Matem ayındayız. Aleviler Kerbela’da yaşanan kayıptan kazanmayı ve acıdan umudu örgütlemeyi muhabbet ediyorlar. Akıl temelle yaklaşımlarıyla vahiy temelli dayatmalara meydan okuyorlar.

Yaşanmış ve yaşanan Kerbela’lardan dersler çıkarıyorlar.

Kerbela, karanlık ile aydınlığın, zalim ile mazlumun, iyi ile kötünün ve lanetlenmiş Yezit ile Hüseyni duruşu anlatıyor.

Kerbela bugün Ortadoğu’da oluk oluk akan kanda, Afrika’da yaşanan açlıkta sürüyor. Yüz binlerce kız çocuğunu fuhuş pazarının seks kölesi haline getirildiği Asya’da.

Kerbela, 65 milyon mültecinin dramında hissediliyor. Binlerce mültecinin cansız bedenleriyle denizlerin altında oluşan, mezarsız ve kefensiz en büyük mezarlığın adı oluyor.

Kerbela, 30 milyon kadını, seks ve fuhuş pazarının kölesi haline getirerek, 100 milyar dolarlık pazara sahip olan Yezitliğin adıdır. Kerbela, insan ve çocuk haklarının gasp edildiği yerlerin adıdır.

Kerbela okuldadır!
Kerbala şimdi okulda. Gerici eğitim, dinci müfredatlar barışı ve sevgiyi değil, cihadı tercih ediyor.

Yezitlik salt bir katliam ve fiziki kıyım değildir. Yeni Yezitlik, insanın aklını ve ruhunu katlediyor. Haklarından mahrum bırakıyor. Uhrevi yalanlarla çocukların akıl tarlasına gericiliği, dogmaları ekerek, bir başka zulmü örgütlüyor.

Kadınlara ve çocuklara Yezitçe zulmediyor.

Bir Diyanet müftüsü, başörtüsü kullanmayan kadınlar için, “Mağazalarda ambalajı açılmış teşhir ürünleri hep yarı fiyatına satılır. Anlayana” şeklinde paylaşım yapıyor.

Eğitimin ve Diyanetin imamları, başörtüsü taktıramadığı çocukların beynini, gerici müfredatla ve sosyal baskısı mekanizmalarıyla örtmeye çalışıyor.

Bir başka ilahiyatçı, “kızların pantolon giymesine, kaşlarını aldırmasına ve üniversiteye gitmesine” karşı camide fetva veriyor. Bir diğer şarlatan ise dini sohbette kadına yönelik aşağılık diliyle “gelen öpsün, giden yalasın” yobazlığını toplumsallaştırıyorlar.

Hükümet cephesinden ise tek GIK yok!

Yezitlik kalplerine ve dilleri uçkurlarına yerleşmiş.

Bir başka yobazlık ise, ahiret promosyonlu imam hatip reklamı yapıyor. Sokaktaki dinci şarlatan, samimi dindarın duygularını istismar edip “cennette satılık arsa” dolandırıcılığının kurbanı yaparken, okuldaki dinbaz, öğrenci çekebilmek için “İmam Hatip Ortaokulu sizleri bekliyor. Hem dünyası, hem ahireti için. Ne duruyorsunuz? Kaçmaz bu fırsat” hurafeleriyle çocukları ve aileleri kandırıyorlar.

Dünyevi okula karşı uhrevi okul pazarlıyorlar. Çocukları bu dünyaya değil, ahiret yolculuğuna hazırlamayı vaat ediyorlar.
Çocukları bu dünya yurttaşlığına değil, ahiret kulluğuna giriş vizesi için sınava tabi tutuyorlar. İmam Hatip Okulları ve dinci müfredat eşliğinde ahiret yolculuğuna hazırladıkları çocuklar, dünyevi TEOG’un dünyevi sınavından çuvallayınca, “TEOG kalksın” diyorlar. Şimdi uhrevi dünyanın sınav sorularını hazırlıyorlar.

