Çocuklarımızda gerçekleştiremediğimiz en önemli yetkinlik öğrenme sorumluluğunu geliştirmektir. Öğrenme sorumluluğunun, kişinin üstlenmesi gereken diğer sorumluluklardan bir farkı yoktur

“Eğitimdeki başarısızlıkta  ebeveynlerin hiç mi sorumluluğu yok?”

HAKAN DİLMAN / hakandilman@maltepe.edu.tr
Yrd. Doç. Dr., Maltepe Üniversitesi

PISA sınavı ve sonuçları sokaktaki sıradan insanın da bir şekilde haberdar olduğu, ülkede eğitim konusunda konuşan, kalem oynatan herkesin bir şekilde değindiği, atıfta bulunduğu, adeta kutsal metin muamelesi gören bir olgu haline geldi. Eğitimcilerin bir kısmının yere göğe sığdıramadığı ve sonuçlarına göre adeta eğitimi şekillendirmeye çalıştıkları PISA sınavları bir takım eğitimciler tarafından da eleştiri yağmuruna tutulmaktadır. Nitekim dünyanın pek çok ülkesinden 100’e yakın akademisyenin PISA direktörü Dr. Andreas Schleicher’a hitaben kaleme aldıkları mektupta PISA sınavına yönelik eleştirileri okumak mümkündür (www.egitimpedia.com/pisa-elestirisi/).

Doğruları kadar eleştirilecek yanları da olduğu gerçeğini göz ardı etmeksizin, PISA sınav sonuçlarının açıklanması ile birlikte eğitim, ülkemizde kimilerinin ana gündem maddesi olarak yeniden tartışılmaya başlandı. Muhtemelen bir müddet sonra tartışmanın hızı kesilecek, söylenenler yine bir yerde söylendiği ile kalacak, devran devam edecektir.

PISA sonuçlarının açıklanması ile birlikte, çeşitli alt başlıklar ile sorun tartışılmaya başlanmıştır. Bu alt başlıklar arasında öne çıkanlar bölgeler arasındaki farklılıklar, eğitime ayrılan bütçe, öğrenci başına yapılan harcamalar, fen, matematik ve kendi dilinde okuduğunu anlamada yaşanan başarısızlıklar, eğitim birliğinden sapmalar, eğitimi biçimlendiren dünya görüşü, okul türlerine göre katılım ve başarıları, öğretmen nitelikleri, çözüm arayışları, yeni model oluşumları olarak sıralanabilir. Eğer bugüne kadar yaptığımızın dışında yeni bir yol, yeni bir bakış açısı geliştirmezsek muhtemelen bir sonraki PISA sınavları sonrasında da aynı konuları yeniden konuşuyor, suçlu arıyor olmaya devam edeceğiz.

Salman Khan’ın “Dünya Okulu” kitabında dediği gibi eğitimde oluşmuş olan gelenekleri sorgulamadığımız müddetçe eğitimde bir başarı yakalamak pek mümkün gözükmemektedir. Yeni bir model geliştirmek, sınıfları teknoloji ile donatmak, öğretmeni en üst seviyede bilgi ve beceriye sahip olarak yetiştirmek, sınıf bazında öğrenci sayısını azaltmak, derslik sayısını artırmak, tam gün öğretime geçmek, kitapların kalitesini artırmak, çoktan seçmeli sınavların yanında açık uçlu sınavları da uygulamak arzulanan başarıyı getirmeyecektir. Eğitimde var olan geleneklerin samimiyetle ve değişim yönünde sorgulanması radikal değişiklikleri dolayısı ile başarıyı da kaçınılmaz hale getirecektir.

Bir yandan değişim yönünde gelenekler sorgulanırken diğer yanda da adeta öğrenci başarısızlığını ödüllendiren mevcut sınıf geçme, ölçme ve değerlendirme sisteminin de hali hazırdaki popülist anlayışından çıkartılması kaçınılmaz gözükmektedir.

Eğitim ile ilgili tüm olumsuzluklar dile getirildiğinde tartışmaların dışında tutulan bir kesit var ki bu da ailedir. Çok klişe bir biçimde her yerde okul, aile ve öğrencinin eğitimde temel üç ayak olduğu söylenir ancak ailelerin öğrencinin başarı ya da başarısızlığındaki rolü çok fazla tartışmaya açılmaz.

Eğitim ve öğretimdeki başarının altında yatan asıl güç, ailedir. Ailenin çocuğunun akademik başarısında kaçınılmaz bir rolü ve sorumluluğu söz konusudur. Ebeveynler, çocuklarını okula kayıt ettirdikten sonra çocuklarının akademik hayatının artık sadece okulun ve öğretmenin sorumluluğunda olduğu düşüncesi içinde olmamalıdırlar.

