2019 yılının bitimine doğru en çok merak edilen konu asgari ücretin ne kadar olacağı idi. Türkiye’de ücretli çalışanların yaklaşık yarısının kazandığı asgari ücret çalışanlar açısından oldukça önemli.

Gözlerin çevrilmiş olduğu Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun “çalışmaları” devam ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Bir jest yaparız” açıklaması gelmişti. Milyonların temel gelir seviyesi olan asgari ücret bir siyasetçinin “jestine” mahkûm edilmiş görünüyordu. Bu da bize gösteriyor ki asgari ücretin seviyesi ekonomik bir tercihten ziyade siyasi bir tercihtir.

Ve nihayet asgari ücret açıklandı ve 2020 yılında net 2 bin 324 TL olarak duyuruldu. Bu artışta Cumhurbaşkanı’nın jestinin ne kadar olduğu anlaşılamadı. Artış oranı yüzde 15,03 olarak açıklandı. Bunun nedeni olarak da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar gerekçe gösterildi.

Oysa ülkenin ekonomik koşulları bize daha farklı bir şey söylüyor. Mesela, Ankara Fırıncılar Odası yeni yıldan itibaren ekmek fiyatlarına yüzde 20 oranında zam yaparken “girdi maliyetlerindeki artışı” gerekçe göstermiş. Nisan ayından bugüne kadar, yedi aylık dönemde, en temel gıda ürünü olan ekmeğe yapılan zam yüzde 50 oldu. Asgari ücretin yüzde 15 arttığı bir dönemde temel beslenme ürünü olan ekmeğe yapılan toplam zam yüzde 50. Fırıncılar haklı olabilirler. Girdi maliyetli artmış olabilir. Ancak unutmayalım ki ekmek girdi maliyetleri arttığı için zamlanırken ekmeği en temel beslenme girdisi olarak kullanan milyonların ücretlerindeki artış bunun altında kaldı.

Asgari ücret kazananların “zamlı ücretleri” ellerine dahi geçmeden erimeye başladı. Yeni asgari ücretlerini ilk ocak ayı sonunda alacak olanlar, ocak ayı başından itibaren bundan daha yüksek oranda artmış olan fiyatlarla ekmek alacaklar. Asgari ücret artışı elinize geçmeden bundan daha fazlası cebinizden çıkmaya başladı.

Siz bakmayın Canan Karatay’ın “Ekmek yemeyin” açıklamalarına. Ekmek Türkiye’de hâlâ en temel besin maddesi. Ülkede kişi başı yıllık ekmek tüketimi 150 kg civarında. 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık ekmek tüketimi 250 adede ulaşıyor. Bu ortalama olarak böyle. Düşük gelir grupları için bu sayının daha fazla olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Zamlı fiyatlardan hareketle baktığımızda asgari ücret kazanan bir ailenin gelirinin yaklaşık yüzde 16’sı sadece ekmek masraflarını karşılamak üzere harcanıyor. Geri kalanı ile de diğer ihtiyaçlarını görmek zorundalar. Bunu nasıl başaracaklar? Özellikle büyük kentlerde yaşayan, ulaşım, ısınma gibi giderleri de yüksek olan aileler ne yapacak? Umutlarla girdiğimiz 2020 daha ilk günlerden yoksullara yüksek faturalar çıkarmaya başladı. Ne diyelim, kolay gelsin!

cukurda-defineci-avi-540867-1.