Vahiy temelli AKP-Cemaat eğitimi, akıl temelli laik ve bilimsel eğitimin önünü kapatıyorlar. Çocukların başlarını örtüyorlar. Başlarını örtemediklerinin ise, beyinlerini örtmek için seferber olmuş durumdalar.

Ahirete değil, Batı’ya yolculuk var!
AKP’nin bu gerici ve yapboz tahtasında gelecek umudu olmayanlar, haklı olarak Batı’yı tercih ediyorlar.
AKP ise “en zeki öğrencilerimizi Batılı eğitim kurumlarına kaptırıyoruz” diye serzenişte bulunuyor. Zaten ulaşılmak istenen hedef bu değil miydi?

Batı değerlerini düşmanlaştıran ve laik eğitime karşı, dinci eğitimi tercih ederseniz sonuç budur. Ortadoğu’ya rol model olacaktık, fakat Ortadoğu’nun eğitim modellerine teslim oldunuz.

Bir çelişkiye işaret etmeliyim. Türkiye’de yaşayan, sağcı, solcu, Atatürkçü, dindar, laik, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, kadın, erkek, genç hiç kimsenin kendi gençlerinin geleceğini, Ortadoğu ya da İslam ülkelerinde aradığına, çocuklarını eğitim için Ortadoğu ülkelerine gönderenlere tanık olmadım. Tanık olan varsa beri gelsin.

Hiçbir aile, kulluk rejimlerine “dindar ve kindar nesil“ yetiştirmek için Ortadoğu ve İslam ülkelerini tercih etmiyor. Aileler, hurafeli dinci eğitim yerine insan aklının ürününü konuşturan, laik ve bilimsel eğitimin olduğu Batılı ülkeleri tercih ediyorlar.
En başta AKP’nin yöneticileri, vekilleri, bakanları, müsteşarları ve İslamcı sermayedarlar, kendi çocuklarına eğitim hayatını Batı’da ya da Amerika’da hazırlıyorlar. Suudi Arabistan, Bahren, Katar, Pakistan okullarını tercih etmiyorlar.
Tam da bu nedenle kendi çocuklarına ahiret yolculuğu eğitimini reva görmeyenler, yoksulun çocuğuna dayatması, ikiyüzlülüktür.

Çağ değil, ahirete atladınız!
Eğitimde “çağ atladık” diyorlar. Oysa dünyevilikten, ahretliğe atladılar.

Kendi çocuklarına bu dünyayı cennetleştirenler, fakirin ve yoksulun çocuğuna ahiret ülkesinde cennet şehri pazarlıyorlar.
Vahiy temelli eğitim ile ahiret yolcusu öğrenciler cemaat yurtlarına teslim edilirken, akıl temelli eğitimin beyin göçü yurtdışına kaçmak zorunda bırakılıyor.

Aileler çocuklarını bu dünyaya hazırlıyor. Bu nedenle AKP’nin eğitimde “ahiret vaatlerine” değil, Batı’nın dünyevi vaatlerine kapılıyor. Bunda tuhaf bir şey yok.

Özgür ve sosyal nesli sakıncalı bulan, aklın eleştirel ve sorgulayıcı düşünme hakkına saygısı olmayan ülkede, beyin de göçer, insan da!

Yapboz tahtasına dönüşen vahiy temelli dinci eğitim sistemi ile, ülke aklın gücüne dar edildi. Dogmaların zayıflığına ve cemaatlerin lehine peşkeş çekerseniz, gençler ve akıl gücü göç eder.

Hak gaspları, gerici kuşatma ve gelecek umutlarını yok ederek dar ettiğiniz ülkenin, eğitim için yurtdışına giden gençlerini “ajanlıkla” suçlamak yerine, eğitim sisteminde ve sosyal hayatta yaşanan Kerbela ile yüzleşmelisiniz.

Eğitim Kerbela’sında yaşanan gerici zulme karşı çözüm vardır. Kerbela’daki Hüseyni duruş bize şunu söyler; aydınlatıcı olan akıldır, bilimdir, laikliktir.

Eğitimde akıl, bilimsellik ve laiklik yoksa dünyevilikte yoktur. Dünyevilik yoksa, yolculuk ahirete değil, Batı’ya olur.