Yarın 1 Mayıs, meydanlarda en çok hangi talebin haykırılacağını DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu söyledi: Türkiye her şeyin tek bir kişinin ağzından çıkan sözün kanun sayıldığı bir düzene doğru götürülmeye çalışılıyor. Muhalefetin, itiraz etmenin, ses çıkarmanın baskıyla susturulmaya çalışıldığı bir süreçte 1 Mayıs meydanlarına emek, ekmek talebimiz, bir o kadar da özgürlük talebimiz damgasını vuracak.

Ekmek ve adalet. Şimdi Türkiye’de en fazla aranan ve en fazla bulunamayan iki şey. Özgürlük bu ikisinin içinde, ikisinin arasına sıkışmış halde. İnsanın canını burnuna getiren yoksulluk, özgürlük arayışını da olanaksız kılıyor.

İnsanlar ekmeği çöp kutularında, pazar atıklarında arıyorlar. “Ekmek”; et, süt, peynir gibi diğer temel gıda halleriyle de sayıları her gün artan mutlak yoksullar için ulaşılamayıp ancak bakılabilen bir şey oldu.

***

Gazeteleri şöyle bir tararsanız; ne kadar çok işsizlikten, yoksulluktan intihar eden insanla karşılaşacaksınız. Abdullah Kiriş, geçen sene Çanakkale’de “Artık kuracak bir hayalim de kalmadı” diyerek ve denize son kez içini dökerek intihar ettiğinde 28 yaşındaydı.

2020’nin son ayında, Samsun’da kendisini asan 45 yaşındaki işsiz M.I.’nın avucunun içinde “iş-aş” yazıyordu!

Bu liste o kadar uzar ki, son birkaç yılda ekmek peşinde ölüme gidenlerin isimlerini sadece ilk harfleriyle yazsak köşe yetmez!

***

Kılıçdaroğlu geçen yıl grupta yüzde 83 engelli bir emeklinin; “1900 TL maaşla kira mı vereyim, elektrik mi ödeyeyim, su mu ödeyeyim, üniversitede öğrenci mi okutayım, yoksa kalp kapakçığı ameliyatımı mı olayım? Yoksa intihar mı edeyim?” dediği mektubunu okumuştu.

Ve adalet…

Kapitalizmin malı canın önünde tutan hukuk düzeninde hiçbir zaman insanın “işte bu” diyeceği bir adalet olmadı, ama Türkiye hiç bu kadar da adaletsiz kalmamıştı.

Ekmek ve adalet dediğimde, kapitalizmin hukukundan da söz etmişken, şunu yazmadan geçemem: 1997 yılında, daha AKP iktidarı yokken, biri 18 yaşından büyük üç çocuk Aantep’te baklava çaldıkları için hapse mahkûm edilmişti. 18 yaşından büyük olan 9 yıl, küçük olanlar 6 yıl ağır hapse!

14 yaşındayken bir parça ekmek çaldığı için zindana atılan Jean Valjean’ı anlatan Sefiller yazıldıktan 160 yıl sonra!

***

Babası ile birlikte evlerinin önünde öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın vücudundan 13 kurşun çıkmıştı da, Uğur’a “terörist” denmiş ve yargılanan 4 polis memuru “meşru müdafaa” gerekçesiyle beraat ettirilmişti hani…

Böyle çok da mahkeme kararı bulursunuz, “adaletin bu mu dünya” diye isyan ettirecek. Bizde ve başka memleketlerde…

Bundan 176 yıl önce, 1846’da, ABD Yüksek Mahkemesi’nin pek çok eyalette geçerli “bir kez özgür, her zaman özgür” ilkesini hiçe sayarak Dred Scott ve eşi Harriet’in köleliğine hükmetmesi tarihin en kötü mahkeme kararlarından sayılır.

Tabi, tarihin en kötü mahkeme kararları listesini yapanlar Dred Scott davasını o listenin başına koyarken henüz Gezi Davası’nda verilen karardan, her beraat edişinde hakkında bir başka dava açılarak cezaevinde tutulan Kavala’dan bihaberdiler.

***

Mücella Teyze”nin; “İki yıl önce Gezi davasından beraat alıyorsun, Tahliye edilmen gerekirken bu sefer casusluktan tutuklanıyorsun. İki yıldır tutuklu yattığın casusluktan bugün beraat ediyorsun. Ancak; iki yıl önce beraat ettiğin Gezi davasından bugün müebbet alıyorsun. Nasıl!? Anlamadın…” tivitini de okumamışlardı.

Şimdi, Gezi davasıyla, bizim de dünyanın en kötü mahkeme kararları listesine girecek, neredeyse 2 asır öncesinin Dred Scott kararına tüy dikecek bir mahkeme kararımız oldu!

Yarın, Yaşasın 1 Mayıs diye haykırarak, ekmek ve adalet için yürüyeceğiz!