30’uncu yaşını bir plakla kutlayan Kesmeşeker, vokalist Cenk Taner’e göre artık daha sakin, daha bilge. Taner, “Gençken egolar, saçma hırslar olabiliyor. Törpülenmiş egolarla hayat daha rahat” diyor.

Egodan arındık

Işıl ÇALIŞKAN isilcaliskan@birgun.net

Ne Zaman Gitti Tren, Metin Kurt Yalnızlığı ve Her Şey Sermaye İçin Sevgilim gibi kültleşen şarkıların grubu Kesmeşeker, 30’uncu yaşını kutluyor. Nasıl mı?

Elbette ki şarkılarla… “Kesmeşeker 30” isimli 4 şarkılık plağı dinleyiciyle buluşturan grup, yine Cenk Taner’in sakin vokaliyle hikâyeler anlatmayı sürdürüyor.

Vokal ve akustik gitarda Cenk Taner, bas gitarda Demirhan Baylan, davulda Gökhan Özcan, piyanoda Özgür Ulusoy’dan oluşan Kesmeşeker, Cenk Taner’e göre tek kanal televizyon, jetonlu telefon zamanından gelen bir ekip için samimiyetin zaferi.

Kesmeşeker’in yeni yaşını fırsat bilerek Taner ile konuştuk.


JETONLU TELEFON ZAMANLARININ ZAFERİ

► 30 yıl dile kolay… Bir grubu 30 yıl boyunca yaşatmak, beslemek, büyütmek bugünlere getirmek kolay olmasa gerek. Geriye dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz?
Evet, ilk albümün üzerinden 30 yıl geçmiş. Bir grubu bunca yıl ayakta tutmak ülkemizde de, dünyada da zor, bu yüzden Kesmeşeker bir tür tek adam grubu olarak geldi. En güzeli üretimin hep devam etmesi oldu. Geriye dönüp bakınca üç farklı kuşaktan dinleyicilerimizi görüyoruz. Tek kanal televizyon, jetonlu telefon zamanından gelen bir ekip için samimiyetin zaferi bu.

► Bazı gruplara sorduğum ve Kesmeşeker için de cevabını çok merak ettiğim bir soru yöneltmek isterim. Ben hep Kesmeşeker’in bir ruhu olduğuna inanırım. Bu düşüncede yalnız olmadığıma eminim. 30 yaşındaki Kesmeşeker nasıl bir karaktere sahip?
Tabii ki grupların da bir ruhu, bir aurası vardır. Bu bazı gruplarda çok daha belirgin, ön plandadır. Çünkü ruh yapılan şarkıya geçer. Kesmeşeker'in 30’uncu yıldaki ruhu için daha sakin, daha barışık, daha bilge diyebilirim. Malum gençken egolar, saçma hırslar vs. olabiliyor. Törpülenmiş egolarla hayat daha rahat. Samimiyet ise Kesmeşeker'in ana karakteridir. Gerçi 30 yıl oldu. İnatçılık da varmış demek ki…

► Ben Kesmeşeker’le ortaokuldayken abimin kasetleri sayesinde tanışmıştım ve hislerim ilk günkü gibi. Bu durum, grubun bir yaş aralığı olmadığını da gösteriyor. Popüler kültürün içinde olmadan bunu sağlamayı nasıl başarıyorsunuz?
Kesmeşeker'le ablaları, ağabeyleri, babaları, anneleri sayesinde tanışan çok dinleyici var. Bu harika, hafif bir zamansızlık hissi veriyor. Samimiyet, olduğun gibi olmak bariyerleri aşan bir hal. Buna bir de duruş eklenince; popüler kültürün içinde olmadan da çok sağlam bir dinleyici kitleniz oluyor. Bir de çok popüler olmayı kendimize pek yakıştıramadık sanki…

► 30’uncu yıla özel bir EP ile dinleyiciyle buluştunuz. Hikâyesini sizden dinleyelim…
30’uncu yıla özel sürprizler vardı ancak pandemi süreci başlayınca bazıları ertelendi. Özel bir 30’uncu yıl sergisi, bir yeni albüm, bir de bir EP planlanmıştı, ancak malum sebeplerden sadece EP’yi çıkarabildik hediye olarak. Ada Müzik stüdyosunda ben, Demirhan Baylan, Gökhan Özcan vd Özgür Ulusoy iki günde tamamen canlı çalıp, kaydettik. Bir yeni parça, üç eski parçanın yeni düzenlemeleri var. Şarkıları seçmek zor oldu ancak grubun farklı zaman ve yapılarını temsil eden şarkılar olmasına özen gösterdik.

egodan-arindik-852571-1.

MODASI GEÇER GİBİ GÖRÜNÜR AMA

► Neden plak olarak basılmasını tercih ettiniz?
Plak çağından geldiğimiz için. Benim çok sevdiğim bir formattır, hep modası geçer görünür ama hep geri döner. Hem görsel hem ses olarak daha tatmin edici geliyor bana.

► Murat Meriç yazısında sizin için “Kadıköy cumhuriyetinin kültür bakanı” ifadesini kullanmış. Ne dersiniz bu tanıma?
Sağ olsun Murat Meriç. Kadıköy cumhuriyetinin kültür bakanı. Kulağa hoş geliyor… Bir yer ile bu kadar özdeşleşmek ve hep yan yana anılmak çok hoş bir durum.

► Peki Kadıköy müziği? Müziğin zaman ve mekânla ilişkisini nasıl anlatırsınız? Bu biraz koku gibi sanırım…
Evet, biraz koku gibi diyebiliriz. Akılda kalan, hep hatırlayacağınız ama tarif etmesi zor bir duygu. Bir şeyler hatırlatma sihrine fazlasıyla sahiptir müzik. Zaman ve mekânla sizi içine alır. Kadıköy üretim açısından temel taşlardan biri, yıllardır böyle bu.

► Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz?
Pandemi sürecini herkes gibi evde geçirdik. Üretimler de oldu. Bir şiir kitabı ve 30’uncu yıl albümü çıktı. Sanırım insanlar bunaldılar artık, ilk günlerdeki içimize dönelimciler pek kalmadı gibi.

HER ZAMAN İLK ÖNCE MÜZİĞİ KISARLAR

► Müzisyenler için çok zor bir yıldı. Evini kapatanlar, enstrümanını satanlar hatta canına son verenler bile oldu. Bu süreç size ne düşündürdü?
Evet, müzisyenler için fazlasıyla zor bir yıl oldu. Müzikle bağlantılı ne kadar insan varsa hepsi için aynı durum geçerli. Durgun suya atılan taş gibi, merkezde müzisyenlerden başlayarak bütün çalışanları, emek verenleri etkiledi ki bu büyük bir kitle. Biz ne düşünürsek düşünelim, ülkemizde bir garantin olmadan müzik yapmanın zorlukları ortaya çıktı. Çünkü her zaman ilk müziği kısarlar.

► Peki olması gereken nasıldı?
Olması gerekenden çok olmaması gereken neydi diye bakarsak, müzisyenlerin ya da sanat üreticilerinin “bu durumda olmaması” gerekirdi. Bir sendika gerekliliği fazlasıyla ortaya çıktı. Şöyle olmalı böyle olmalı demek istemiyorum, benim korkum sürecin bitiminde her şeyin eskisi gibi devam etmesi. Bunlar konuşulur, sonra normale dönünce unutulur. Hep böyle oldu çünkü. Bu defa bir ayrıcalık olur mu? Müzisyenler umutlu insanlardır.