Çocuğun gün içindeki öğrenme sürecinin okuldan sonra evde devam ettiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Ebeveynlerin çocuk okuldan geldikten sonra evde öğrenme sürecini pekiştirecek tutum ve davranışlar sergilemesi, çocukla konuşarak o gün okulda yapılanların üzerinden geçmeleri, çocuğun yapması gereken çalışmalara nezaret etmeleri, çocuklarına zamanı doğru olarak kullanmayı öğretmeleri, faaliyetlerini planlama becerisini kazandırmaları, çocuğun öğrenme sorumluluğunu kazanmasında ve geliştirmesinde etken olacaktır.

Ebeveynler yukarıda değinilen hususlarda yardım alma ihtiyacında olabilirler. Bu yardım da öncelikle okulların rehberlik servisleri, Rehberlik Araştırma Merkezleri, eğitim danışmanlık kurumları ve özellikle de yerel yönetimlerin bünyelerinde oluşturacakları anne baba eğitim birimleri tarafından sağlanabilir.

Okulların akademik yıl içinde bir önemli işlevinin de ebeveynlerin eğitilmesi olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Özellikle okullar hafta sonları kapalı devlet dairesi niteliğinden çıkartılmalı, hafta sonları anne baba okuluna dönüştürülmelidirler. Okullar hemen her sınıf düzeyinde ebeveynlerin bilgi ve tecrübelerini geliştirici eğitimler düzenleyerek okul, öğrenci, aile üçgenini hayata geçirecek uygulamalara ağırlık vermesinin de öğrenci ve okul başarısını olumlu etkileyeceği değerlendirilmektedir. Okul aile işbirliği, veli toplantılarının ötesine taşınabilmelidir. Ebeveynlere çocuklarının akademik başarılarında etkin bir rolleri ve sorumlulukları olduğu bilinci kazandırılmaya çalışılmalıdır.

Öğrencinin formal eğitime başlamasından önce ailesinde kazandığı bilişsel, duygusal, dilsel, ve fiziksel özellikler öğrencinin akademik başarısında kaçınılmaz olarak itici bir güçtür. Bu güçlerinin yanı sıra özellikle sorumluluk duygusu geliştirilmiş bir bireyden ziyade bir kişi olarak yetiştirilmesi öğrencinin akademik başarısında çok önemli bir role sahip olacaktır. Öğrenci öğrenme sorumluluğunu üstlenmeyi bilecek, öğrenme sorumluluğunun gereğini yerine getirerek akademik hayatını biçimlendirecektir.

Çocuklarımızda gerçekleştiremediğimiz en önemli yetkinlik öğrenme sorumluluğunu geliştirmektir. Öğrenme sorumluluğunun, kişinin üstlenmesi gereken diğer sorumluluklardan bir farkı yoktur. Kişinin çok küçük yaşlardan itibaren aşama aşama ev yaşantısı içinde belli görevleri üstlenmesi onun bilişsel, fiziksel, duygusal gelişimine katkıda bulunacağı aşikârdır. Üstlendiği görevleri yerine getirmediği takdirde bir takım yaptırımlara maruz kalacağını bilmesi çocuğun gelişiminde önemli bir role sahiptir. Böylece çocuk sorumluluk almanın ne demek olduğunu anlamlandırabilecektir. Ebeveynlerin kendi sorumluluklarını yerine getirerek sürekli olarak çocuklarına doğru örnek olmaları, ebeveynlerin yapacaklarını planlamaları, zamanı doğru ve etkin kullanmaları, çocuklarının zamanı nasıl planlayacakları, dünyaya nasıl adapte olacaklarını öğrenmelerine katkıda bulunacaktır. Aile içinde yaşayarak öğrenilecek ve kazanılacak bu tür yetkinlikler kaçınılmaz olarak çocuğun akademik başarısına da önemli katkılarda bulunacaktır.

Çocuklarımızın aslında bizim bir kopyamız olduğunu, onların başarısı ya da başarısızlığının aslında bizim onlara ne kadar iyi ya da kötü örnek olabildiğimiz ile ilişkili olduğunu aklımızdan çıkartmamalıyız. Çocuklarımızın akademik başarılarında okul ve öğretmenden önce aslında bizim ebeveyn olarak önemli bir sorumluluğumuz olduğu bilincinin geliştirilmesi her halde PISA sonuçları tartışılırken sürekli gündemde tutulması gereken bir gerçek olarak karşımızda durduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.