllık hikayenin “en başarılı” sürdürücüleri ülke tarihinin en büyük özelleştirmelerini yaptı. Sermaye sınıfı en karlı dönemini yaşadı. Güvencesiz, taşeron, kayıtdışı, açlık, yoksulluk sınırı altında çalışma temel istihdam biçimi haline getirildi. Memleket asgari ücretliler ülkesine dönüştürüldü. Sınıf çelişkilerinin üzerini örtmek, yaşama dair ne varsa satılığa çıkarmanın, piyasalaştırmanın “meşruiyeti” ise dinselleştirme ile tesis edildi.

2022’ye sayılı günler kala yirmi yılın her anında olduğu gibi iki temel hattın piyasalaştırma ve dinselleştirmenin daha da hız alarak sürdürüleceğinin ilk işareti 1-3 Aralık 2021’de gerçekleştirilen 20. Milli Eğitim Şurası ile verildi.

KURAN KURSLARI İLE DİNİ EĞİTİM 4 YAŞA DÜŞÜRÜLDÜ

Şûra kararlarında birinci adım 4-6 yaş Kuran kurslarının yaygınlaştırılmasıydı. Zorunlu imam hatipleştirme, seçmeli adı altında 80 Darbesi’nin ürünü zorunlu din derslerinin tüm okullarda haftalık ders saati sayısının artırılması, tarikatlarla yapılan protokol, işbirlikleri ile tüm okulların kuşatılması gibi onlarca adımın ötesine geçen en kritik adımlardan biri atıldı. Öyle hızlı yol alındı ki okulöncesi dini eğitim toplum temelli kurumlar adı altında kısa süre içinde yüzde 153 oranında artırıldı. Eğitim öğretim yılının başında bu sayı 127 bin 258’e ulaşmıştı ve Diyanet İşleri Başkanlığı her gün çocukların saçlarının, bedenlerinin kapatıldığı fotoğraflar eşliğinde yeni açılışlar yapmaya devam ediyor.

1 MİLYONU AŞKIN ÇOCUK OKULLARDAN KOPARILDI

İkinci adım mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılmasıydı. Ocak’ta mesleki eğitim merkezlerindeki kayıtlı sayı 159 bin iken bu sayı Kasım 2022’de 1 milyonun üzerine çıktı. İktidar eliyle yüz binlerce çocuk işçileştirildi, yoksul aile çocukları okuldan koparıldı. Emekçilerin, halkın vergileri, emeği, alın teri ile emekçilerin çocukları sermaye için bedava işgücü haline getirildi.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU YASALAŞTI

Üçüncü adım ise yeni rejimin hedefleri ile uyumlu, öğretmenlerin kamu hizmeti veren kamu emekçisi kimliğini hedef alan öğretmenleri halkın değil, iktidarın öğretmeni haline getirmeyi amaçlayan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasıydı. 3 Şubat 2022’de yasalaştı.

Öğretmenlerin yoksulluk sınırının üstünde eşit işe, eşit ücret, eşit haklar, kadrolu, güvenceli istihdam talepleri yok sayıldı. 60 yıllık hasret sona eriyor diyerek öğretmenlik mesleğinin güçlendirilmesini tüm öğretmenlerin eşit haklara sahip olmasını amaçlayan 5-15 Şubat 1962 yılında toplanan 7. Eğitim Şûrası’nı, bir tarihsel süreci çarpıtarak 1980 Darbesi’nden bugüne öğretmenleri siyasi iktidarın memuru haline getirmeyi hedefleyen 40 yıllık hasretlerini yasalaştırdılar.

TARİHTE GÖRÜLMEMİŞ OKUL TERKİ YAŞANDI

MEB’in açıkladığı 2020-2021 istatistiklerine göre salgında artan eşitsizliklerin yoksulluğun artışı ile daha da derinleşmesi sonucunda 1 milyon 200 bin 892 çocuğun örgün eğitim dışına çıktığı açıklandı. Okul kaydı olup gitmeyenler ve devamsızlıklarla ilgili veriler ise paylaşılmadı. Açıköğretimdeki öğrenci sayısı 1 milyon 738 bin 198 sayısı ile cumhuriyet tarihinin “rekor” sayısına ulaştı.

Sayısal verilerde örgün eğitim içinde gösterilerek büyük bir aldatmacaya imza atılan “Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa” cümlesi ile bakanlar kurulunda kahkahalar eşliğinde ilan edilen, yoksulların, emekçilerin çocuklarını haftanın en az 4 günü okullardan kopararak çalıştırılmasını amaçlayan mesleki eğitim politikaları sonucunda 1 milyonu aşkın çocuk, fiilen örgün eğitim dışına çıkarıldı.

