İflah olmaz iyimserler “her şerde bile bir hayır” vardır derler ya, bunlara uysam, mesela korona şerri yüzünden masamdan eksik etmediğim kolonya fısfısıyla gözlüğümü temizlemem çok kolay hale geldi diyebilirdim.

Ama iyimser olamıyorum. Zaten başta koltuğunu kaybetmemek için her şeyi göze almış bir iktidarın zulüm pandemisi yetmedi, bir de işsizlik salgını altında, eğitimsiz bırakılan bir genç kuşak, ister “z kuşağı” olsun ister “sil baştan a kuşağı”, hayırlı bir geleceği nasıl tasavvur edebilecek?

Bu sorunun cevabı şu soruda yatıyor: Genç kuşak ayağa kalkıp dikilecek mi, yoksa boyun mu eğecek? Batı dillerinde eğitim kavramı için kullanılan “education” teriminin kökeni nedir, biliyor muydunuz? Latincedeki “ēducere”dir ve bu da “kaldırmak, dikilmesini sağlamak ayağa kalkmak” demektir. Bizdeki eğitim ise, “eğmek” fiilinden geliyor! Daha ne diyeyim. İşin yine de “hayırlı” tarafı bu yeni kuşağın “hayır” demesini sevmesidir, diyebiliriz. Kadercilik filan öğreten eğitime öyle pek de kulak asmıyorlar.


***

Peki, politikadaki kadercilik? Ne yapsan boş, yarının da “böyle” olacağı kaçınılmaz mıdır? Kader midir?

Böyle bir politik vizyon elbette dün ile bugün noktalarından geçen çizgiyi yarına uzatmaktır. Yani, “Ne yapsan boş, yarının da ‘böyle’ olacağı kaçınılmaz” diyen ve dedirten Saraylılara boyun eğmektir. Ama... Dün ile bugün noktalarından geçen çizgide yaratılacak nesnel ya da öznel kırılma bu kader dedikleri gidişatı pekâlâ ve elbette değiştirebilir. Çünkü asıl olan muhtemel bir nesnel kırılma anında öznel bakımdan hazırlıklı ve örgütlü olmaktır. Ve ayrıca şu iletişim çağında, yeni kuşaklar eğitimin “ēducere” demek olduğunu ve bunun da “ayağa kalkmak” demek olduğunu kendi imkânlarıyla bile öğrenebiliyorlar. Çünkü faşizmi tecrübe edenler, farklı bir gelecek için tecrübe sahibi haline de geliyor işte.

***

Öte yandan, artık faşizm hakkında teorik tartışma yapmaya bile gerek kalmadı sanırım; kısaca “şekilde görüldüğü gibi” demek yeterli oluyor. Her şekilde görüyoruz: CHP’ye “128 milyar nerede?” diye sordurtmuyorlar. SOL Parti’nin İstanbul Sözleşmesi’ni destekleyen pankartlarına el koyuyorlar.

Ama nereye kadar? Bakın, Kanal İstanbul ve Montrö hadisesinin bağlantısı ve encamı tek tek açığa çıkıyor. İçişleri Bakanlığı Montrö operasyonu yaparken, Dışişleri Bakanlığı ABD’nin Boğazları kullanarak Karadeniz’e 2 savaş gemisi göndereceğini açıklıyor. ABD, Rusya, Ukrayna derken dipsiz bir bataklığa dalmış haldeler. Bu telaşla olsa gerek, AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Kanal İstanbul diye Antalya Boğaçayı Projesi’nin fotoğrafını gösteriyor! Ve bir yandan da tekrar kendi gündemlerini köpürtüyorlar. “Yeliz” lakaplı ve AKP’li Çamlı, “Laiklik masaya yatırılması gereken mühim bir anayasal problemdir” diyor. Sanırım ana muhalefetin de laiklik orucunu imanla tutacağı Ramazan ayı ise yarın başlıyor. Açlar oruç da tutunca açlık bitecek mi? Son 1 yılda dünyada aç sayısı 200 milyon daha artmış ve 1 milyarın üzerine çıkmışken, mesela Siyasi İslam’ın kalesi Suudi Arabistan’ın Cidde’de çöpe döktükleri yiyeceklerin, aç bıraktığı Yemen halkını 10 kere doyuracak miktarda olduğu açıklanıyor. Zaten 12 ay açlık çeken bizim açlar ise oruç tutarken karınlarını pazar yerlerindeki çöplüklerden ve çöp konteynırlarından doyurmaya çalışıyor. Buna da şükür mü? Ama Covid 19 ve Kod 29 birlikte anılır olmuş; birincisi can alıyor işsiz bırakıyormuş, ikincisi işçiyi tazminatsız işten çıkarmaya yarıyormuş, ne gam!

Hep söylemişimdir. Seri yalancılar gerçekleri birer birer katlediyorlar. Ve Saraylılar eğitim deyip başkalarına “eğilmek” fiilini dayatırken, kendilerine “ēducere”deki “dikilmek” fiilini layık görüyorlar. Ama artık sadece “Bay Kemal”e diklenebiliyorlar. ABD, AB, Rusya’ya diklenmek akıllarından bile geçemiyor ki. Gerçi faşizmin bir bacağı demagojidir, yalandır: ikinci bacağı zulümdür. İşte bu iki bacak sayesinde hâlâ “dimdik” ayakta olduklarını sanıyorlardır!

Neyse ki ve tabii ki bu da yalan. Kirli bir yalan.

Ve yine de iyimser olabiliriz; başta gençler, yalana doymuş ama hâlâ karnı aç bütün herkes, gün gelecek, kirli yalanları ellerinde kolonya fısfısıyla değil bilinçlerinde “ēducere” kelimesiyle mutlaka temizleyecekler.