Devlet, özel okul yatırımcısını KDV istisnası, vergi ve sigorta pirimi işveren muafiyeti, emlak vergi muafiyeti, imar bina inşaat harçları muafiyeti, damga vergisi muafiyeti ile destekler. Devlet, özel meslek okulları ve Temel Liselere öğrenci başına teşvik ücreti öder. İç ve dış kredi faiz oranlarında indirim uygular. Arsa tahsis eder. Devlet, kamusal faaliyetinden vazgeçerek özel sektöre iş […]

Devlet, özel okul yatırımcısını KDV istisnası, vergi ve sigorta pirimi işveren muafiyeti, emlak vergi muafiyeti, imar bina inşaat harçları muafiyeti, damga vergisi muafiyeti ile destekler.

Devlet, özel meslek okulları ve Temel Liselere öğrenci başına teşvik ücreti öder.

İç ve dış kredi faiz oranlarında indirim uygular. Arsa tahsis eder.

Devlet, kamusal faaliyetinden vazgeçerek özel sektöre iş alanı yaratır.

Özel okullar devletin müfredatını uygular, denetimini devlet yapar.

Özel okul öğrencisinin ders kitabını devlet verir.

Özel okullar, öğretmeni devlet okullarından transfer eder, devlet okulundaki öğrenciyi sınavla seçerek kamu okulunun içini boşaltır.

Fakat devlet özel okulların fiyatını belirleyemez!

Garip değil mi, hiçbir girdisini teşvik kapsamına almadığı, desteklemediği çiftçinin ürettiği buğdayın fiyatını belirler ama devlet, onca teşvike rağmen güya hizmet satın aldığı özel okul ücretlerini belirlemez!

Bu öğretim yılının özel okul ücreti yemek, servi, kıyafet, kırtasiye vs. hariç, öğrenci başına ortalama 28 bin 500 liraydı. Özel okullar, önümüzdeki öğretim yılının zammını görüşmek üzere bilbordlar aracılığı ile ebeveynleri pazarlığa davet ediyor. Öngörülen asgari zam oranı yüzde 20.

Devlet, bu yıl kendi okulundaki bir öğrenciye ortalama 4 bin lira harcadı. Fark 6 kat. Fakat özel okul öğrencisi ile devlet okulunda okuyan öğrenci arasında fark yok! MEB’in müfredatını uygulamak, öğrenciye onun belirlediği amaçları kazandırmak zorunda olan özel okulun fark yaratması zaten beklenemez. Birinin dersi, ders süresi, ders konusu, öğretmeni, okulu diğerinden üstün olmadığına göre aradaki farkı neyin nesidir?

Deniyor ki özel okulların fiyatını verdiği hizmet belirliyor. Okul otel veya turistik tesis mi ki hizmet satıyor? Gerekçe buysa, okulu okul olmaktan çıkarıp eğitimle ilgisi olmayan hizmetlerin satıldığı yere dönüştürdüğü için devletin utanması gerekir. Eğer öğrencinin devlet okulundan kaçması eğitimsel nedenlere dayanıyorsa Eğitim Bakanlığının kapısına kilit vuralım gitsin!

Devlet okullarının otoriter, dinci, mezhepçi, cinsiyetçi anlayışla yönetilmesi özel okula yönelmenin gerekçesi olabilir. Özel okul tercihini bu nedenlere bağlayan ebeveynlere özgürlüğün satın alınabilir bir şey olmadığını, devlet okulunda kalıp orayı demokratikleştirmenin mümkün olduğunu anımsatmak isteriz. Hele bu ağır ekonomik koşullar altında bir çuval parayı sokağa atmanın gereği yok.

Eğitimi parayla satın alan kamusal fikirlerden uzaklaşır. Bu kaçınılmaz; çünkü ister patlıcan satıcısı ister bilgisayar pazarlamacısı olsun insan eğitime yaptığı harcamayı bir yerlerden çıkarmak ister. Patlıcanı üretip tüketicinin sofrasına götürecek bilginin özelleştirilmesi üretim bilgisinin, pazarlama ve tüketim kültürünün piyasa anlayışına teslim olmasına yol açar. Bir gün ‘Hani patlıcan!’ diye sorulduğunda üretimi artırmak, fiyatları dizginleyebilmek için tanzim satış mağazaları açarak sebzeyi meyveyi devletleştirmek zorunda kalındığında çoktan iş işten geçmiş olur.

Verileri değiştiremeyen değişim!

Ziya Selçuk’la eğitimde bir şeylerin değişeceği umudunu koruyanlara, bu gün ataması yapılacak 20 bin sözleşmeli öğretmenin branş sayılarına bakmalarını isterim.

Kontenjanın yüzde 10’u yine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ne ayrılmış. Her atamada olduğu gibi din, bin 910 kontenjanla ilk üç branş arasındaki yerini koruyor. Veriye dayalı konuşmaktan hoşlanan bakanın diğer verileri şöyle: 78 farklı branşın 38’ine 10’un altında, 8’ine sadece bir öğretmen atandı.