BÜTÇE TERCİHİ SERMAYE VE TARİKATLARDAN YANA

1998’de eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe yüzde 30,03 iken bu oran son 20 yıl süresince düşürüldü. 2022’de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı yüzde 10,79 iken, 2023 bütçesi mali bütçe kanun teklifi ile yüzde 9,64’e geriledi.

Bütçedeki bu rakamlar ne olanakların daralmasıydı ne de seçeneksizlikti, politik bir tercihti. Söz konusu olan özel okullar, tarikatlar olduğunda, çocukları “çocuk işçi” yapmak için patronlara ayrılan kaynaklar olduğunda halka ait kaynakları sermayeye, tarikatlara aktaranlar tercihi bir kez daha çocuklardan, öğretmenlerden, kamusal eğitimden yana kullanmadı.

Çocukların kitleler halinde okulları terk etmek zorunda kaldığı, yetersiz beslenmeden 6 yaşında bir çocuğun yaşamını kaybettiği memlekette en temel kamusal eğitim hakkı olan ücretsiz okul yemeği, eğitim desteği “maliyet hesabı” yapıldı. Ücretsiz okul yemeğinin okulöncesi eğitim ve taşımalı eğitimden yararlanan öğrencilerin devam ettiği pansiyonlu okullarda dağıtılacağı sınırı ile yapılan açıklama başta veli mücadelesi olmak üzere ücretsiz yemek mücadelesi veren herkesin mücadelesi sonucunda açıklandı.

Kamuda öğretmenler, eğitim emekçileri asgari ücretle, açlık sınırında yaşama, ücretli öğretmenler, özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri ise asgari ücretin dahi altında güvencesiz, esnek çalışma koşulları ile baş başa bırakıldı.

KPSS’DE YAŞANAN SKANDAL YİNE SÜMENALTI EDİLDİ

Merkezi sınavların eşit şartlarda yapıldığı efsanesi sınıfsal eşitsizliği gizleme yönünde en etkili örtü iken sınavlar siyasi iktidarın son 20 yılında eğitimde yaşama geçirilen tüm eşitsizliklerin, adaletsizliklerin, eğitimi piyasalaştırmanın, dinselleştirmenin, kadroları tarikat yapıları ile kuşatmanın kalkanı haline getirildi. Gücünü müfredattan, ders/soru kitaplarının içeriğine, liyakatı yok sayan kadrolaşma politikalarından, mülakat, güvenlik soruşturmaları, arşiv araştırmaları ile çalınan hayatlara, sözleşmeli, güvencesiz çalıştırılmanın temel istihdam biçimi haline getirilmesinden kopyalara, soruların çalınması skandallarına kadar merkezi sınavlar sistemin devamını sağladı.

Sınavların, sınavlara hazırlık kitapçıkları, yayınlar, ihaleler, kurslar eliyle bir kesimi nasıl zenginleştirdiği, patronların rantına rant katma aracı olduğu KPSS skandalı ile en net haliyle ortaya çıktı. Bazı yayınevlerinden ÖSYM’nin, MEB’in yapısına sermaye, tarikat ilişkileri ile iç içe geçmiş ilişkiler ağı ve onların bekası uğruna gençlerin umutlarının, geleceğinin nasıl feda edildiğini herkes bir kez daha gördü.

Yaşanılan KPSS skandalı ile öncesinde yaşanan tüm sınav skandallarında olduğu gibi yıllardır binbir emekle kendilerine bir gelecek yaratmaya çalışan gençler bu düzen değişmediği sürece memleketin geleceğinde bir yeri olmadığını bir kez daha gördü.

Skandalın üzerinden 4 ay geçmesine rağmen atamalar, ihaleler, mevzuat değişiklikleri konusunda bir inceleme yapılması, sorumluların tespit edilmesi, yargı önüne çıkarılması noktasında tek bir adım atılmadı. Bir sınav skandalı daha organize bir şekilde sümenaltı edildi.

GELECEĞE DAİR UMUDU KALMAYAN ÖĞRETMENLER

Ocak ayında Murat Öğretmen, Şubat’ta İsmail Öğretmen, Nisan’da Harun Öğretmen ve 6 gün önce Hasan Cihan Öğretmen ataması yapılmadığı, geleceğe dair bir umudu kalmadığı için yaşamlarına son verdi.

2002-2022 döneminde 19 bin 708 köy okulu kapatıldı. Eğitime erişim en temel hak olmasına rağmen köylerde yaşayan öğrenciler okulsuz, öğretmensiz bırakıldı. 2022 verilerine göre norm açığının 120 bine ve ücretli öğretmen sayısının 86 bine yaklaşması, 20 bine yakın köy okulunun kapatılması ile öğretmen ihtiyacı her dönemden daha fazla artmasına rağmen yeterli öğretmen ataması yapılmadı. Son 20 yılda ataması yapılmayan öğretmenler yarım milyonu aşan bir sosyal kesime dönüştü. Ataması yapılmayan öğretmenler özel okullarda asgari ücretin dahi altında veya başka işlerde açlık sınırı altında çalışma koşulları ile baş başa bırakıldı. Geleceğine dair umudu kalmayan onlarca öğretmen yaşamına son verdi. Öğrencilerin öğretmen ihtiyacına rağmen bütçede yüzde 1-1,5 oranında bir artış dahi en az 170 bin öğretmen ataması için yeterli olabilecekken tercih bir kez daha öğrencilerden, öğretmenlerden yana değil sermayeden yana kullanıldı.

TARİKAT DÜZENİ MEMLEKETİ ÖRÜMCEK AĞI GİBİ KUŞATTI

Memleket 2022 yılının son günlerinde 6 yaşında bir çocuğa gelinlik giydiren çocuk istismarıyla sarsıldı. İstismarın faili yine aynıydı. Fail memleketin her yerini halkın, emekçilerin emeğini, halka ait olanı halkın elinden alıp tarikatlara peşkeş çekenlerdi. Fail “Bir kereden bir şey olmaz.” diyenlerdi. Fail çocukların yaşamlarını karartanlara “çocuğun rızasıdır” diyerek kol kanat gerenler, mecliste kahkahalar eşliğinde oy verenlerdi. Fail Enes Karaların hayatlarını karanlığa, gericiliğe, tarikatlara teslim edenlerdi. Fail tarikat düzenini yıllardır “münferit” diyerek aklayanlardı.

Memleketin her yerini bir örümcek ağı gibi kuşatan bir karanlık yaratıldı. Halka ait olan ne varsa tarikatlara, tarikat şeyhlerine peşkeş çekildi. Protokol, işbirlikleri eliyle okullar, üniversiteler, yurtlar tarikatlarla kuşatıldı.

20 yıl süresince ve 2022 yılında iktidar sermayeye ve tarikatlara ne istedilerse verdi.

Özel okul patronları istedi 3 Ağustos 2022’de çıkarılan yönetmelik değişikliği ile bazı okul türlerinde sınıf mevcutları 24’ten 30’a çıkarıldı.

Vergilerimizle oluşan, eğitime bütçe denildiğinde yok denilen kaynaklar, Temmuz 2022’de milyonlarca liralık “destek” adı altında özel meslek lisesi patronlarına aktarıldı.

Tarikatlar istedi, dini yapılar istedi halkın kaynakları yağmalandı. Yalnızca Türkiye Maarif Vakfı’na MEB bütçesinden 25 Mayıs 2022’de 1 milyar 871 milyon 857 TL aktarıldı.

Nisan 2022’de MEB’e bağlı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün yetkilerini genişleten bir kararname yayımlandı. Sadece imam hatip okullarından sorumlu olması gereken müdürlüğün faaliyeti eğitimin tüm alanlarına, kademelerine yaygınlaştırıldı. Genel Müdürlüğe üniversitelerin yanında “kurum ve kuruluşlarla işbirliği” yetkisi de veren düzenleme ile tarikat ve cemaatlerin etki alanı daha da genişletildi.

Aynı kararname ile “örgün eğitimle birlikte hafızlık projesi” kapsamında hafızlık eğitimi yaygın bir eğitime dönüştürüldü. Okulöncesi Kuran kurslarının artışı ile eşzamanlı hafızlık eğitimleri de ülkenin her yerinde bir yıl süresince yaygınlaştırıldı.

Din Öğretim Genel Müdürlüğü’nün 2014’te 2,7 milyar olan bütçesi 2021’de 12 milyar TL’ye ulaştı.

Diyanet Akademisi kurulmasına ilişkin kanun teklifi Mart 2022’de mecliste kabul edildi.

Laiklik ve kamuculuk, kamusal eğitim talebi artık memleketin her yerinde halkın, emekçilerin en yüksek sesle sahip çıktığı mücadele başlıkları.

2022’nin son günlerinde 6 yaşında çocuklara gelinlik giydiren tarikat düzenine karşı “Laiklik Kazanacak” diyerek Kadıköy’de Sosyalist Güç Birliği’nin gerçekleştirdiği eylem eşit, özgür, laik bir memleketi birlikte kurma iradesinin, kararlılığının çağrısıydı.

Bir kısım muhalefetin “lider, aday, milletvekili” ve sandığı bekleme çemberini, çıkmazını reddeden geleceğimize birlikte sahip çıkmanın çağrısıydı. Sınıf mücadelesinden, laiklik, kamuculuk, emperyalizme karşı tam bağımsız bir memleket mücadelesinden yana taraf olmanın çağrısıydı. Ve yeni bir başlangıcı hep birlikte yazabilmenin,eğitimde ve yaşamın her alanında bu karanlıktan çıkışın tek yolu YOL dergisinin bu ayki kapağındaydı.

Toplumsal talepler etrafında örgütlenmiş halk muhalefeti olmadan olmaz.